| 29 |

2.3K 202 205
                                    



Kaila biten filmin ardından oturduğu koltuktan kalkmadı. Bulunduğu salon oldukça büyüktü, film oyuncularla birlikte izleneceği için özel olarak hazırlanmıştı. Jeneriğin bitmesiyle ışıklar yakıldı, filmin başından beri dışarıda bekleyen medya içeri hücum etti.

Oyuncular yüzlerinde klasik bir gülümsemeyle perde önüne geçtiğinde, Kaila tüm gözlerin bir sarışını aradığını hissedebiliyordu; her ne kadar gelmeyeceğini söylemiş olsa bile.

Mikrofonlar yerleştirilirken perdede birkaç hareketlenme oldu. Filmin olduğu sekme kapatılırken ekranda orta büyüklükte bir pencere belirdi.

Sanırım bu birkaç dakika sonra Chris Evans'ın gözükeceği pencereydi.

Kalp atışları hızlanırken yaşadığı ana güldü. Birkaç dakika önce mesajlaştığı adamı canlı göreceği için heyecanlanıyordu. Uzaktan bakınca saçma gibiydi görünüyordu biraz. Ama öyle olmadığına yeminler edebilirdi Kaila.

Telefonda konuştuğu adam sakin, biraz azgın, tatlı bir adamdı. Birazdan göreceği adam ise başarılı filmlere imza atmış, insanların gıptayla baktığı bir oyuncuydu.

İkisi de gerçekten farklı insanlardı.

Kaila'nın kim olduğunu bilmediği birkaç adam mikrofonu alıp konuşmaya başladı. Kalabalık da kendisi gibi Chris'i görmek için heyecanlı olacak ki, bir uğultu yükseldi. Herkes Chris'in gelişini heyecanla bekliyordu.

Filmin yapımcısı bir şeyler söylemeye devam ederken bir anda perdede Chris Evans belirdi.

Kaila'nın bakışları Chris'i, eli ise çenesini buldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kaila'nın bakışları Chris'i, eli ise çenesini buldu. Eliyle açık kalan ağzını kapattı ve tamamen siyahlar içinde olan Chris'e odaklandı.

Bu adam yasaklanmalıydı. 

Kaila derin nefesler alırken libidosunun tavan yaptığını hissedebiliyordu.  O an bu adamla konuşmayı bırakmış olmaktan milyonlarca kez pişman oldu. Bu adamı bırakmak aptallıktan başka bir şey değildi. Eğer karşı karşıya olsalardı o gün dediklerinin hiçbirini söyleyemeyeceğini biliyordu. 

Eğer karşı karşıya olsalardı büyük ihtimalle konuşmazlardı zaten.

Yani, bu konu hakkında konuşmazlardı. 

Kaila'nın bakışları Chris'in boynunda gezindikten sonra iyice karardı. Chris'in dehşet bir etkisi vardı. Sadece olduğu yerde dururken bile insanı yetişkin unsurlar içeren hayallere boğabiliyordu. Derin bir nefes verirken gözlerini yumdu. 

Belki uçak tutamayabilirdi ama kesinlikle bir bilet alabilirdi. 

Dudaklarını istemsiz bir şekilde dişlerken aklından geçen düşünce oldukça mantıklı gelmeye başladı. Zihninde Chris'in onlarca farklı pozisyonda görüntüsü dolaşırken kafasını sallayıp kendine gelmeye çalıştı, aksi takdirde iyi şeyler olmayacaktı. 

İç dünyasından sıyrılmayı başarıp etrafına bakındı. Kalabalıktan çığlıklar yükselmeye devam ediyorken yapımcının yüzünde bir gülümseme vardı.

"Bu adamın konuşma yapanlara hiç saygısı yok gerçekten."

Chris birkaç saniye farkla söylenenleri duydu ve kahkaha attı.

"Üzgünüm Marc, bana birkaç saniye içinde yayına gireceğim söylendi. Eğer konuşma yaptığını bilsem biraz gecikirdim."

İsminin Marc olduğunu öğrendiği adam kalabalığa dönüp Chris'i gösterdi.

"Ne kadar kibar biri, görüyorsunuz değil mi?"

Kalabalıktan daha yüksek çığlıklar yükselirken, Kaila içine yerleşen ufak kıskançlığı çok net hissedebiliyordu. Chris'in yüzünde utangaç bir gülümseme belirdiğinde ise hissettiği bu rahatsız duygu kayboldu, yerini sakin bir gülümsemeye bıraktı.

"Öncelikle dinozora benzeyen sesim için üzgünüm."

Ne kadar görmezden gelseler de Chris haklıydı, sesi gerçekten berbat geliyordu. İyi hastalanmış olmalıydı, Kaila'nın yüz ifadesi gözleri dolu emojiye dönüştü.

"Bugün aranızda olmayı gerçekten çok istiyordum."

Chris konuşmaya devam ederken, Kaila cebinde telefonunun titrediğini hissetti. Bakışlarını ekrandan çekmeden telefonunu çıkardı. Ekranda annesinin ismini görünce bekletmeden açtı.

"Kaila bana evde olduğunu söyle lütfen."

"Hayır değilim, ne oldu?"

"Neredesin, eve gidebilir misin şu an?"

"Sinemadaydım."

"Yarım saat sonra gireceğim bir dava var ve önemli bir dosyayı evde unutmuşum. Masanın üzerinde kalmış olmalı. Onu alıp bana getirmen gerekiyor. Benim git gel yapacak vaktim yok."

Kaila sıkıntılı bir nefes verip ekranda gülümseyen Chris'e baktı. Omuzları düşerken annesine cevap verdi.

"Tamam, çıkıyorum şimdi."

Telefonu kapattıktan sonra gözleri son kez Chris'i buldu. Ekranda tatlı tatlı konuşan adama arkasını dönerken tek tesellisi gece sesini duyacak oluşuydu. 

Little Talks - Texting | Chris EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin