1: ''yardım etmeyecek misin?''

786 36 43
                                    

Öncelikle, selamm! Bu ficte Eren beyciğimiz doktor olduğundan bazı tıbbi terimlere yer vermeye çalışacağım ancak ben bir doktor değilim ve sizlerin de tahmin edebileceği üzerine ufak tefek yanlışlıklar olabilir. Karakterlerin hepsini dördüncü sezondaki hallerine göre düşünebilirsiniz yalnız Levi, Eren'den bir iki santim daha kısa. Bana göre Levi'ın boyunun diğerlerinden daha kısa olması çok karakteristik bir özellik olsa da hikayedeki bazı anlar için böyle olması gerekti. Hikayenin sonuna fotoğraflar bırakacağım zaten. Şimdilik iyi okumalarr, yorum bırakmayı unutmayınn!!

~

Sıkışık, boğuk, havasız ve sıcak bir ortam. Genç adam, liseden bu yana her gün bu ortamı çektiğinden alışmış gibi duruyor.

Teni üzerinde ister istemez hissettiği bir fazlalık var. Toplu taşıma kullandığından, eli normal şartlarda dokunmayacağı yerlere değmiş, işte bundan kaynaklı hissettiği şeyler... Kendi evinde ya da kendini rahat hissettiği mekanlarda parmak boğumları arasında rahatsız edici bir sıcaklık gezmiyor, parmak uçlarında açıkça hissettiği bir pislik olmuyor. Kendini bir an evvel metronun soğuk koridorlarına atmak, bu boğucu yerden kurtulmak ve gözden kaybolmak istiyor.

Arada sırada fatura fazla geldiğinden kombiyi yakmadığı evinde, kendi evinde, oturmak, üzerine kalın bir battaniye alıp odadan odaya battaniyenin eteğini yere sürte sürte geçmek, soğuk ama güzel planlanmış balkonuna geçip bir iki dal sigara içmek, krem rengi taşlarla döşenmiş banyosunda geniş küvetinde sıcak suyu soğutana kadar uyuklamak ve durulanıp çıkmak çok cazip geliyor.

Bir an evvel yalnız olduğundan çoğu zaman ona çok kasvetli gelen evine gitmek, az önce de düşlediği türden bir duş almak istiyor. Ne de olsa başı bu gün profesörünün anlattığı şeylerden ötürü çok dolu...

Metal demirlerden başka birini kavrıyor, kapı açıldığında ve içeri birkaç insan daha doluştuğunda sağ tarafından onu ittiren insanlardan ötürü de geçici olarak tuttuğu demirlerden ayrılıp sırtını kapının yanına yaslıyor. Yolculuk boyunca kafasında tekrar eden şarkının bir kısmı daha geliyor dudaklarına...

'I feel the weather change, I hear the river say your name, I watch the birds fly by, I see an emerald in the sky...'

Kafasını önüne eğerek kaldığı yeri hatırlamaya çalışıyor, ister istemez aklında yalnızca bu kısmın kalmasına içinden hafif bir isyan duyuyor, kulaklıklarını evde unutmuş bugün de, ne zaman yanına almayı akıl edecek bilmiyor ama kafası o denli dolu ki çoğu zaman bir önceki gün ne yediğini bile hatırlamıyor.

Sahi, bu akşam ne yiyecek? Kafasında karar vermeye uğraşırken sinyal sesi ulaşıyor kulaklarına.

''Sayın yolcularımız, sıradaki durak...''

Duyduğu şey ile başını kaldırıyor hafifçe anlaşılan inmesine az kalmış... Normal şartlarda çok dert etmediği hatta sevdiği bu yolculuk bugün nedense midesini bulandırıyor, kendini olduğundan kirli hissetmesine yol açıyor.

Ani bir hareket ile göz göze geldiği saçları kendisinden daha kısa ama daha düz olan kız ona düzensiz aralıklarla bakışlar yolluyor. Utanmış gibi gözlerini kaçırıyor kız, uzun süre yerde oyalanan simli farlı gözler yeniden üzerine sabitleniyor. Kız yeniden basit bir telaşla gözlerini kaçırıyor, anlaşılan genç adam hala gözlerini üzerinden çekmediğinden ötürü biraz heyecanlı...

Ama heyecanlanacak pek de bir şey yok ortada Eren'e göre. Genç adam gün içinde birçok şeye bakıyor, sevimli bir yüzü olan bu kısa saçlı kız onlardan yalnızca biri.

Hem Eren de kendi çekiciliğinin farkında, hayatına pek çok kişi almış, sebebini kestiremediği bir şekilde hepsini ufak tefek kişisel özellikler dışında aynı buluyor... Hayatına daha farklı birileri girsin istiyor belki ama o kişiyi aramaktansa hiç kimseyle bir yaşantısının olmamasını tercih eden biri.

Cognitive ImpairmentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin