Bölüm 2: Kâbus

103 14 82
                                    

Selam arkadaşlar hikaye artık korkuya giriş yaptı. Bu bölümü ķitabını severek okuduğum byzaa_b38 ithafedir. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Artık çabalamanın fayda getirmeyeceğini anladığım da çırpınmaktan vazgeçtim. Kendimi ölümün kucağına bırakıyordum. Gözlerim artık iyice kapanmıştı.

Ter içinde yatağımdan kalktım nasıl olabilir. Yaşadıklarımın hepsi bir kâbus muydu? Bu mümkün olamaz dı. Boğazım çok kuruduğu için temkinli adımlarla mutfağa su  içmeye gittim. Annemle babamı uyandırıp rahatsız etmek istemiyordum.

Mutfağa gittiğim de dolaptan suyu çıkarıp. Bardağa doldurdum. Suyu yudumlarken tadı çok iğrenç geldi. Bardağa bu ne diye baktığım da aman Allahım! içtiğim su değil kan dı bu nasıl olabilirdi birden olağan gücümle kusmaya başladım.

Kanı kustukça kusuyordum. Azalacağına artıyor du. Bu yaşadıklarım gerçek olamazdı. Bunun da bir rüya olması için Allaha dua ediyordum. Kendime bunun rüya olduğu söylüyordum. Tâ ki kafama sert bir cisim yiyene kadar. Kafam sanki patlamış gibiydi her taraftan kan süzülüyordu.

"Çembere girdin pis çamur hâlâ fırsatın varken o sahipli den uzak dur!!"
Bu ses beni put gibi dondurmuştu. Neydi o sahipli ya da bütün bu olanlar delirdiğime mi işaretti?  Bi yandan bunları düşünüp bi yandan elimle yarılan kafama bastırıyorum. Duyduğum korku adeta kafamın acısını bastırıyordu. Ben de bağırmaya başladım.
"Kimsin sen? Evimiz de ne işin var? Gitmezsen polisi arayacağım."

Oda da kahkaha sesleri yankılanmaya başladı. Birşey benimle resmen alay eder gibiydi ben ise ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Artık güçlü duramıyordum. Göz yaşlarımı durduramıyordum. Ölmek belki kurtuluşum olabilirdi. Herşey den vazgeçtiğim de anneannemin daha önceden öğrettıgi felak nas sûreleri aklıma geldi.

Sesim kafamın acısın dan çok çıkamıyordu. Yine de son gücümle okumaya başladım. Ben okudukça sanki ev sallanıyordu. sanki kanım çekiliyormuşçasına acı çekiyordum.

"Uyan artık nolur yeter"
Babamın tokadıyla kendime geldim. Karşım da korkmuş kardeşim ve ağlamaktan harap olmuş annem var dı.
"Kızım Allah a şükür uyandın bizi çok korkuttun. Kardeşin seni odan da yüksek sesle küfürler saydırırken görmüş. Yatağın da kan ter için arapça gibi kelimeler söylüyordun. Kendini boğazlıyıp kafanı komidin e vurdun. Kanlar çıkmasına rağmen o kelimeleri tekrar ediyodun. Babanla çok korktuk yarım saattir seni uyandırmaya çalıştık"

Annemin bu sözleri üzerine kafamdan kaynar sular döküldü. Onca yaşadığım her kabus tan mı ibaret ti hala boğazımın acısını hissederken o da neydi öyle kafam çok acıyordu. Kafam rüyamda darbeyi aldığım yerden kanıyordu. Kendimi daha fazla tutamayarak ağlamaya başladım. Annem bana rüya olduğunu gerçek olmadığını söyleyerek teselli etmeye çalışıyordu. Babamda kafa mı pansuman ediyordu.

O gün sabaha kadar uyumamıştım. Annem de yanımdan ayrılmamıştı zaten hala o kâbusun etkisindeydim. Onca  şey nasıl bir rüya dan ibaret olabilirdi. Okul için üstümü giyip kahvaltı yapmıştım. Sonra da kardeşim le okula gitmek için evden çıktık.

Allah kahretsin yaşadığım onca şey yetmezmiş gibi koridordan sınıfa giderken yine kalbim sıkışıyordu. Lâkin bu sefer kulağıma gözümüz üstünde ademoğlu kelimesi fısıldanıyordu. Neydi bu ses noluyor du bana yoksa gerçekten kafayı mı sıyırıyordum.

Sınıfıma girdigim de arkadaşlarım şaşkın şaşkın yanıma geldi. Neler olduğunu ciddi birşey var mı gibi sorular sordu. Ben de küçük bir sakarlık yaptığımı söyledim. Çünkü annem bana rüya mı anlatmamam gerektiğini arkadaşların sana deli gözüyle bakabilir demişti. Bana çok saçma gelmişti. Rüyadan dolayı neden deli gözüyle baksınlar ki ancak kalpsiz insan yapardı onu.

Dünkü gibi Murat 'ın yanına oturdum. Murat bu sefer bakışlarını duvara değil şaşkın gözlerle bana çevirmişti.
"Sen birşey demicek misin o kadar da kalpsiz değilsindir." Murat bu sefer daha da şaşırmışa benziyordu hiç bir şey demeden bakışlarını tekrar duvara çevirdi. Bu durum beni az da olsa kızdırıyordu her ne kadar konuşmasa da bir geçmiş olsun demek çok zor değil di.

Matematik hocası sınıfa girdiğin de o da şaşırmıştı.
"Ne oldu sinem önemli birşey yoktur inşallah."
"Önemli değil hocam küçük bir sakarlık."
"Dikkat et kendine cok şükür ciddi birşey olmamış."
"Teşekkür ederim hocam."
"bu yeni nesil çok dalgın hiç dikkat etmiyolar."
Hoca yine konuyu yeni nesilin dalgınlığına getirip laf sokmuştu.

Derse giren bütün hocalara aynı şeyi söyledikten sonra çok şükür okul bitmişti. Evlere dağıldıktan akşam yemeğine oturduk.
"Sinem şimdi nasılsın kızım
nasıl hissediyorsun?"
"Çok şükür baba biraz daha iyiyim."
Babamın asık suratı yerini tebessüme bırakmıştı onu sevinmiş görmek beni de mutlu ediyordu. Epey bir, saat oturduktan sonra odalarımıza çekilip uyumuştuk.

Gözleri mi bir orman da açtım. Nerede olduğuma anlam veremeden yürüyordum. Hava kapalıydı her an yağmur yağabilirdi. Ormanın içinde yürüdükçe içim de ki huzursuzluk artıyordu. Tam da sırasıydı şakır şakır yağmur başladı. Koşmaya başladım eski bir kulübe gördüğümde mutlu olmuştum. Şu lanet olası yağmur dan kurtulacaktım. Kapıyı çaldığında ses seda yoktu. Zaten kapıda biraz açıktı içeri girdiğim de bayılmamak ve kusmamak için kendimi zor tuttum.

İçerisi çok kötü kokuyordu. Koku başımı döndürüyordu. Bu ne şimdi tam karşımda kanlarla seni uyarmıştık çamur parçası  yazıyordu. Bu ne demek oluyordu. Buradan çıkmak istediğim de ise kapı açılmamıştı. Neydi şimdi bu demin açık olan kapı şimdi neden açılmıyor du? Duvarlar da belli belirsiz silüetler dolaşmaya başlamıştı.

Artık ne yapacağımı bilmiyordum. Zaten korkudan bildiğim şeyleri de unutuyordum. Yoksa bu da rüyay dı eğer bu da rüyaysa kendimi uyandırabilirdim bi sekil de başarmalıydım aklım aynı kâbusu tekrar yaşamayı kaldıramazdı. Tiz bir kahkaha sesi yükseldi.

"Biz den üstün tutulana bakın Rabbine nasıl yalvarıyor kurtulmak için."
"Nesiniz siz ben den ne istiyorsunuz"(ağlayarak)
"Seni uyarmıştık sahipliden uzak dur demiştik şimdi sana cehennemi yaşatacaz."
Boğazım da bir baskı hissettim ayaklarım yerden kesilmişti. Alev kırmızısı gözleri ve çürümekten simsiyah olmuş dişleri ile sırıtarak bana bakıyor du. Ben ise nefessizlikten mosmor olmuştum. Sonra silüetler çoğalmaya başladı. Evet sadece o olmadığını ögrendigim de korkum katlanmıştı. Beni yere fırlatmıştı. Ciğerlerim hemen oksijen ihtiyacı için nefes nefese kalmıştı. Kalbimin heyecan dan artan sesini duyabiliyordum. Sonra beni 2 silüet tuttu ve demirlere bağladılar. Ve o korkunç cümleyi duydum.
"Daha başlamadık bile."

Evet arkadaşlar umarım size korkuyu hissettirebilmişimdir.
Diğer bölüm de görüşmek üzere...

Yalnızlığın Ardında ki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin