Gelen tak tuk sesleriyle gözlerimi araladım. Gördüğüm ilk şey maket motoru oldu, yüzüme gülümseme yayılırken çok uzun sürmedi. Yağmur olmadan uyumuştum. Üstümdeki battaniyeyi görünce gözlerimi devirdim, üstümü örtmeye gelmiş ama yanımda durduğu yok. Yataktan kalkıp gözlerimi ovaladım. Yüzümü bile yıkamadan aşağı indiğimde odada kimse yoktu. Sesler dışarıdan geliyordu, sese gittim.
Arka tarafa çıktığımda büyülendim, nereye bakacağımı şaşırdım. Koskoca bir arazinin yeşlliklerle kaplandığına mı yoksa Yağmur'un karizmatik haline mi baksam karıştırdım. Gri eşofman altıyla odun kırıyordu. Kollarını her yukarı kaldırdığında çıplak teninden akan ter damlalarına görmemiş gibi baktım. Görmedim hiç zaten, orası ayrı. Soğuk havaya aldırmadan odun kırıyordu. Ses çıkarmadan usulca yanına yaklaştım. Farkettiğini biliyorum ama yinede kendi kendime ekşın yaratmak güzel oldu, hala bozuk davranması dışında.
- "Günaydın Yağmur" yüzüme bakmadan baltayı oduna sapladı.
- Sayende gün mü aydı!
- "Yapma Allah aşkına" en azından yok iyiyim günaydın falan demesini bekliyordum, bu kadar açık sözlülük fazla bana. Beynim yadırgıyor. Baltayı büyük kütüğe sertçe saplayıp aynı ifadeyle yüzüme baktı.
- "Bak Çise; herkes öpülmez, herkesin eli tutulmaz, herkesle film izlenilmez, herkesle yemek yenilmez, herkesle özelin konuşulmaz. Benim özelimi bir senin bilmeni istiyorum ama ısrarla reddetip duruyorsun" uyuyan deve uyandı. Dudağımı ısırırken mümkün mertebe onun bakışlarından kaçıp yemyeşil manzaraya bakmakla uğraştım. Kabul edersem akşam neden ters cevap vereceğimi soracaktı. Aynı duyguları biraz da sen yaşamış ol dersem gururunu incitmiş olurum. Her türlü iki ucu boklu değnek. Hepsinden önemlisi kabul edersem beni bırakmayacağına emin olamayacaktım. Onu sevdiğimi söylerken gideceğini itiraf etmesi benim dünyamı aştı. Yıllarca kimseye minnet etmeden ayakta kalmışken şimdi onun şefkatine muhtacım ama her an gidecek korkusu da yaşayamam.
- "Acıktım" olaya çok saçma yerden baktım ama konuyu değiştirmekten başka aklıma gelen bişey olmadı.
- Yok lan suç sende değil. Duvar dibinde ağlarken yanaşmayacaktım ben sana, inadına oynadım hayatımla.
- Yeter Yağmur, düşünmeme bile izin vermiyosun. Kapatalım şu konuyu.
- Yürü eşyalarını topla, eve dönme zamanın geldi.
- Kalsaydık biraz daha.
- Maalesef canım, madem bir ilişkimiz yok burda bulunmamız da doğru kaçmaz.
- "Konserve açacacağı ne olacak" kollarımı iki yana açıp gözlerimi belerttim. Arkamı dönüp eve girerken sürekli yeri dövüp kendi kendime konuştum. İnsanda akıl denen bir şey bırakmaz. Ne olmuş yani biraz daha takılsak, gündüz gözüyle daha iyi görürdüm buraları. Mis gibi doğa kokuyordu. Üstümü değiştirip tişörtüyle beraber çantama geri soktum. Eteğimi düzeltip aşağı indim. Erken gelse de çemkirmeden duramadım.
- Geldin sonunda,beklemekten ağaç oldum.
- Olmaz bir şey, sana az bile.
- "Ya ne yüzyıllık düşmanınmışım gibi bakıyosun ki, ne dedim ben. Sadece hazır değilim dedim" emniyet kemerimi takmadığımı görünce eğilip önce kemerimi taktı. Mesafeli davranmaya dikkat etti baya. Geri çekildiğinde aynı huysuzluğuyla baktı. İçi geçmiş yemin ederim.
- Öyle mi dedin, istemiyorum dedin basbaya.
- Öyle demiş olsam bile böyle davranman çok yanlış.
- "Yanlış olan benim davranışlarım değil, senin söylediklerin. Sırf o gece hayır dememin karşılığını veriyosun ama sen bilirsin" gözlerini kaçırıp derin bir nefes bıraktı. Kendini dizlinlemeye çalıştığının farkındayım. Kendimce intikam aldığımın bilincinde olması güzeldi ama eksikti biraz. Sadece hayır dediği için değil cesaretimi kırdığı için yeni adım atmakta zorlanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiseleyen Okyanus
Ficción GeneralYAĞMUR VE ÇİSE... Onların gecelerinde kavga, sabahlarında adres sorma vardı... _ "Çok güçlü görünüyorsun ama öyle değilsin, farklısın. Bakışların farklı, hissettirdiklerin farklı, tamamen farklısın ve bu gerçek içindeki karanlığı aydınlatmamı istiyo...