9. Uzaklaşma

26 7 1
                                    

Boşvermişlik içinde mahvolmak vardı. Yağmur beni bıraktı, yada bırakmadı. Bunu cevabını o ancak verebilir, tabi bulabilirsek. Yağmur yok oldu bir anda. Artık ufakta olsa bi haber almak istiyordum ama hiçbir iz Yağmur'a ulaşamama yardımcı olmuyor ve en kötüsü de endişelerim artıyor. Kiminle? Nerde? Nasıl?

En yakın arkadaşı olmasına rağmen Adar bile onun nerede olduğunu bilmiyor. Israrla kendisine haber vereceğini söylüyordu ama bu bilinmezlik boş bir çıkmaza sürüklüyordu bizi. İki gün. Koskoca iki gün. Bu kadar sürede hiç mi bir iz bırakılmaz, hiç mi bir arama yapılmaz. En son o gece konuştuk, yarın sabah gideceğini söyledi ama sabah gittiğimde evde yoktu. Bahçede kırılmış telefonunu gördüm, içime sinmeyen birşeyler olduğunu anladığımda Adar'ı arayıp haber verdim. O günden beri o da ayrı arıyor ama bi türlü ulaşmadı. Onu bulursam elimden çekeceği vardı.

Şimdi ise rahat konuşmak, fikir sahibi olmak için bizim evde toplanmıştık. İkizler de yanımdaydı. Adar'ın telefonu kapatmasını bekledik hepimiz. Pür dikkat onu izliyordum. Telefon kapanır kapanmaz pencerenin dibinden ayrılıp hemen sehpaya oturdum. Şimdi ona daha yakındım.

- Var mı bir gelişme?

- Yok Çise, yer yarıldı içine girdi sanki. En son onunla sen konuştun, Balın' da onunla beraber. Ne yapmaya çalışıyor hiçbir fikrim yok.

- "Yağmur yalan söylemez, İstanbul'dan ayrılmıştır. Ya da kaçırılmış olmasın" bu da bir ihtimaldi. O gece ikimiz konuştuktan sonra eve bile girmemiş. Adar anahtarıyla eve girdiğinde bunu ondan öğrendim. O saatte nereye gitmiş olabilir ki!

Kayıp olan bir de Balın'dı. Ailesine Adar'la birlikte olduğu yalanını söylemiş ama burda onunla değildi. Geriye tek seçenek vardı, Yağmur'la beraber olması.

- Yağmur bana haber vermeden burdan ayrılmaz, eminim. Ama kaçırıldığını bende düşündüm.

- Egemen dimi?

- Evet ama tepesine binmek için delil yok.

- "Egemen'i nerden tanıyosun Çise" bu soru direkt Mete'den geldi. Gözlerine baktığımda Mert'in elini omzumda hissettim.

- Zarar verdi mi sana?

- "Yok vermedi, biz ondan süpheleniyoruz ama bence değil. Yağmur bıçaklandığında ona nasıl baktığını gördüm. Neyse araştırıyosunuz zaten" dedim kafamdaki cümleleri toplarken. Egemen'in gitmesini istedigimde kederli bakışlarını hatırladım. Yağmur ona bir sebepten düşman olsa da o kesinlikle değildi. Biraz sakinleşmek için mutfağa girdim. Soğuk su içip kendime gelmeye çalıştım. Telefonumun melodisiyle elime alıp açtım direkt. Numarası bende kayıtlı değildi, belki Yağmur'dur.

- Yağmur!

- "Demek hala bulamadınız. Hayalkırıklığına uğratmak istemem ama ben Egemen" kulağını mı çıtlattık durduk yere. Evime böcek yerleştirmişte olabilir. Daha beş dakika olmadı ki konuşmamız.

- Belki de senin parmağın vardır.

- Asla. Saçma sapan bir düşmanlığımız var ama böyle oyunlara gerek duymam.

- Arama sebebin peki, Yağmur hazır ortada yokken sefanı mı sürmek istedin?

- "Hayır Çise. Seninle konuşmamız lazım" kötü birşey söylemesini bekledim ama yok. Kendisi de saçma sapan düşmanlık demişken hemde. Ona güvenemezdim, gel dedi diye gitmemi beklemişse onun hatası.

- "Mantıklı bir sebep söylersen belki gelirim" konuşacak ortak bir konumuz olduğuna inanmadım. Ne kadar bu işle ilgisi olmadığını düşünsemde sadece bir kez gördüğüm bir insandan bahsediyoruz.

Çiseleyen OkyanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin