•3•

1.3K 110 44
                                    




"Bu dünyada sevmem gereken kişi 'benim'."

•••

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


•••

"Dersten sonra babanın yanına uğramayı unutma, Chaeyoung. Seninle bir şey konuşmak istiyordu."

Muhtemelen konu ders notlarımdı. Fazladan birkaç özel ders almam gerektiğini falan söyleyecekti. Ben de sessizce onaylayacaktım ve konuşmamız bitecekti. Asla bana nasıl olduğumu sormayacaktı, bir şeye ihtiyacım olup olmadığını merak etmeyecekti. Bu hep böyleydi.

Çantamı omzuma asarak evden çıktım. Okula şoförle gitme şansım vardı ama yalnız kalabildiğim tek anı beş dakikada okula vararak harcamayacaktım.

Kulaklıklarımı takarak yürümeye başladığımda, içimden okula gitmek de şirkete gidip babamı görmek de gelmiyordu. Ders dinleyebilecek gibi hissetmiyordum kendimi. Sadece yürümek istiyordum, yol beni korktuğum her şeyden uzaklaştırana kadar yürümek.

Aklıma annemin okulda hiç birinci olamadığımı söyleyişi geldiğinde gözlerimi devirdim. Aslında birinci oluyordum. Ailesinin onu döveceğinden korkan bir kız, sınavda başını sıraya yaslayıp ağlamaya başladığında, dayanamayıp kendi kağıdımı onunkiyle değiştirmiştim. Ailem benden haz etmese de, beni dövecek kadar ileriye gitmemişti. Henüz.

Okula geldiğimde tabii ki de kimsenin gözleri üzerimde değildi. Sıradan, derslerinden başka bir şeyi görmeyen ve arkadaşı olmayan insanlara kimse selam bile vermiyordu. Selam vermeyi geçtim, yan gözle bile bakılmıyordu popüler olmayan birine bu okulda.

Yavaş adımlarla sınıfa girdiğimde, sıramda oturan kişiyi görmemle kaşlarımı çattım. Park Jimin. Neden sınıfımdaydı, neden sıramda oturuyordu?

Kaşlarımı çatarak yanına doğru ilerlediğimde, telefonundan başını kaldırarak bana baktı. "Günaydın Rosie," dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım. "Ne istiyorsun?" dedim sert bir sesle. "Dün konuşmamızı çok net bitirmiştim diye hatırlıyorum."

Düşünüyormuş gibi bir süre bekledi. "Hafızam pek kuvvetli değil sanırım. Ben konuşmamızın bitişiyle ilgili bir şey hatırlayamıyorum." Gözlerimi devirdim. "Sıramdan kalk."

"Bence eğlenebiliriz, neden istemiyorsun?"

"Çünkü zamanım yok! Benim durup biraz dinlenmek için bile zamanım yok! Sıramdan kalk ve beni rahat bırak!" Sesim istemsizce yükseldiğinde, yüzündeki o neşeli ifade gitmişti. Onu kırmak istememiştim ama üzerime geliyordu. Buna dayanamıyordum.

Sınıftaki birkaç göz üzerimize çevrildiğinde, ağır hareketlerle ayağa kalktı. Hiçbir şey söylemeden yanımdan geçip gittiğinde, sırama oturup çantamı bıraktım. Dirseklerimi masaya yaslayarak başımı ellerimin arasına aldım. Sahiden zamanım yoktu. Durup biraz dinlenmek için, biraz nefes almak için bile zamanım yokmuş gibiydi. Yorgun hissediyordum. Dersin öğretmeni sınıfa girdiğinde defterimi çıkarttım ve düşünmeyi erteledim.

stay with me | jiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin