Bölüm 3: İşkence

75 14 47
                                    

Her ne kadar hikayem keşfedilmemiş olsa da yazmaktan vazgeçmeyecem. Birgün keşfedilme dileğiyle...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Evet artık başlıyorlardı korkuyu en ince detaylarına kadar hissedebiliyordum.
Hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Onlar ise sanki benim korkum dan besleniyor gibiydiler. Ben ağladıkça yalvardıkça daha da hâz alıyordular.

Neydi bunlar ben den ne istiyordular.  Gözümün gördüğü kadarıyla köz bir ateş 1 masa ve üstünde belli belirsiz aletler sanırım birazdan ne olacağını biliyordum.Hepsi güldü
"Doğru biliyosun aciz toprak bunların hepsi senin için."
Artık yalvarmaktan vazgeçtim çünkü işe yaramıyordu. Daha da hoşlarına gidiyordu.

Biri pis ve uzun tırnaklarını yüzümde gezdirmeye başladı. Dayanılması güç bir ağrı bağırdıkça daha çok bastırıyordu. Yüzüm kan revan içinde kalmıştı. Acı dolu çığlıklarımı atarken diğer silüet demiri közde ısıtıyordu. Biri de sırıtarak aletleri hazırlıyordu.

"Hazır mısın Ademoğlu eğlenmeye" ben de Allah ım yardım et diye bağırıyordum. Bir den çok sert bir tokat yedim.
"O Rabbin sana burada yardım edemez. Burada bizim hükmümüz geçer."
Ben de nereden geldiğini bilmediğim bir cesaret ile bağırarak konuştum.
"Benim Rabbim her yerde."
"Öyleyse neden sana yardım etmiyor. Hadi gelsin. Alsın seni elimizden de görelim"(gülerek)
"Benim Rabbim her daim kulunu..."
Aman Allah ım bu kızgın demir sanki omzumu deliyor gibiydi bu nasıl bir acıdır. Çığlık atamayacak kadar canımın yanması nasıl mümkün olabilir.

Sonun da dağları taşları yıkacak bir çığlık yükseldi ağzım dan kızgın demiri bu sefer karnıma soktular. Dişlerimi sıkmaktan ağzımdan kanlar çıkıyordu. Demiri biraz daha ısıtmak için köze tekrar götürdüler. Onlar ise sırıtarak ve işkence Yapmaya aç gözlerle bana bakıyordular.

"Hazırmısın çamur eğlenceye artık başlıyoruz."
Nasıl yani bu başlamamış halimiydi
Önce balyozla bacaklarıma çok sert bir darbeler yedim kemiklerim sanki un gibi  ufalanmıştı. Evet salınarak duruyordum. Ayağıma basamıyordum. Bağırmalardan sesim de iyice kısılmış ağlamaktan ise gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Dişlerim de sıkmaktan çoğu kırılmış sağlam kalanları da onlar kerpetenle koparmıştı. Vücudumda ise dağlanmamış yer kalmamıştı.

"Bitmedi adem oğlu daha hiç birşey bitmedi."
Artık ölmek istiyordum. Çok sevdiğim bir şarkının bir bölümü şuan ki yaşadığım duyguyu anlatıyordu.
*Üzülme bazen ölmek bile insan için umuttur*
Silüetin bir tanesi karga burunla geldi kafamı kaldırmaya mecâlim yoktu. Bir tanesi ellerimi tuttu diğeri ise tırnaklarımı çekmeye  yani sökmeye başladı. Şuana kadar yaşadığım hic bir acı bununla eş değer değildi.

Tâkâtim kalmamasına rağmen bir feryat yükseldi ben den sanki ruhumu bedenimden ayırıyolarmış gibi çıkan tırnaklarımdan kanlar çıkıyordu. Oraya tuz dökerek acımı katlıyorlardı. Allah kahretmesin beni daha önce kurtaran sûreleri şimdi neden okumuyordum. Bunların gücü rabbimin kelamına göre hiç birşeydi. Tam okumaya başlayacakken omzuma çekiç darbesi yedim. Okumama fırsat vermemişler di.
"Biz eğleniyoruz. Sen bozmak istiyorsun. Bir de bize bencil derler."
"Ne zaman ona ateşin öfkesini taddıracaz. Şu maskotluğu bitirelim artık."
"Sen de çok acelecisin tamam bitirelim. Götürün köze doğru.*
Napıyordu  bu da ne...  acıdan artık konuşamıyor bağıramıyordum. Köz her tarafımı dehşet derecede yakıyordu. Vücudum artık bu kadar acıya dayanamıyordu. Sahi bu kadar acıya şimdiye kadar dayanmam bile bir mucizeydi. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında üstüme kızgın bir şu döküldü. Zaten bunca acı yetmezmiş gibi derilerim adeta havalanmıştı.

Yalnızlığın Ardında ki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin