11

264 43 135
                                    

Aralık, süratli rüzgarlarıyla birlikte çokça keskin soğuklar da getirdi gökyüzüne, ve kalbime. Güzün yumuşak esintilerine, minik düşüşlerine benzemiyordu tüm bunlar, ayağımın altında ezilen bir yaprağın sesini bile engelleyecek kadar ıslak ve sertti. Dürüst değildi, gizleniyordu, tamamıyla hissedemiyordun. Konuşmadan kırıyordu, fark ettirmeden. Bu senenin kışı, biricik sarı'mı da beyaza döndürmüştü, soluk ve dikkatle baktığında mavisi görülebilecek bir beyaza. Fakat beni asıl üzen onda bu boşluğa rastlayışım değildi, bu boşluğa daha önce de, pek çok insanda şahit olmuşluğumdu.

Jimin'in aramızda uçurumlar kadar büyük olmamasına rağmen ona ulaşmamı engelleyecek küçük ve tonla bariyer oluşturmaya çalıştığını anlamamdan sonra, günlerim bir anda değişmişti, ona yaklaşmayı denediğim her seferinde geri adım atıyor, konuşmaya yanaşmıyordu. Bunu sanki bana karşı bir öfke kusuyor ya da kırgınlığını dile getirmeye çalışıyor gibi yapmıyordu, göz bebekleri devamlı üzerime kaymasına rağmen sanki bu yasaklı bir şeymişcesine geri kaçıyordu. Konuşmayı tamamen kesmiş değildi ama sanki ellerimi hiç tutmamış, kollarında ağlamamışım ya da benimle beraber uyuyacağı kadar yaklaşmamışız gibi uzaktı. Dahası bu onun için oturup konuşulmaya değer bir sorun, hatta sorun bile değildi sanırım. Sebebini çok düşünmüştüm. Birlikte olduğumuz her ânı, her saniyeyi karış karış aramış ve davranışları için gerekçeler oluşturmaya çalışmıştım ama hepsini çürütmüştü. Aklıma gelen ilk ihtimalde konaklamıştım ben de: Ona âşık olduğumu anladı, demiştim.

Ancak bizi Aralık ayının ortasına taşıyan o iki hafta boyunca, Jimin yüreğimi defalarca incitti. Bilmeden beni uykularımdan kopardı ve kırgınlığımın arasına engel olamadığım bir öfke sızmaya başladı çünkü ne yapacağımı bilmiyordum. Ona karşı hislerim var yahut yoktu, bunu bana sormadan bilebilir miydi? Kafasında nasıl bir pozisyona düşmüştüm de böyle keskin dönüşler yapar olmuştu anlamıyordum. İletişimden geri durdukça, artık tavrını hiçbir kalıba sığdıramaz oldum. Eve yalnız yürüyüşlerimin zamanın tamamını oluşturmaya başladığı günler, yan yana otursak da varlığına yabancılık çektiğim dersler, kısa cevaplarla sonlandırdığı mesajlar; bunlar küçük şeylerdi. Ona hesap sormadım. Bir gün eve giderken, caddenin karşısında yanında Sora'yla gözlerime takıldığında bile ona hesap sormadım. Yine de uzaklığın bahanesini anlamaya çalışmak, konuşma girişimlerimin başarısız olması ve tüm bu şeyler ardında bana yoğun bir yorgunluk getirdi. Düşünmenin zihni tahrip etmesi gibi, ruhum ve bedenim de güçten düştü. Çabalarım azalarak yok oldu, mesafesi bana da bulaştı. Çoğu kez Sora'yla beraber geldiğinde ikisine sinir olup kalkan Mika'nın yanındaydım, bir sesleniş beklemedim, arkama bakmadım. Sanki içim yavaşça çürümüştü. Sanki mutlu hissederken, bir gece kollarına sarılırken ve omzunu öpebilirken her şey mümkün geliyordu; sonra sabah oluyor, mutluluğum bir anda sökülüp alınıyordu göğsümden, güneş beni aydınlatmak için değil de gözlerimi kamaştırmak, yolumu şaşırtmak için doğuyordu. Sanki güneş benden nefret ediyordu.

Tepkisiz ve hissiz gibiydim, belki de alışkanlıktan gelen bir sakinlik ya da ona karşı hislerimin oluşturduğu bir tolerans gibi görmüştüm tavrımı, sükûnetimin sınırına varmak üzereydim.

"Telefonun."

Mika kanepenin üzerinde titreyen telefonumu işaret ettiğinde gereksiz bir çabayla elimi uzatmış, çok geçmeden kolumu düşürürken, "Versene." diye mırıldanmıştım. Mika'nın da benden pek farkı yoktu gerçi, yattığı yerden ayağını uzatıp telefonu yere itmişti. Neyse ki kanepe yüksek değildi ve düşüşü halının üzerinde boğuk bir ses oluşturmuştu yalnızca. Parmak uçlarımla tutup kaydırarak kendime çektim, sonunda arayan kişiye baktım.

Ablamdı. Kaşlarımı havalandırmadan edememiştim. Son bir iki aydır düzgünce konuşmamıştık, açıkçası sürekli mesajlaşıyorduk ama önemli şeylerden değil. Öylesine günlük konuşmalar geçiyordu aramızda. Özelliği olan son sohbetimiz sanırım banyoda bulduğum prezervatif hakkında ona şikayetlenerek sövmemdi, onun da kahkahalarla beni dinlemesi. Sahiden uzun zaman olmuştu.

seninle düş*üşlerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin