6

362 54 75
                                    

"Bunun içi bomboş, nasıl doyuruyorsun karnını sen?"

"Jeongguk! Gelsene sen buraya."

Jimin geldiğinden beri buzdolabını karıştıran çocuğa müdahale ederek laf attığında sakince onu izlemiştim, Jeongguk dudak büzüp laf yetiştirirken diğer herkes kendi dünyasındaydı. Gözlerim bir etrafta dolaşıyor, bir de dizlerine yayılmış saçlarımı okşayan Mika'ya kayıyordu, sessizliğim sürdüğü sıralar Seokjin sipariş ettiği pizzaların gecikmesiyle ilgili Namjoon'a yakınmıştı. Doğrusu, ruh halim pek de kalabalığı kaldıracak gibi değildi ama buradaydık işte. Jimin telefon konuşmamızın ardından kısa sürede kapımı çaldığında da aklımda sahiden sarılarak oturduğumuz sessiz ve huzurlu dakikalar canlanmıştı ki daha onu içeriye almamın üzerinden birkaç dakika geçmeden diğerleri kapıma birikmişti. Üzerimi henüz değiştirmiş, Jimin'in tatlı söylenmeleri arasında saçlarımı kurulamaktaydım zil sesini duyduğumuzda. Davetsizler diye onları kovacak değildim, Jimin'se benim aksime hepsine kızmıştı, özellikle Jeongguk'a sinirliydi, çünkü eve geç geleceğini haber vermek için aradığında sebebini de söylediğine pişman olmuştu. İkisinin kuzen olduğunu ve Jeongguk'un haftanın dört beş günü Jiminlerde kaldığını da bu sayede öğrendim. Ona sorun olmadığını ve hep birlikte vakit geçirebileceğimizi söylemiştim. Bir an mızmızlanacak gibi dursa da sonradan susmuştu, ama yine de meraklı bir çocuk gibi etrafta dolaşan kuzeninden sinirini çıkaracak yer arıyordu. Hepsi her zamanki gibiydi ve ben de onları izliyordum. Konuşmam için zorlamıyorlardı ya da iyi olup olmadığımı falan sormuyorlardı. Eve aldığım küçük kedi Jimin'in kucağında mayışmakla meşguldü. Kendi kendime küçüğün tüyleri arasında dolaşan parmaklarını saçlarımda düşlüyordum fakat benim tutamlarım Mika'nın ince zarif parmaklarını misafir ediyordu, bozulan hayallerimin yerini asla doldurmuyordu. Kendime karşı böylesine dürüst oluşum garipti.

Pizzalar geldiğinde hepimiz toplanmış ve kutuları ortaya sererek yemeye başlamıştık, küçücük odaya altı kişi sığışımız, ortalıkta dolaşan küçük kedi ve yağmurun gittikçe şiddetlenen sesi, henüz akşam olmamasına rağmen kararan havadan dolayı köşedeki lambaları yakışımız. Her şey çok samimi hissettiriyordu, ilk buluşmamızdan daha yakın ve sevecendi. Uzun zamandan sonra içimde bir ılıklık duyumsamıştım, ölmek üzere titreyen minik çiçeğimi filizlendirir gibi canlandırmıştı bu ve yüzümde içten tebessümler doğurmuştu. Herhalde ondan dolayı, kendimi biraz daha açmıştım, tüm gün aklımda dolaşan kara bulutlarla bezenmiş düşüncelere inat gerçek kişiliğimi ortaya çıkarmıştım yavaş yavaş. Beni sürekli sessiz ve kasvetli görmeye alışık oldukları için başta biraz şaşırdıklarını hissettim fakat ardından ne düşündüğümü bile unuttum. Aylarca, yıllarca bu anda kalmışım gibi tutundum, bir dostun sıcaklığını hatırlamanın verdiği burukluk içimi yaksa da onu bile görmezden gelmeyi başardım.

Yiyecekler sohbetler, anlık eğlenceler, keyifli hatıraların anımsanması eşliğinde midelere indi ve akşamüstü çöküyor, hava sahiden kararıyorken Jeongguk hâlâ Jimin ve Mika'yla geçirdikleri lise yıllarından anılar anlatıyordu. Eğlenceliydi. Jimin'in lisede hoşlandığı üst döneminden bir kız olduğunu öğrenmiştim, mezuniyet gecesi reddedilişini ve sonrasında sarhoş olup saçma sapan şeyler yapışlarını bütün detayları ve keyfiyle dinlemiştim onlardan. Öyle hevesli oluşum, rezilliklerini öğrenmemem için çokça çabalar sarf etse de Jimin'i gülümsetmişti ve her yeni sohbette tepkilerimi ilgiyle izlediğini fark etmemi sağlamıştı. Gözlerimin durmamasıya ona kaymasına engel olamadan geçirdim birlikte oturduğumuz saatleri. Konuşmuş, konuşmuş konuşmuştuk. Arada durulmuş, arada yeniden gülüşmüştük, Namjoon ve Seokjin de hikayeler anlatmıştı, hepsinin ana odağı oluşum bir yandan hoşuma giderken, diğer yandan arayı kapamam için yokluğumda yaşananları dinliyor gibiydim ve bu sonsuz bir sevinçle doldurmuştu içimi. Bir saniyeliğine gelip giden dejavular, ani kalp çarpıntıları, sizi mutlu olduğunuza inandıran o kısacık anlar. Akrep on ikiyi geçmeye hazırlandığı sıralar konuşup didişmekten yorulan Jimin küçülttüğü bedeniyle koltuğa yaslanmış uyuklarken biz de sessizleşmiştik, yağmur son şiddetiyle yağıyordu. Ortadaki pizza kutularını toparlamaya başladığım zaman, "İsterseniz bu gece burada kalın." derken bulmuştum kendimi.

seninle düş*üşlerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin