Kara küçük ve samimi bir cafenin önüne motoru park etti. Lena etrafa bakarken motordan indi. Kara'da indikten sonra derin bir nefes verdi. Her yer yemyeşildi. "Burası teyzemin."
"Çok güzel bir yere benziyor." Lena etrafa baktı.
"Danvers ailesi benim öz ailem değil biliyor musun?"
Lena gözlerini Kara'ya çevirdi. Kara gülümsedi. "Öyle bakma. Bildiğimi bilmiyorlar zaten."
"Alex?"
"Hayır."
"Burası öz teyzene mi ait?"
Kara tebessüm etti. "Zekisin." Kara içeri adımladı.
"Kara!" Orta yaşlı kadın gülümsedi. İçerisi kalabalık değildi. Ama yine de birkaç insan vardı. Lena kısaca tokalaştı ve bir masaya yerleştiler. "Onun yeğeni olduğumu bilmiyor."
Lena'nın yüzü düştü. "Neden söylemedin?"
"Bu her şeyi karmaşık hale getirir." Buruk bir tebessüm etti. "Ne içersin?" Kara sordu.
"Fark etmez. Sen ne alacaksan."
"Tamam. Burda bekle." Kara içeri gitti. Lena onu izlerken Kara içeri girdi ve Astra ile sarıldı biraz konuştular ve Astra ona bir önlük verdi. Kara içeriye gittikten sonra Astra birkaç siparişi masalara teslim etti ve Lena'nın yanına gitti.
"Kara kahvelerinizi yapmaya gitti. Arada gelip bana yardım ediyor." Gülümsedi.
Lena gülümsedi. Açıkçası bu düşünceli davranışı fazlasıyla hoştu. Kara elinde tepsi ve iki kahve ile masaya döndü ve önlüğü içerideki masaya geri bırakmıştı. Astra Kara'ya tebessüm etti. "Ben sizi rahat bırakayım." İşinin başına dönerken Lena Kara'ya döndü. "Senin yeğeni olduğunu bilmiyor ama sen ona gelip yardım ediyorsun." Lena samimi bir tebessüm etti. Kara bu tebessüm üstüne biraz utanıştı. Kahvesine baktı.
"Evet. Sadece destek oluyorum."
"Pekâla, anlat bakalım. Sorun ne?" Lena kahvesinden ilk yudumunu aldı. Leziz.
"Biraz çocukça aslında." Kara güldü. "Annem ve babam, yani Eliza ve Jeremiah. Midvale'e taşınıyorlar. Öz ailem olmasalar bile onları her şeyden çok seviyorum. Onları özleyeceğim." Kara buruk bir tebessüm etti.
"En azından onlarla aranda sağlıklı bir iletişim var ve birbirinizi sevip sayıyorsunuz."
"Yani.."
Lena Kara'yı bir süre inceledi. Neden Kara ona bu sırrını vermişti ki? "Sana bir hikaye anlatayım."
Kara duruşunu dikleştirdi. Lena ellerini büyük sıcak bardağa yapıştırdı ve parmaklarını ile etrafını sardı. "Bir aile varmış ve çok varlıklı, başarılı bir soydan geliyorlarmış. Ailenin bir şirketi varmış, adam karısı ve oğluna hisselerinden paylaştırmış. Bir gün yurt dışına iş için çıkmış. Dışardan kusursuz gözüken ailenin ciddi anlamda sıkıntıları varmış, evdeki herkes mutsuzmuş." Kara'ya baktı. Resmen Lena'nın gözlerinin içine düşecekti, o kadar dikkatli dinliyor ve gözleriyle Lena'yı takip ediyordu ki.. Birinin onu dinliyor olma hissi Lena'nın çok hoşuna gitmişti. "İş yemeğinde gözüne kestirdiği kadın ile birbirlerine ilgi duymaya başlamışlar. Adam yaklaşık 3 ay boyunca evine dönmemiş. Kadının hamilelik haberi ilişkilerine bomba gibi düşmüş. Adam telaşlanıp kadına markete gidiyorum diyerek çıkmış, ama bir daha asla geri dönmemiş. 3 ayın sonunda eve döndüğünde karısının umrunda bile değildi. Bundan 4 sene sonra hanelerine gelen bir telefon ortalığı karıştırmıştı."
Kara merakla dinliyordu. Lena'nın duraksamasıyla tüm yüzünü inceledi. Keskin çene yapısını, burnunu, dudaklarını, başından beri gözünü ayırmadığı yeşil gözleri, kaşları ve Lena'nın düzleştirdiği saçlarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell me it's real | Supercorp
FanfictionAlex Kara'nın telefonuna kafasını uzattı. "Pekala, ergen. O telefonu bırakmalısın bence." Kara fotoğraflara bakmayı kesti. "Ne?" güldü. "Ben -senin aksine- kızlardan hoşlanmıyorum, Alex." Alex bu laf üzerine kocaman bir kahkaha patlattı. Kara göz de...