4: "anahtarlar, saksının altında olacak..."

328 37 9
                                    

Levi, gözlerini açtığında saat 10'a geliyordu. Hiçbir zaman düzenli uyuyabilen biri olmamış olsa da uyumuş olduğu beş altı saat bile ekstrem bir durumdu ve bunu da kendisini geçirdiği ani ataktan sonra yatağına yatıran, iyi olduğundan emin olduktan sonra salondaki cam, porselen kırıklarını toplayan oğlana borçluydu.

Şimdiyse temizlik sonrası salondaki sofalardan birine sızmış olan bu uzun saçlı genç ile kahvaltı yapıyorlardı.

Eren'in yüzü asıktı, kaşları çatılmış durumdaydı ve Levi ona geçmişteki günler gibi eli ile kahvaltı hazırlamasına rağmen niçin böyle somurtkan olduğunu merak ediyordu.

"Niye böylesin?"

Sabahtan beri bir iki kelime konuşmuşlardı, bundan ötürü Eren kendisine yöneltilen bu kişisel soruyla beraber gözlerini Levi'a dikti. 

Karşısındaki adam, bir  seri katil kadar donuk bakışlara sahipti. Böylesine umursamaz ve kaba görünümlü birini dün nasıl omzunda sakinleştirmiş olabileceğine inanamıyordu Eren.

"Dersimi kaçırdım..."

"Bugün dersin mi vardı?"

"Evet, ama çoktan bitmek üzeredir..."

Levi, tek kelime daha etmedi. Şekersiz çayını yudumladı ve yaptığı yemekleri mutsuz mutsuz yemeye devam eden genci izledi.

Saçları dağılmıştı ama düz olduklarından kötü durmuyordu aksine yorgun bakışlı gence samimi bir hava katıyordu. Kendisinkinden bir hayli büyük yeşil gözler, yorgun bir şekilde iliştiği yerden ötekine geçinceye dek duraksıyor ve ağır ağır ilerliyordu. Tüm bunlara rağmen dolgun biçimli dudaklarından geçen her yemek parçasını çiğnerken yanakları şişiyordu, ademelması oynuyordu ve bu haliyle de Levi, onun yıllardır tanıdığı minik Eren'den başkası olmadığını anlıyordu. Geçmişte birbirlerini hiçbir zaman sevmemiş olsalar da Mikasa'dan dolayı ikili her zaman dip dibe olmuşlardı. Öyle ki bazı zamanlar Levi şu anda da olduğu gibi ona yemek hazırlamış, okuldan almış, ödevlerine yardımcı olmuş, sinemaya götürmüş, başı belada olduğunda yardımına koşmuştu. Evet, Eren çok belalı bir velet olmuştu ve şimdilerde orada burada arkadaşlarıyla takılırken ya da biriyle flörtleşirken takındığı tavrın karakterine sonradan oturan bir özellik olduğunun farkındaydı Levi. Karşısındaki bu veletin zaman geçtikçe olgunlaşan hareketlerini de çoğu zaman ironik buluyordu.

Eren'e göre ise kız kardeşine daima bir baba edasıyla yaklaşan, soğuk ve donuk bakışlı, kahkahayı bırak gülümsemesi tanışıklılıkları boyunca en fazla on on beş defa olan, çevresi tarafından yüksek statülü, nereden geldiğini kendisinin de anlayamadığı öz güveniyle bu yakışıklı adam yaşanılacak biri gibi değildi. İkisi de birbirlerinden tamamen başkalardı, farklı alanlara ilgi duyuyorlardı ve inanıyorlardı ki ortak noktaları Mikasa olmasa asla tanışmazlardı.

Ancak bu tezat özelliklerine rağmen ortak oldukları değişik bir noktaları da yok değildi, ikisi de ne yaşanmış olursa olsun ertesi gün her şeyi unutup hiçbir şey yaşanmamış gibi davranabiliyordu... Bu biraz sıradışıydı arkadaşlarına göre, bundan ötürü belki, ikisinin de ciddi bir ilişkisi olamamıştı  çünkü rol yapma kabileyetleri hiç de fena sayılmazdı... Eh, Eren abartılı tavırları ile güzel bir oyunculuk sergileyebilirken Levi umursamaz hareketleri ile karşısındaki kim olursa olsun kendinden soğutabilirdi. Hep de böyle olmuştu. Eren de bu kayıtsız davranışlardan bıkmış usanmıştı.

"Mikasa'ya hiçbir şey anlatma..."

Eren fincanda kalmış son yudum kahveyi yudumladı. Ah, Eren tamamen kahve insanıydı ve Levi yılların verdiği tecrübe ile bunu biliyordu, ona kahve yapsa da karşısında durup bacak bacak üstüne atarak çay içmeyi durduramıyordu. Gerçi Levi, her zaman çay içiyordu.

"Anlatacağım ama çok detaylı olmayacak."

"Anlatmayacaksın velet, benimle inatlaşma... Seni pataklamayalı uzun zaman oldu, bunu istiyor musun cidden?"

"Sizce Mikasa gittiğinden bu yana hiçbir şey yaşanmamış olmasına inanır mı Levi-san? Hem canınız çekiyorsa pataklayabilirsiniz beni, artık bir önemi yok nasılsa..."

Levi kendine yeni bir fincan çay doldururken kaşlarını çattı. 

"Bu da ne demek?"

"Eskiden atttığınız dayaklardan bir şeyler öğrenmem için yaptığınızı söylemiştiniz, şu yaştan sonra sizden alacağım öğütleri ne kadar dikkate alabilirim ki?"

"Senden büyüklere saygılı olmalısın ve sözlerini dinlemelisin... Bunu yıllardır anlayamadın gitti. Hatta bu saygısız tavırların bir tek benimleyken ortaya çıkıyor..."

Eren cevap vermedi. Omuz silkti ve üzerindeki geceliği çekiştirdi, karşısındaki adam dün ciddi bir atak geçirmiş olmasına rağmen hep yaptığı gibi hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyordu, eh Eren de çok meraklı değildi. Üstelemedi.

"Ben gidiyorum artık, yemek için teşekkür ederim. Ellerinize sağlık..."

Levi başını salladı ve normal şekilde davranmayı sürdürdü. Eren kapıdan çıkmadan evvel de ona yetişti. Her ne kadar inkar etse de bir şekilde yaşanılanlar fikrini değiştirmişti.

"Anahtarlar, saksının altında olacak..."

Ağzından isteksiz çıkan cümle ile Eren yolun yarısında ardına döndü ve geceliğini inceleyen adama tatlı bir şekilde gülümsedi. 

"Bunu biliyordum, iyi günler... Levi-san?"

Cümlesini sonlandırıp evine girdiğinde kısa olan arkasından bakakaldı. Sonda yaptığı o şey de neydi? Dalga mı geçiyordu? Hayır, dalgaya almaktan çok flörtöz bir tavrı vardı ve Levi bu veletin aptal hareketleriyle eğlenmişti. Evine girip şirketine gitmek için hazırlanırken kendisi inkar etse de o hareketi tuhaf şekilde oldukça etkileyici bulmuştu...


Cognitive ImpairmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin