Eren, gecenin bir yarısında normal olarak nitelendiremeyeceği kadar sakin bir şekilde gözlerini açtı. Uykusunun ortasında aniden uyandığı için kendini kötü hissetti, yarın yapılacak bir ton işi vardı ve bununla uğraşmak onu bir hayli yoracaktı.
Yatağında dikeldi, komidinde duran bardaktaki suyun tamamını içti ve lavaboya gitmek için ayağa kalktı. İşte o anda kulağına ulaşan gümbürtü ile zaten çok da olmayan uykusu tamamen kaçtı.
Az önce de böyle bir ses mi duymuştu ki? Çıkan sesler devam etti bir süre daha. Üzerine uzun geceliklerinden aldığı gibi yan daireye koştu.
Çıkmadan önce baktığı kadarıyla saat 03.30'a geliyordu. Elinde olmadan kapıyı büyük yumruklarla tıklattı. Levi iyi miydi, bilmiyordu hem kapının önünde dikildiği bir dakika boyunca da kapıyı açan olmamış, içeriden gelen sesler devam etmişti.
Aklına Mikasa'nın söyledikleri geldiğinde kapının yanındaki saksının altına baktı. Evet, anahtar oradaydı. Parmakları arasında duran demir parçası ile açtı kapıyı. Hızlı olmaya gayret ediyordu. Patırtılar kesilmişti ama şimdi de Eren, Levi'ın nerede olduğundan emin olamıyordu.
Nihayet bir hışırtı ulaştı kulaklarına, sesi takip ettiğinde girişin yanındaki odaya girip ışığı yaktı. Burası geniş bir salondu. Derli toplu olmasını beklerken yerlere saçılmış ufak tefek eşyalar ve kırılmış porselenlerle baş başa kaldı.
Az sonra duvarın dibindeki beden geldi gözünün önüne.
"Levi-san?! İyi misiniz?"
Kırıklara basmamaya çabalarken yanına ulaştı yere çömelmiş adamın. Eren, adamın yanında durduğunda tamamiyle eğik başı ve parmakları arasındaki sigara ile onu görmeyi beklemiyordu.
Ne yani, bütün bunları bilinçli mi yapmıştı?
"Levi-san? Şimdi size dokunacağım..."
Temkinli adımalarla cam kırıklarının arasına çömelmiş adamın omuzlarını tuttu. Bu tarz durumlarda yapacağı şeyleri önceden söylemekte fayda vardı.
"Levi-san bana bakar mısınız?"
Ancak Levi, inatla gözlerini yerden çekmiyordu. Omuzda duran ellerden birini kaldırdı ve yavaşça umursamazca sigara içen adamın çenesini kaldırdı.
"Levi?"
Gece mavisi donuk gözler kendininkilere kitlendi. Bir saniye, yalnızca bir saniyecik onun şu ana dek gördüğü en savunmasız kişi olduğunu sandı Eren.
"Ne zamandan beri saygı eklerini kullanmaz oldun, Jeager?"
Kelimeleri yuvarlıyordu, göz bebekleri adeta titrediğinden kısa adamın kendisine bakması zorlaşıyordu, göz kapakları düşüyordu ve tepkisiz suratından ne olduğunu anlaması imkansız gibiydi. Sarhoş muydu? Levi, alkol kullanmıyordu ki?
Emin olamadığından yavaşça yorgun surata yaklaştırdı yüzünü... Hayır alkol kokmuyordu, aksine öylesine etkili bir kokusu vardı ki Eren bir süre adamın boynuna yaklaştırarak burnunu, kokusunu içine çekmekten başka yapacak şey bulamadı. Çekici, erkeksi bir kokusu vardı. Bu etkilenmeden onu sıyıracak şey adamın sesi oldu.
"Tch, neden kokluyorsun beni?"
"Levi-san, ben... İyi misiniz?"
Yaptığı şeyi açıklamaktansa onun iyi olduğundan emin olmak daha aklına yatıyordu.
"Başım dönüyor."
"Yürüyebilecek misiniz?"
"Işığı kapatır mısın?"
"Ama- ohh, pekala..."
Başı döndüğünden ışığa karşı bir hassasiyeti olabilirdi. Eren bulundukları durumu analiz etmeye çalışıyordu, buna göre bir şeyler yapabilirdi belki... Ama yerde çaresizce oturan adamın biraz vakte ihtiyacı vardı belli ki.
"Eren?"
Fısıldar gibi çıkan sesle Eren binbir uğraşla kırıkların olmadığı yeri bulmaya çalıştı karanlıkta ve yeniden adamın yanına döndü.
"Yaklaş..."
Eren yeniden yere çömeldi ve başını adamınkine yaklaştırdı.
"Bir süre konuşma..."
Zorlana zorlana kurduğu cümleler sonrası başını Eren'in en beklemediği anda omzuna yasladı. İstemsizce önündeki adam daha rahat etsin diye Eren de nazik hareketlerle adamın başını iyice boyun girintisine doğru konumlandırdı.
Karanlıkta yalnızca soluk seslerini duyabiliyor, kısa olanın saçlarının kokusunu ve vücudunun sıcaklığını hissedebiliyordu.
Ağzını açacak gibi oldu, hastayı konuşturması gerekmez miydi? Niçin susuyordu?
"Baygın değilim..."
Kucağındaki adam kendisinden önce konuştuğunda boynuna yaslı yüzü sebebiyle Eren, tenindeki dudaklarla ürperdi. Ne ara bu kadar sarmaş dolaş olmuşlardı?
"Levi-san, yürüyemecekseniz sizi yatağınıza taşıyayım."
"Çeneni kapatıp biraz sabredersen geçecek, velet."
Eren en azından hastalığının kendisini nasıl etkilediğini biliyor diyerek sustu. Çömelmeyi bırakarak yere oturdu. Huysuz olanın parmakları arasındaki sigarayı aldı ve onun da daha rahat edeceğini düşündüğü bir konumda bir süre daha birbirlerine yaslı kalakaldılar.
Eren hala yanan ve çok az kısmı kül olmuş sigarayı dudakları arasına götürdü. Derin bir nefes çektiğinde sigaranın aromalı olduğunun zar zor farkına vardı.
Ne aroması olduğunu kestiremese de bu farklılık oldukça hoşuna gitmişti. Öte yandan Levi için durum pek karışıktı.
Gözleri kapalı olmasına rağmen başının döndüğünü hissediyordu, gözünü ne zaman açacak olsa özellkile de ışık olduğunda çevresindeki cisimler boyut ve hacim değiştiriyor, üzerine doğru geliyorlardı ve Levi doğal olarak onlardan kaçmaya çalışıyordu her seferinde bir cisimin altında kalmasına çok az kalıyordu ve tam bitti derken de bir diğeri başlıyordu.
Düzenli kalp atışlarını duyumsuyor, çıplak tenini sarmalayan bir sıcaklık hissediyordu. Hem şimdi böyle durumlarda onu iyi hissettiren sigarasını da işaret parmağı ve orta parmağı arasında hissedemiyordu.
O anda kulağını teğet geçen sıcak duman ile sigarasının Eren'in dudakları arasında olduğunu anladı. Baş dönmesi dinmeye başlıyordu. Bu lanet durum belirli aralıklarla kendisini terk edip yeniden geliyordu. Hatırladığı süre boyunca da başına dert olmuştu.
Lisede iken bir seferinde başı çok şiddetli dönmüştü ve bir müze gezisindelerdi. Kendini kaybedip bayıldığında başını çok sert bir şeye çarpmış olmalıydı... Gözlerini açtığında kafasında dehşet bir ağrı vardı ve iyileştiğinde dahi ensesindeki yara ara sıra sızlardı...
Baş dönmesinin durulduğunu hissettiğinde parmakları arasındaki kıyafeti sıktı. Yerde oturan çocuktan da biraz yardım alarak doğruldu.
Eren hızla atılıp adamın belini kavrayacakken onu güçlü olmayacak şekilde itti Levi. Şaşırmıştı Eren, şaşırmıştı ve endişelenmişti... Hala aklı yerinde değildi belki de...
"Kes şunu... buna alışmak istemiyorum..."
Levi'ın hastalığı delirium isminde bir hastalık... 'Nörobilişsel bir bozukluk olan delirium hastalığı, çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan ve kişide algı, yargılama ve düşünce bozukluğuna sebep olan bir hastalık' diye tanımlanıyor. Genellikle bilinç, bellek, düşünce, algı, davranış, dikkat ve uyku bozukluklarıyla birlikte, duygularda dalgalanmalar gözlemlenen delirium hastalığı, aniden ortaya çıkan ve çoğu zaman geçici olarak etki eden bir hastalık. Yaşlılarda gençlere oranla daha çok görülüyormuş ve hastalığın altında yatan nedenler Kafa travması, Şok, vitamin eksikliği, uyku yoksunluğu gibi şeyler olabiliyormuş. Levi da nasıl etkiler yarattığını hikaye ilerledikçe anlayacaksınızz. Şimdiiilik hoşça kalınn😽
![](https://img.wattpad.com/cover/265840372-288-k369200.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cognitive Impairment
FanficEren, tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisiydi ve komşusu Levi, kognitif bozukluğu olan biriydi. (Ereri-Riren)