Soğuk bir pazartesi günü ikindi vakti buğulu camları gördüğünde istemsizce içinde bir yerlerden yükselip gelen camları silme isteğini bastırmaya uğraşıyordu Levi. Evi dışarıdan daha sıcak olduğundan yatak odasının camları buğulu duruyorlardı, Levi uzun süre daha başka hiçbir şey yapamadan buğulu camlarını ve inadına kapanan havayı süzdü. Bulutlar kara kara olmuş tam evinin tepesinde toplanmıştı ancak o yağmur yağmasını istemiyordu. Yağmur damlaları pencere camlarında küçük noktalar bırakıyordu ve Levi her seferinde oraları yeniden temizlemek zorunda kalıyordu...
Takıntı halinden evrilip hastalık derecesine dönüşmüş bu huyundan vazgeçemiyordu. Ne zaman başladığını hatırlayamasa da uzun süredir olduğunu söyleyebilirdi.
Kapalı havayı izlerken kaşları her zamanki gibi çatıktı. Az önceye kadar oturma odasındaki koca masasında oturmuş işlerini hallediyordu. Kapı çaldığında sipariş ettiği kargonun geldiğini düşünerek ayaklanmıştı. Gelen kendinden az uzun, uzun saçlı, yeşil gözlü çocuk kargoya benzemediğinden somurtarak bakmıştı suratına. Bu huysuz hallerine alışmış genç oğlan ise ses çıkarmadan ayakkabılarını eline almış ve içeri gelmişti.
Şu sıralar araları bir garipti. Eren de istediğinde pek huysuz olabildiğinden ve Levi'ın yanında huysuzlaşmayı seçtiğinden aynı odada birkaç dakika konuşmadan birbirlerini süzüyorlar Eren komşusunun iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra da herkes yeniden evine dağılıyordu.
Az önceye kadar çıkıp gelen çocukla Levi bir daha işine konsantre olamamıştı. Hem bu gün berbat hissediyordu ve gördüğü hava da bunu onaylar nitelikteydi. Yatak odasındaki yatağına uzanıp da gri gökyüzünü incelediği an başının yeniden dönmeye başladığını hissetti.
Mırıldandığı küfür ile birlikte başının dönmesi şiddetlendi. Pekala, yine başlıyordu...
Önce gözünü diktiği bulutlar renk ve şekil değiştirmeye başladı. Arkasından engel olamadığı mide bulantısı başladı ve Levi, gözünü perdelerine diktiğinde de perdeler takılı durduğu yerden kopup üzerine doğru gelmeye başladılar. Alışık olduğundan hızla kapadı gözlerini... Bu açık haline göre ona daha iyi gelse de bu sefer de koca bir karanlığın ortasındayken sürekli ters döndüğünü adeta uzanmış bulunduğu yatağın, altından kayıp gittiğini bir hiçliğin ortasında süzüldüğünü hissediyordu.
Hızlanan soluklarını bastırmaya çalıştı, bunun o an bir işe yaramayacağının farkındaymışçasına gözlerini araladı ve buğulu halde, pasparlak renkleriyle adeta yüzüne doğru hücum eden eşyalarına baktı. Burnundan ciğerlerine çektiği derin nefesi temkinli soluklarla bırakmaya çabaladı. Bunu tekrarlamayı sürdürüyordu ve tüm bu atağı boyunca da ilk kez konuşmaya çalıştı.
"Ah, evet... Eren..."
Çoğu zaman kovarcasına evinden attığı, yüzüne karşı en fazla bir iki kez gülümsediği, her şeyiyle kendisine ilgi duymayan o genç oğlanı şimdi yanında istiyordu. Bu tarz durumlarda yanında birinin olması ona ve atağına hiçbir anlamda fayda veremese de insan yalnız olmak istemiyordu işte... Levi gibi yaşamı boyunca yardımı reddetmiş, bir başına güçlü kalmayı denemiş insanlar bile bu şekilde bir yardıma muhtaç oluyorlardı böyle anlarda.
İşte şimdi avuçları arasında buruşmuş çarşaf, hafifçe seğiren işaret parmağı, yaşadığı iğrenç durumun etkisi ile yaşaran gözleri ve dönen başı bunun kanıtıydı. Eren'in yanında olmasını istiyordu. Önceki gelişinde ve atağı süresince yanında durmasında hayır, Levi'ı rahatlatan bir şey yoktu. Bunun ona iyi hissettirmesinin tek sebebi yalnız olmadığını bilmekti. Yalnız olmadığından, sırtındaki ellerin kavrayışından, vücudunun yaslı durduğu sıcaklıktan, kulağına fısıldanan kelimelerden sonra Levi, dindirilemez hastalığının dünyanın sonu olmadığını hissetmişti.
Bacaklarını karnına doğru çekti ve uzandığı yatağında Levi, tüm bu canını yakan süre boyunca da sürekli aynı şeyi yineledi.
"Eren, Eren, Eren..."
selamm, çok güzel bir eren&levi kurgusu daha yayımladım. hesabıma tıklayarak ulaşabilirsinizz. ona da bakmayı unutmayın vee sağlıcakla kalın!!!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cognitive Impairment
FanfictionEren, tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisiydi ve komşusu Levi, kognitif bozukluğu olan biriydi. (Ereri-Riren)