•18•

1K 101 23
                                    







"Bir gün dünyadan kaçıp gidebilir miydim?"

"Bir gün dünyadan kaçıp gidebilir miydim?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



•••

Bazı anların güzelliği kelimelerle tarif edilmez. Bazı anların ne kadar özel olduğunu anlayabilmek, yalnızca o anın içinde olmakla mümkündür.

Ve ben, o anlardan birindeydim.

Park Jimin, ışıldayan gözleriyle gözlerime tutunuyor, onun ışığı gözlerimden zihnime dökülüyordu. Ve eğer seçme şansım olsaydı zamanın tam bu anın içindeyken donmasını ve ne geriye ne de ileriye gitmeden öylece kalmasın dilerdim. Çünkü bana böylesine güzel bakan kimse olmamıştı. Önemli biriymişim gibi, sanki söylediklerimin onun için bir önemi varmış gibi bakıyordu bana. Kalp atışları benimki gibi delicesineymiş diye düşündürüyordu. O yalnızca gözlerimin içine bakıyordu ve zaman bizim birbirimize baktığımız bu güzel anı fotoğraflamıştı. Ben ona bakarken nasıl gözüktüğüm hakkında bir fikrim yoktu ama onun bana bakışlarını asla unutmayacaktım.

Bakışlarımızla konuşmamızın üzerinden birkaç dakika geçtikten sonra "Rosie," dedi Jimin. "Yanlış duymadım, değil mi? Sen gerçekten bana bunu söyledin, değil mi?" Kıkırdadım. "Evet, söyledim."

Bir eliyle dizimin üzerinde duran elimi tutarak "Ben bunu sana daha önce de söylemiştim ama sorun değil, yine söylerim. Ben seni seviyorum, hatta tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum. Sen beni birkaç aydır tanıyorsun ama ben seni sandığından daha uzun zamandır biliyorum." Söyledikleri zaten hızlı olan kalp atışlarımı ölüyormuşum gibi arttırırken sakin görüntümü bozmamak için büyük bir çaba sarf etmek zorunda kalmıştım. Baş parmağım elimi tutan elinin üzerinde hafifçe gezinirken "Bana anlatamaz mısın?" diye sorduğumda bakışlarını ellerimizden çekerek bana baktı. "Neyi anlatamaz mıyım?"

"Kendini," dedim sakin bir sesle. "Bana her defasında yardım ettin, her seferinde bir şekilde iyileşmemi sağladın ama ben sana hiç iyi gelemedim. Odamda uyuduğun gece kabuslar gördün, seni sakinleştirmek istedim ve seni merak ettim Jimin. Senin için endişelendim. Benim için bu tarz şeyleri kabullenebilmek çok zor olsa da gerçeklerden kaçamam, benim için önemlisin. Bunları herhangi bir mecburiyetten söylemiyorum, içimden geldiği için söylüyorum. Samimiyetime inanmanı istiyorum çünkü ben daha önce kimseyle böyle açık konuşabilmeyi geçtim, doğru düzgün birkaç dakikadan fazla konuşmadım bile."

Konuşmayı bitirdiğimde, çok fazla konuştuğumu düşünüp birkaç saniye kendimden nefret etsem de içimden geçenleri söylemenin beni rahatlattığını inkar edemezdim. Normalde içinden geçenleri kendine saklayan ve yüz ifadeleriyle bile belli etmemeye çalışan biri olarak düşüncelerimi söylemem ve birinin bunları sessizce dinlemesi, alışık olduğum bir durum değildi. Park Jimin, yabancısı olduğum birçok şeyle tanıştırıyordu beni. Kalbimden geçenleri söyleyebilme cesaretini onunla bulmuş, duyguların bedene yön verebildiğini onun gözlerine bakarken fark etmiştim.

stay with me | jiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin