ESKİ DOST

512 37 5
                                    

Multimediadaki Chi Hwa

"İyi misin?"

Eun Kyung'un uzattığı suyu aldım ve bir dikişte içtim. Şimdi ne yapmam gerekiyor? Eğer abim beni bulursa bütün emeklerim boşa gider ve o adamla evlenmek zorunda kalırım.

"Evet, daha iyiyim."

"Şimdi napıcaksın?"

"Bilmiyorum. Beni bulursa mahvolurum."

"Merak etme kimse sana zorla birşey yaptıramaz."

"Sen onları tanımıyorsun. Aslında abimin de bir suçu yok. Her şeyi başlatan babam. O adamla evlenmem için beni zorlayan da babam."

"Neden evlendirmek istiyor ki?"

"Çünkü kuzenim Baran, Hamza'nın kız kardeşiyle kaçtı.Hamza beni evlendirmek istedikleri adamın adı. Benimle Hamza'yı berdel yapmak istediler."

"Berdel ne demek?"

"Boşver, çok karışık. Anlatsamda anlamazsın."

"Peki bundan kurtulmanın yolu yok mu?"

"Bende kaçarak kurtulabileceğimi sandım ama anlaşılan yanılmışım." dedim sıkıntıyla nefes verirken.

"Mutlaka başka bir yolu vardır. Neyse sen canını sıkma. Ben senin için bir yol düşünüceğim. Hadi yatalım artık."

"Teşekkürler Eun Kyung. Sen iyi bir dostsun. İyi geceler."

Yağan yağmurdan kurtulmak için hızlı hızlı yürüyordum. Şemsiye almadığım için bir kez daha kendime kızdım.

Üstümdeki yağmur damlacıklarını silkelerken marketin kapısını açarak içeri girdim. Sıcak havayla buluşunca yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu.

"Günaydın ajushi."

"Günaydın kızım. Beklediğimden daha dakiksin."

Eşyalarını giyerek bir iş gününe daha başladım.

***
"Hoşgeldiniz." dedim açılan kapıya doğru kafamı kaldırmadan.

"Burda ki ajushi nerde? Sen yeni çalışansın galiba."

Karşımda elinde bavuluyla bir genç dikiliyordu.

"Ajushi evine gitti. Bugün ben kapatacağım marketi. Sen kimsin?"

Sorumu görmezden gelip bavuluyla deponun olduğu kapıya kadar geldi ve arkasını döndü.

"Bu gece burda kalacağım. Beni idare et."

"Ne?! Manyak mısın sen! Hemen çık dışarı yoksa polisi ararım."

"Marketin gelecekteki sahibini polise şikayet etmen senin yararına olmaz."

"Ajushinin askerdeki oğlu sen misin? Neden burda kalıcaksın ki. Hem nerden bileceğim yalan söylemediğini."

"Seni sevdim çalışan. Bi de az konuşsan."

Gözlerimi devirip telefonumu çıkardım. Hızla tuşlara basarak ajushinin numarasını buldum. Kafamı kaldırmamla burun buruna gelmemiz bir oldu.

"Bak kızım. Bugün hiç havamda değilim. O yüzden yapma dediğim şeyleri yapma." dedi elimden telefonu alırken.

Yaşadığım şoktan kurtulmam birkaç dakikamı aldı. Yine nasıl bir belaya bulaştım ben. Hem de bu geç saatte!

"Sen yapma dedin diye bir şey yapmayacak kadar korkak birisine mi benziyorum. Eğer hemen telefonumu verip gitmezsen çığlık atarım ki benden sana tavsiye çığlığımı duymak istemezsin."

"Aslında duymak isterim. Bi dene istersen."

"Peki. Sen istedin ama." dedim ve kuvvetli bir çığlık attım.

O ise hiç tedirgin olmadan ağzımı eliyle kapattı ve beni duvarla arasında sıkıştırdı.

"Çığlıklarını daha fazla duymak isterdim ama komşular rahatsı olmasın."

Kızgınlıkla elini ısırdım ve ayağına tekme attım. O ise hiç etkilenmemiş gibi hareket bile etmedi.

"Yağmur!!"

Kafamı hızla açılan kapıya çevirdim ve ilk kez onu gördüğüme sevindim.

"Joo Chan!" dedim her ne kadar sesim boğuk çıksa da.

Joo Chan hızla yanımıza gelerek beni yanına çekti ve çocuğa kuvvetli bir yumruk geçirdi. Ardından bir yumruk daha.

Çocuk yüzündeki kanları sildi ve gülmeye başladı.

"Hala eskisi gibi kavga ediyorsun Joo Chan."

"Ne saçmalıyorsun bilmiyorum ama defol burdan. Yoksa kendimi tutamayabilirim."

"Çok darıldım. Tanımadın mı beni?"

Şaşkınlıkla Joo Chan'a baktım. Yoksa tüm bu olanlar onun planı mıydı. Beni etkilemek için bu kadar alçalamaz değil mi?

"Joo Chan? Ne dediği hakkında bir fikrin var mı? Bütün bunlar planlı mıydı yoksa?"

"Ne?! Saçmalama Yağmur. Şuan senin bana teşekkür edip sarılman gerekiyor. Ama tek yaptığın bağırmak."

"Sarılmak mı? Rüyanda görürsün."

"Gençler, sevgili tartışmanızı sonra yapsanız. Malum başım ağrıyor da."

"O benim sevgilim değil. Hem sen kimsin ya. Bi ajushinin olduğunu söylüyorsun şimdide Joo Chan'ı tanıdığını. Söylesene kimsin sen?"

"Bir dakika. Bu marketin sahibinin oğlundan mı bahsediyorsun. Chin Hwa?"

"Sonunda hatırlayabildin eski çocukluk arkadaşım." dedi gülümseyerek.

Olanlardan hiçbir şey anlamayarak Joo Chan'a baktım. Madem eski de olsa arkadaşlardı neden Joo Chan onu tanıyamadı?

"Her neyse. Aranızda nasıl bir ilişki var beni ilgilendirmez. Gerçektende ajushinin oğlu mu Joo Chan?"

"Öyle gözüküyor." dedi gözlerini Chin Hwa'nın üstünden çekmeden. Birbirlerine düşmanca bakıyorlardı.

"Bak Chin Hwa. Ajushinin oğlu olsanda burda kalmana izin veremem. Bu işe ihtiyacım var."

"Birincisi ufaklık senden hiçbir zaman izin istemem direk yaparım. İkincisi zaten buranın tadı kaçtı. Kalıcak başka bir yer bulacağım artık."

Bavulunu aldı ve kapıya doğru yürüdü.

"Ha bu arada. Beni gördüğünü babama söylemeyi düşünme bile. Umarım anlamışsındır." dedi ve göz kırparak kapıdan çıktı.

Kapıdan çıkar çıkmaz kendimi yere bıraktım ve başımı ellerimin arasına aldım.

"İyi misin Yağmur? Sana bir şey yapmadı değil mi?"

"İyiyim merak etme. Sadece fazla yoruldum ve eve gitmek istiyorum."

"Tamam hadi kalk. İtiraz istemiyorum seni evine bırakacağım." dedi ve kalkmam için elini uzattı.

Yavaşça başımı salladım ve uzattığı elini tuttum.

"Sanırım sana borçlandım. Kahve ısmarlamamı ister misin?"

Yüzünde oluşan gülümsemeyi görünce açıklama yapma gereği duydum.

"Ama bir seferlik. Sakın yumuşadığımı sanma."

"Onun yerine bana bir gününü vermeye ne dersin?"

KORE DE TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin