PİŞMANLIK

44 5 39
                                    

Kahvaltı...Günün en güzel,en sağlıklı öğünü.

Yemeyi çok sevdiği hatta bazen arkadaşlarıyla saatlerce masanın başından kalkmadıkları,rahatlamış hissettiği saatlerdi Naz'ın.Peki neden şimdi kahvaltı hazırlayıp çay koyarken elleri titriyor ve arada bir suratına yerleşen salak gülümsemeyi durduramıyordu?Yumurtaları kırarken kabukların kaseye bir parça bile düşmemesi için harcadığı ekstra çaba nedendi?

Peki ya Can kırar diye arkadaşlarının bile kullanmasına izin vermediği tabak takımının şu an masanın üzerinde serili olması?

Sebebini biliyordu.Sebebi şu an serada uyuyan,üşümesin diye en sevdiği battaniyesini üzerine örttüğü yakışıklı adamdı.

Ev yapımı çilek reçelini küçük bir kaseye boşaltırken uyandığı anı gözünde canlandırıp duruyordu.Bütün gece oturur pozisyonda uyuduğu için tutulan belinin ağrısıyla gözlerini açtığında duyduğu ilk ses başını göğsüne düşürdüğü adamın kalbinin sakin çarpıntısı olmuştu.Dingin nefesler alıyor,göğsü Naz'ın başının altında inip kalkıyordu.Uyandırmamak için yavaşça başını kaldırdığında küçük bir çocuğun masumiyetine sahip bir suratla dudakları hafifçe aralık,huzurla uyuyuşunu kısa bir süre izlemişti.Başını arkaya yasladığı için adem elmasının bulunduğu boynu gerilmişti.

Domatesleri doğrarken bıçağı sertçe tahtaya bırakıp gözlerini sımsıkı kapattı.Hayır.Bu onu heyecanlandırmamalıydı.İçinde havai fişekler patlıyor gibi hissetmemeliydi.Ama mutluydu.Adını koyamadığı özel bir duygu damarlarında geziniyordu.

Tost ekmeklerini kızartma makinesine koyarken kendi haline güldü.Demir'e bakmayı kestiği ilk an banyoya fırlamış üstüne başına çeki düzen vermişti.Güzel bir pantolon ve kazak giymiş,saçlarını taramıştı.Mantığı bunu kendi bakımı için yaptığına dair yeminler etse de bütün kalbiyle biliyordu Naz.Bunları Demir onu güzel görsün diye yapmıştı.

Hızlı hareketlerle kahvaltı hazırlamayı bitirdiğinde dönüp eserine baktı.

Biraz fazla mı oldu acaba?
Yok yok.Karnı güzelce doysun.

Saate baktığında sekize geldiğini gördü.Demir'i bilmiyordu ama kendisinin dersi vardı.Bu da artık onu uyandırması gerektiği anlamına geliyordu.Bir kaç kez boğazını temizleyip kararlı adımlarla bahçeye çıktı.Demir bıraktığı şekilde,başı hafifçe yana düşmüş uyuyordu.Korkutmamak için fısıldayarak seslendi.

"Şey...Demir?"

Demir duymamıştı.

Kendin bile zor duydun salak.

İç sesini eliyle savuşturup daha güçlü bir sesle tekrar konuştu.

"Demir!"

Galiba uykusu ağır olup,temasla uyananlardandı.Eh.Başka çaresi yoktu.Onu hafifçe dürtmesi gerekiyordu.Görev bilinciyle dikleştiğinde sağ elinin işaret parmağını havaya kaldırıp gözlerini kısarak hedefine baktı.Hadi bakalım.

Parmağını bir ok gibi tutup yavaşça Demir'e doğru ilerledi.Az önce başını koyduğu omuza doğru hafifçe bastırdığında yine bir hareket göremedi.Sinirle bir nefes verip parmağını sertçe tekrar ittirdiğinde karşılaştığı ani hareket sonucu dudaklarından minik bir çığlık koptu.

"Ayy!"

Demir omzunu dürttüğü parmağını sıkıca tutuyor,gözleri gayet açık bir şekilde gülümseyerek Naz'a bakıyordu.Hissettiği temasla heyecanlanan genç kız onun zaten uyanık olduğunu anladığında kaşlarını çatarak ona baktı ama adamın pek etkilendiği söylenemezdi.

SOĞUK NEVALE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin