19

496 59 81
                                    

Jin fransya gelmişti. Colmar çok bilinmeyen bir şehirdi fransa da o burayı fransa da tanıştığı bir arkadaşı sayesinde tanımıştı. Arada buraya tatile gelirdi. Kendiyle yalnız kalır ve huzur bulurdu. Bir ev bile satın almıştı.

Artık tek başına değildi, onu seven bir sevgilisi vardı. Onu merak ve endişe içinde bırakmak istemiyordu. Ve o yanında olunca daha mutlu ve huzurluydu.

Evi tek katlı ve şirin bir evdi. Evi beyaz ve krem renkler doldurmuştu. Sade ve rahattı. Üstelik bahçesi de vardı

Anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. Valizini girişte bırakıp içeri girdi. Uzun zamandır gelmediği için her yer tozluydu. Eğer burada kalmak istiyorsa temizlemesi gerekiyordu.

Derin bir nefes alıp ceketini çıkardı. Girişte duvara montelediği askılığa astı. Banyoya girip dolabı karıştırdı. Temizlik malzemelerini çıkarıp kovaya döktü. Suyu da ekleyip oturma odasına geçti. 

Eşyaların üstüne yerleştirdiği örtüleri kaldırıp çamaşır makinesine attı. Etraf tozluydu ve nefes almasını etkileyecek şekilde etrafa saçılmıştı. Pencereleri açtı hemen.

4 saatin ardından ev tertemiz olmuştu. Ev tertemiz olmuştu ama o da bitmişti. Girişteki valizini alıp odasına götürdü. Evde yiyecek bir şeyler olmadığı için  markete gitmesi gerekiyordu. 

Ceketini ve cüzdanını alıp evine yakın olan markete gitti. Gözüne hoş gelen her şeyden aldı. Burada ne kadar kalacağı henüz belli değildi. Kasaya geçip aldıklarını ödedi ve eve geri döndü. Hava güneşli olduğu için biraz da terlemişti.

Eve gelince aldıklarını dolaba yerleştirmişti. Odasına geçip valizini de boşalttıktan sonra banyoya girdi. Bitik hissediyordu, anne ve babası olacak kişiler ondan habersiz resmen evleneceği kişiyi seçmiş hatta biraz daha geç öğrense emindi ki düğün tarihi de belli olurdu. Bunları düşünürken sinirlenmiş ve daha fazla banyoda kalmamış çıkmıştı.

Havluya sarınıp odasına geçti. Dolaba yerleştirdiği saten pijama takımını çıkardı. Mavi renkliydi, neredeyse kalçalarında biten bir şort ve üstüne de uzun kollu bir gömlekti. Gömlek giymek istemediği için beyaz salaş kazağını giydi.

Saçını havluyla kurutup mutfağa geçti. Hazır noodle yapacaktı çünkü yemek yapacak güç kalmamıştı.

Hazırladığı yemeği yiyip yatak odasına geçti yorgundu ve sadece uyumak istiyordu. Yatağına yerleşip sıkıca sarıldı battaniyeye. Bir şeyleri düşünmek istemiyordu onun için aklına direkt sevgilisi düştü. Güzel yüzü gözü önüne gelince gülümsedi. Çok özlemişti onu.  Gözleri daha fazla uykusuzluğa dayanamamış ve uyumuştu

Sabaha karşı 03.26

Kapı sert bir şekilde çalınırken sıçrayarak uyandı. Gözlerini ovuşturarak kalktı. Telefonuna uzanıp saate baktı. Kaşlarını çattı bu saatte kim gelirdi ki?

Kapı kırılırmışçasına çalınırken yerinden kalktı. Odasından çıkıp kapıya ilerledi giderken söyleniyordu da.

"Gecenin bu saatinde ne diye böyle çalarsın ki kapıyı, kıracaksı- " kapıyı açtığında karşısında taehyungu görmeyi beklemiyordu. Taehyung endişeli gözlerle ona bakıyordu. Onu süzüp hemen kendine çekti tae sarıldı sımsıkı

"Sana bir şey oldu diye çok korktum. Niye sana ulaşamıyorum jin sen beni delirtecek misin? Aklım çıktı sana bir şey oldu diye. Aniden mesaj atıyorsun fransaya gidiyorum diye. Sorularıma cevap vermiyorsun. Sen beni düşünmüyorsun" geri çekildi jine baktı onunda dolu gözlerle ona baktığını görünce içinden bir şey koptu

I Love My  Precious /  TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin