27. Bölüm - İstediğim tek kişi sensin

339 61 206
                                    

** Oppanız size bayram şekeri getirdi, iyi bayramlar *-* yorum yapanlara sonraki bölümde sürpriz var eheheh iyi okumalar

****

Üzerime geçirdiğim gömleğin son düğmesini de ilikledikten sonra aynadaki görüntüme baktım. İyi görünmeliydim çünkü bugün önemli bir gündü. Burada ilk kez bir akşam yemeğine çıkacaktım. İlk kez insani dürtülerimi kontrol ederek topluma adapte olmaya çalışacaktım. Haliyle de heyecanlıydım, onların ortamlarını merak ediyordum.

Ama asıl heyecanımın sebebi bu değildi. Bugün akşam bir şey deneyecektim. Sehun'a dair olan hislerimle ilgili... Jongin ile olan duygularımı ve Sehun ile olan duygularımı karşılaştıracaktım. Her ne kadar bir şeyler ortada olsa da bu, kendimce son kaçış noktamdı. Eğer buradan da kurtulamazsam tamamen kabullenmek tek seçeneğimdi.

Kabullenmeyi ise hem istiyor hem de asla istemiyordum. Sehun'u sevmek güzel bir şeydi. Onunla olmak, tüm o duyguları onunla beraber içimde hissetmek düşünebildiğimden çok daha güzeldi. Sehun sevmeyi de sevilmeyi de hak edecek bir adamdı. Ve ben onu sevmek istiyordum. Ama bir yandan da asla sevmemeyi, hislerimi yanlış anlamış olmayı diliyordum. Çünkü hayatımda ilk kez birine aşık olmuş olacaktım ve o da hesaplayamayacağım kadar uzağımdaydı. Hiçbir iletişim kuramadığım, iyi mi kötü mü bilemediğim, bolca acı hissedeceğim bir aşktı bu. Kalbim daha şimdiden, düşüncesiyle bile, parçalanıyor gibi geliyordu. Şimdi böyleysem ondan ayrı kaldığımda bu aşka nasıl katlanabilirdim? Eğer âşıksam biliyordum ki bir daha kimse bana onun gibi hissettiremezdi, kimse bir Sehun değildi. Bir başkasını onun yerine koyamazdım. Hayatımın sonuna kadar ya Sehun'un hayaliyle kalacak ya da sevmediğim biriyle mutluluk oyunu oynayacaktım. Bundan korkmak da en doğal hakkım değil miydi?

Kafamdaki bitmek bilmeyen düşüncelerle beraber derin bir nefes alıp üzerime kaşe montumu geçirdim. Ayakkabılarımı da giyip odadan çıkmıştım çünkü Jongin gelmek üzere olduğuyla ilgili mesaj atmıştı.

Tedirgin adımlarımı alt kata indirdiğimde Sehun'u yine mutfakta buldum. Akşam yemeği vaktiydi.

"Yemek birazdan hazır olur." Bana bakmadan mırıldanmıştı. "Sen geç otur, güzelim." Tanrım! Bana güzelim derse ona nasıl kendisi olmadan bir yere gideceğimi söylerdim? Üstelik yemek hazırlıyordu. Kalbi kırılmaz mıydı? Kesinlikle kırılırdı. O, duygular sayesinde hassas biri haline gelmişti.

Sehun, bir ses ya da tepki vermemem üzerine omzunun üzerinden bana kısa ve hızlı bir bakış atıp yeniden önüne döndü. Fakat kıyafetimi son anda fark etmiş gibi tekrar bana bakmıştı. Gözleri kısıldı.

"Neden mont giydin?"

"Dışarı çıkacağım."

"Bahçeye mi?" ocağın altını kapatıp tamamen bana döndü. "Beklersen eğer yemekten sonra beraber çıkarız. Hatta ormana yürüyüşe de gidebiliriz."

"Yok, öyle değil."

"Nasıl?" kaşları derinleşirken bir şeyler olduğunu anlamaya başlamıştı.

"Jongin ile yemeğe çıkacağız."

"Yemek mi?" kaşları havalanırken başımla onu onayladım. "Jongin ile?"

"Evet." Dedikten sonra saatime baktım. "Gelmek üzeredir."

"Haberim yoktu." gözlerindeki bariz ifadenin bir hayal kırıklığı olduğunu anlayabilirdim. Daha önce yaşamıştım. Onsuz gidecek olmamıza bozulmuş olmalıydı.

"Jongin ben dışarıda yemeyi özlediğimi söyleyince teklif etmişti." Dudağımı ısırıp bıraktım. "Sana söylemek aklımdan çıkmış, üzgünüm." Sehun'un söylediğimle sertçe yutkunduğunu aramızdaki mesafeden bile görebiliyordum. Adem elması sık sık hareket edip duruyordu.

THEMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin