7.Bölüm-ŞÜPHELİ KOMŞU!

608 34 103
                                    

Ve yine ve yeniden ben evet biliyorum fazlasıyla gecikti ama  yani ne yapayım akışını bozmak istemiyorum hikayenin. Ben genelde bu kitabı yazarken yada kitap yazarken ilk aklıma gerçekten hiçbir şey gelmiyor, sonra azıcık bir kısmını düşünüp yazmaya başlayınca kesinlikle aklımdaki olmuyor, yani daha güzeli oluyor. Bir anda iki binlik yada binlik bir bölüm çıkıyor ortaya. Daha bir sürü yaşanacak şey var bu kitapta yani daha başındayız. Kitabıma yeni gelenler var, sizlere çok teşekkür ederim, hoş geldiniz ve beğeniyorsanız ne mutlu bana 😍😍😍💙💙💙💙💙💙😍😇

Bu bölüme özel iki söz bıraktım buraya. Çünkü büyük ihtimalle siz bunu okurken 1K olmuşuzdur. Hepinize çok teşekkür ederim, sevdiyseniz ne mutlu bana!!🥳🥳 Çok mutlu oldum gerçekten böyle bir şey beklememiştim 🥳🥳🥳🥳

iyi okumalar..

"Vedalar zor olsa da bazen gitmek gerekir..🐺"

"Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca, onun uğrunda, kendini tarihe verenlerindir! 💪🐺"

UMAY ÖZTÜRK'DEN..

"Komutanım, Komutanım açın gözünüzü!"  deyip hızla vurulmuş Emir komutanın yanına çöktüm. 

"Allah kahretsin!! Eren komutanım şuraya bakın!" dediğinde Eren komutan hızla Han'ın yanına gitti. "LAN! BİR BİTMEDİNİZ LAN!!" dediğinde anlamıştım aslında teröristler geliyordu.

Eren komutan hızla bizim yanımıza gelip sağlık çantasını çıkardı. "Umay! sen Han'ın yanına git! diğerleri zaten birleştiler çoktan hadi Umay! Ne olursa olsun yaklaştırmayın onları!" dediğinde başımı sallayıp yerden kalktım ve hızla silahımı alıp Han'ın yanına gittim.

Onun siper aldığı kayaya çok yakın olan bir diğer kayanın arkasına saklandım. Dürbünle baktığımızda yaklaşık üç araba olduğunu gördüm. Keskin nişancımız yani ozan hızla yüksek bir yerlere tırmandı. Sadece gidecekler mi? yoksa buraya mı gelecekler? diye bakarken bir anda bizim ortamıza sert bir şey düştü  ve ardından bomba sesi...

Nefes nefese uyandığımda yatağımda doğruldum. Kimse yoktu ve ben odamdaydım, o zaman sadece rüyaydı. Hızla sağlam olan elimle yatağımın yanındaki sürahiye uzandığımda sürahinin boş olduğunu gördüm. Ayaklanıp silahımı belime taktım ve sürahiyi alıp mutfağa gittim.

Tek elimle çeşmeden sürahimi doldurmaya başladığımda gelen seslerle kaşlarımı çattım. Çeşmeyi kapatmadan, içeri gittim ve salondaki perdeyi aralayıp camdan dışarı bakmaya başladım. Ama kimse yoktu, sesler yakınlaştığında bu sefer sağlam olan elimle belimdeki silahı tutup kapının dürbününden baktığımda yine kimse yoktu. 

Son çare olarak yavaşça kapıyı açtım ve gördüğüm şeyle hemen silahımın üzerindeki elimi çektim. 

"Ne oldu hanımefendi?" dediğinde kafamı iki yana salladım. "Yok bir şey. Çöpü kapının önüne koyacaktım da" dediğimde kumral saçlı, yeşil gözlü ve buğday tenli adamdı..

 sadece "Çöp?" sorar gibi konuşup elimi işaret edince içeri geri girip kapının yanındaki çöpü kapının önüne koydum.

Sonunda anahtarıyla kapıyı açınca içeri girdi, o buradayken her hareketini izlemiştim. Gecenin üçünde bir insan neden eve gelir ki! İşten geliyor olabilir ama hiç öyle bir havası yoktu. Kaşlarımı havaya kaldırıp içeri girdim. Daha sonra sürahime doldurduğum suyu bardağıma koydum ve içtim. Sürahimle birlikte salona geçtim, sürahiyi sehpaya koydum, kumandayı alıp koltuğa uzandım.

UMAY & EMİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin