"Şu an için birbirimizden daha uzakta olabiliriz. Ama hissettiklerimiz her zamanki gibi aynı."
•••"Biraz mola verelim, sonra yine devam ederiz. Olur mu?" Jimin konuştuğunda, bakışlarımı ona çevirdim. Uykulu görünüyordu ama sırf ben çalışıyorum diye o da uyanık kalmaya çalışıyordu.
Bu bir haftadan uzun bir zamandır böyleydi. Elimden telefonumu aldıkları için, gece annem odama son kez uğradıktan sonra o gelip pencereden içeriye giriyordu. Bazen oturup kendi işleriyle ilgileniyordu, bazen de yorulup çalışmayı bırakacak gibi hissettiğimde bana yardım ediyordu. Bunu yapmak zorunda olmadığını söylüyordum ama o benimle kalmak istediğini söylüyordu. Birinin benim için böyle şeyler yapmasına alışık olmasam da, onun yanımda olmasına yavaş yavaş alışmaya başlamıştım. Sık sık gülümseyen biri değildim, hatta neredeyse hiç gülümsemezdim ama şu son bir haftada gülümsemek benim için daha anlamlı bir hâle gelmişti.
Olacağımız sınavlarda birinci olursam, ailemle artık özgür olmak istediğim konusunda konuşmamı istemişti ve kabul etmiştim. Her ne kadar ailemin beni ciddiye bile almayacağını iddia etsem de, o benimle aynı fikirde değildi. Ailemin beni rahat bırakacağından oldukça emin gibiydi.
"Eğer uykun geldiyse benim yatağımda uyuyabilirsin," dedim tekrar kitabıma dönerken. "Bugün fazla kahve içtim ve muhtemelen uyumam. Sabah annem gelmeden önce seni uyandırabilirim." Başını iki yana salladı. "Sen çalışırken uyumak istemiyorum, arkadaşlar birbirlerine destek olmalı Rosie." Bakışlarımı ona çevirmeden de gülümsedim. "Bana yeterince destek oluyorsun. Benim yüzümden uykusuz kalırsan kendimi kötü hissedeceğim, uyu hadi."
Tekrar ona baktığımda dediklerimi kafasında tarttığını anlayabiliyordum. Uykusu olduğundan, söylediklerimi anlayabilmesi biraz uzun sürüyordu. "Emin misin?" dedi kaşlarını kaldırarak. Güldüm. Bazen küçük bir çocuk gibi görünüyordu ve öyle göründüğü anlarda onu tıpkı bir bebeği sever gibi sevmek istiyordum.
"Eminim, uyu hadi."
Yavaşça sandalyeden kalkarken "Çok ısrar ettin," diye mırıldandı. "Uyuyayım bari."
Yatağıma gidip yattığında, ben de tekrar dersime dönmüştüm. Uzun süre boyunca derse odaklanabilmek zordu ama annemlerle konuştuğumda hayatımın iyi yönde değişebileceği gibi küçük de olsa bir ihtimal vardı ve o ihtimale tutunarak odaklanmaya çalışıyordum.
Yaklaşık bir saat boyunca testlerimi çözmeye devam ettim. Ancak bir süre sonra Jimin, uykusunda konuşmaya başlamıştı. "Özür dilerim," diyordu huzursuz bir sesle. Kitaplarımı toparlayıp masanın kenarına iterek ayağa kalktım ve ona doğru ilerledim. Yatağın kenarına yavaşça oturdum. Elleri yorganı sıkıca kavramıştı ve kaşlarını çatıyordu. "Kardeşim," diye fısıldadı. "Özür dilerim."
Onun bir kardeşi mi vardı?
Uykusunda böyle huzursuz olması canımı yakarken tereddütle elimi yorganı kavrayan eline uzattım. Parmakları anında elimi kavradığında bir an şaşırsam da, içimdeki dürtüye engel olamayarak diğer elimi saçlarına uzattım. Yumuşacık saçları vardı, parmaklarımı yavaşça saçlarında gezdirirken "Sakin ol," diye mırıldandım.
Birkaç dakika boyunca saçlarıyla oynamış, çocukluğumda ezberlediğim bir şarkıyı mırıldanmıştım. Sonra kâbusu artık son bulmuş olacak ki kaşlarını çatmayı bırakmıştı ve elimi sımsıkı kavrayan parmakları gevşemişti. "Umarım bir daha kâbus görmezsin," diye fısıldadım sanki duyacakmış gibi. "Seni öyle görmek kötü hissettirdi."
Ayağa kalkacağım anda eli elimi tekrar sıkıca kavradı. "Gitmesen," diye mırıldandı uykulu sesiyle. "Olmaz mı?" dedi daha sonra ve elime sarılarak yan döndü. Gözlerim şaşkınlıkla aralandığında, vücudumdaki tüm kan yüzüme toplanmış gibi hissediyordum. Elimi tekrar çekmeye çalıştığımda "Sen isteseydin, ben senin için kalırdım," diye fısıldadı. İç çektim.
Ve gerçekten, eğer isteseydim kalacağını bana fısıldayan, buna kuşkusuzca inanan bir tarafım vardı.
Onun benim için yaptıklarının yanında, onun küçük bir isteğini yerine getirebilirdim. Değil mi?
Düşünme, Rosie. Düşünürsen yapamayacağını biliyorsun.
Tereddütle ayağa kalktım, yorganı hafifçe kaldırarak yatağa girdim. Hızlıca ona sırtımı dönsem de bedenim heyecandan titriyordu. Yanında birinin varlığını hissederek uyumak... Bu gerçekten tuhaftı.
Birkaç dakika sonra, belime dolanan kolları hissettim. Kalbim bir an için atmayı bırakmış gibi hissetmiştim. Neden kalbimin ritimleri onun davranışlarına göre değişiyordu ki?
"Teşekkür ederim," diye fısıldadı. Ve kısa bir süre sonra düzenli nefes alış verişleriyle, tekrar uykuya daldığını anladım.
Neden korkudan veya stresten değil de, heyecandan titriyordu ellerim ve neden kalp atışlarımın artışının bir kriz yüzünden olduğunu düşünmüyordum?
Onu bir arkadaş olarak görebiliyor muydum sahiden?
Yoksa kısa zamanda, benim için bir arkadaştan çok daha fazlası mı olmuştu?
•••
🦋Lily🦋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stay with me | jirosé
Fanfiction"Diğerleriyle geçen derin konuşmalardansa, seninle garip bir sessizliğin içinde olmayı tercih ederim." ••• Park Chaeyoung, ailesinin kusursuz olması için uyguladığı baskılarla başa çıkmaya çalışmaktan yorulmuştu. Ve Park Jimin, sevdiği kızın günden...