Yalnızca Ona Aşık

15 2 1
                                    

- "Dikkat et" bilmem kaç kez daha gözlerimi devirip duracağım. Gözlerimi kısarak Egemen'in yüzüne bakıp, bir an önce defolup gitmesi için ciddi durmaya çalıştım. O gece sahilde onu suya attıktan sonra bir daha görüşmeyiz diye düşünüyordum ama daha çok yapıştı durdu, hatta yapışık ikizler gibi mahallede dolanıp duruyorduk. Pardon Adar'ın varlığını unuttum, çünkü başımdan ayrıldığı yoktu. Bugün ise daha gelmemişti ama elini Egemen'e vermiş gibi başımda o duruyordu. Ne sanıyorlar acaba, daha önce kaçıp gittiğim gibi tekrar kayıplara karışacağı mı? Benden beklenilecek bir hareket olabilir ama bunu Yağmur'a bir daha yapmayacağıma dair sözüm vardı. Oturduğum duvarda oturmuşumu düzeltip yerini sağlam kıldım, yeni bir kazaya sebep olmak en son isteyebileceğim birşeydi.

- "Hala konuşmayacak mısın" yüzümü buruşturup Eminciğimden çaldığım çekirdekleri çitlemeye devam ettim. Çocukça gelebilir ama beni sevdiğim adamdan ayırmaya çalışan biriyle konuşacak halim yok. Koskoca 3 gündür akşam yemeklerine kadar bizim evde yemesine rağmen köşe kapmaca oynuyordum. Yağmur'la bile tek kelime edemeden zamanımı onunla konuşarak bitirmek istemezdim, ki konuşsak bile her zaman aynı noktaya geleceğimiz için saçma olurdu.

- "Konuşursan en çok istediğin şeyi verebilirim" başımı ışık hızıyla çevirdim. Bu kadar heyecanlanmama gülümserken beklentiyle baktım yüzüne. Yağmur'un kokusunu verebilir miydi?

- Neymiş o en çok isteğim şey?

- Hadi ama Çise! Yağmur'u görmek için can atıyorsun.

- "Seni görmek için can atmayacağım için normal olan bu" gözlerimi bir kez daha devirip, yere tüküreceğim kabuğu yanlışlıkla yapmış gibi suratına attım. Kaşlarını çatıp yüzündeki kabuğu çekerken gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.

- Benimle bu kadar soğuk olmazsan yardımcı olurum.

- "Elime kayda değer bir şey vermezsen soğuk yanımda hiç kalır" başını sallayıp gülümsedi. Ne yapacağını merak ederken cebinden telefonunu çıkarıp yanımdaki boşluğa tırmanıp oturdu. Ayaklarını benim gibi sarkıtıp telefonundan kamerayı açtı. Hadi ama! İkinci bir öpücük vakası daha gerçekleştirirse bu kez Yağmur'a kalmadan ben o şirketi başına yıkarım. Tepki vereceğimi anlayınca hemen açıklamaya girdi, başka zaman olsa bu telaşlı haline kahkaha atabilirdim. Bu üç günde anladığım şeylerden biri Egemen'in renkli kişiliği, istediği an samimi ve sohbetsever olabiliyordu ama tercihini zevzeklikten yana kullanıyor maalesef.

- Hayır bu kez senin fotoğrafını çekmeyeceğim, sadece çekmiş gibi yapacağım.

- "Senin beynin 8 GB falan olabilir mi? Çünkü bir fikir edinirken daha önce yaptığın haltı siliyormuş gibi davranıyorsun" başını sallayarak gülümsedi, insan olan biraz gocunur yani. Söylediklerimi umursamadan arka kamerayı açıp selfie yapıyormuş gibi elini uzaklaştırdı. Kaşlarımı çatıp yüzüne bakarken o çoktan Emin'in bakkalını çekip telefonu indirdi. "Vazgeçtim Egemen, senin beynin yok ki birde hafızası olsun"

- "Espirilerini üzerimde geliştirmeye son verip fotoğrafa bak" telefonunu uzatınca umursamamaya çalışarak telefonu elinden aldım. Hayır yani, önceden ne yaptığını yâda ne yapacağını söylese bu kadar Fransız kalmam olaya ama hep bir aksiyon peşinde. Sanki daha önce Emin'in bakkalını görmemiş gibi bana orayı çekip elime verdi. Bu fotoğraf ne gibi işime yarayacak-

- "Ciddi olamazsın" bağırıp birden dönmemle az kalsın düşüyordum ama benden hızlı davranıp buna engel oldu. Yaşanmış onca tatsızlığa rağmen minnet ederek bakıp düzgün oturmaya çalıştım. Telefon kapanınca şifreyi girmesi için tekrar uzattım. Üç gün sonra sonunda görebilmiştim Yağmur'u, küçücük bir fotoğraf karesi olsa da bunun hiçbir önemi yoktu. Aramızda çok mesafe yoktu ama ben var diye biliyordum, çünkü bana öyle yansıtmıştı. Evine gitmek istemiştim ama evde değildi, Manisa'ya gittiğini söylemişti Adar. Babaannesinin yanına bir iki günlük tatile gitmişti, zaten hafta sonu olduğu için çok yadırgamadım. Pazartesi nasıl olsa okula gelir diye bekliyordum, bu umuda bağlandım ama bugün okula bile gelmemişti. Okul çıkışı eve geldiğim gibi de üzerimi değiştirip buraya geldim can sıkıntısıyla ve şuan beni Emin'in bakkalından izliyordu. Kaybolur diye korkuyordum o tarafa bakmaya. Bakkalın arka tarafında bir kapı daha olduğu için oradan girmiş olmalı, çünkü hem Bitanem yoktu ortalıkta hem de ön kapıdan girseydi kesinlikle görürdüm. Egemen telefonu verince gülümseyerek fotoğrafa baktım, camın arkasında durmuş bize doğru bakıyordu. Yüzü çok net değildi ama bakış açısına göre yüzü olduğumuz yere dönüktü. Kalbimin heyecan yapması üzerine gülümseyerek elimi bastırdım, geldi işte. Geldiği gibi soluğu benim mahallemde almıştı, bundan daha güzeli olamazdı. Egemen'e sarılmak için kollarımı uzatınca sahilde yaşananlar zihnime düştü yeniden. Gözlerimi devirip kollarımı kendime çektim, onu kolay kolay affedemeyecektim, elimden gelen bir şey yok.

Çiseleyen OkyanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin