24. Bölüm - Yüksek IQ sorunları işte

300 62 229
                                    

** Yorum istiyorum ben ühühühü

****

Buraya geldiğim ilk zamanlarda vaktimi çoğunlukla bana ayrılan ama benimseyemediğim odada geçirirdim. Ya saatlerce uyur ya da telefondan oyun oynardım. Yemek yemek dışında pek alt katlara inmezdim. Çünkü kendimi bu eve yabancı hissediyordum.

Şimdi ise yatmak dışında neredeyse hiç odama uğramaz olmuştum. Her ne kadar artık odayı da evi de benimsesem bile vaktimi orada geçirmeyi istemiyordum. Alt katlardaydım. Genelde salonda dizi izliyordum. Eğer istersem bunu kendi odamda da yapabilirdim ama buradayken Sehun'un daha yakınındaydım. Hem odam dışındayken onunla ara sıra konuşabiliyor, o bir şeylerle uğraşırken onu izleyebiliyordum. Ne zaman işinin bittiğini de anlayabildiğim için burası daha konforlu gelmeye başlamıştı. Ayrıca hala kaldırmadığımız yılbaşı ağacına bakmak da içimi açıyordu. Sehun'un önemini anlıyordum.

Ve şu anda yine dizi izlerken salondaydım. Bu seferki dizi Hotel Del Luna idi ve çoğu bölümde ağlamadan edemiyordum. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi, dizi acıklıydı. İkincisi ise garip bir şekilde bu hikayede kendimi buluyordum. Zorla kaldığı dünyadan bir yerden sonra ayrılmak istememesi benim durumuma benziyordu. Buraya zorla getirilmiş ben, artık gitmeye eskisi kadar hevesli yaklaştığımı sanmıyordum. Önceleri deney bitsin diye gün sayarken işler değişmiş, en sonunda da ya biterse diye korkar hale gelmiştim.

"Seni ne zaman burada bıraksam döndüğümde ağlarken buluyorum." Sehun yanıma söylenerek oturduğunda omuzlarımı silktim. İçimde sebebini bulamadığım bir hüzün vardı ve bu beni ağlatıyordu, ne yapabilirdim? "Ve inan bana bundan hiç hoşlanmıyorum."

"Ne yapabilirim, duygusal biriyim." Burnumu çekip elimdeki peçeteyi burnuma bastırdım. Biraz sümüklerim akmış olabilirdi. "Siz de bu kadar duygusal diziler getirmeseydiniz." Elimle ekranı işaret ettim. "Şuna bak! Tüm diziler acıklı ve kötü sonlu!" suratımı buruşturup sesimi yükselttiğimde Sehun başını geriye doğru çekti.

"İçeriklerini bilmiyordum ki." Gayet masum bir şekilde söylediğinde gözlerimi sildim. Yaşların akmasını engellemeye çalışıyordum ama yenisi gelip duruyordu.

"Of, Sehun ya!" masum olmasına biraz daha sinirlenip önüme döndüm. O da kendince haklıydı. Ayrıca dizileri getiren de Jongin'di. Asıl suçlu o sayılırdı ama ben yine zavallı Sehun'a patlıyordum.

"Tamam, ağlama." Yüzümü çenemden tutup kendine çevirdi. Elleriyle yanaklarımı kurulurken gözleri yaptığı işteydi. Benim ise onun yüzünde. "Seni ne tarz diziler mutlu edecekse onlardan getirtirim Jongin'e. Yeter ki ağlama." İçli sesinin sonunda elimi elinin üzerine koydum. Bakışları da benim ıslak gözlerime taşındı.

"Sana demiştim. Ağlama der ve böyle davranırsan daha çok ağlarım diye."

"Nasıl davranırsam?" elimin altındaki eline biraz daha bastırdım. Neyden bahsettiğimi anlaması adına. Bahaneyle elini çekmesini de engelliyordum.

"Böyle işte." Çenemi hafifçe kaldırarak şu anki durumu işaret ettim. Sehun ise gülmüştü.

"Nasıl işte?"

"Böyle içten, samimi, özenle..." dudaklarımı büzdüm. "Daha önce kimse ağladığımda senin gibi üzerime titrememişti. Ben çok sık ağlarım ve insanlar buna alışkın olduğu için bir yerden sonra takmamaya başladılar. Ama sen... Yanında kaç kere ağladıysam hepsinde sanki çok önemli bir şeymiş gibi ilgiyle yaklaşıyorsun. Oysaki ben çok önemsiz bir şeye ağlıyorum ve bu duruma sen de alışkınsın."

"Doğru, seni çok kez ağlarken gördüm."

"Ama hala bunu önemsiyorsun. Çoktan pes etmen gerekmez miydi?"

THEMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin