BENİM OLANA ZARAR VEREMEZSİN!
Beynimin en kuytu köşelerinde bile yankılandı bu ses. Hala kulaklarımda çınlıyor ve ben ilk kez güvenmek istiyodum.
Hiçbirşey demeden kolunu belime doladı, yürümeme yardımcı oldu. Aksi davranmayıp yardımıyla yürüdüm. Arabasının kapısını açıp binmeme yardımcı oldu. Kendiside bindiğinde arabanın içine bir sessizlikti ki sürüp gitti.
Başımı cama yaslayıp kendimi düşündüm. Neden ben, neden yani. 18 yıllık bu hayatımda neden kesik kesik gülümsüyorum. Bu arabaya ilk binişimdi ama dün çamur sıçratan arabaydı. Kendi kendime sırıttım, az küfür etmemiştim üstüm battığından.Araba garajda dururken çıkmadan bekledim, ta ki sürüklenerek çıkarılana kadar. Bordo kapının önüne geldiğimizde kolumu bıraktı. Anahtarıyla kapıyı açıp geçmemi söyledi.
- Sana güvenmediğimi söylemiştim az evvel, ben seninle bu eve giremem.
- Gireceksin.
- Tanımıyorum seni neden gireyim.
- "Eğer girmezsen Çise, sana yemin olsun şimdi babanın eline bizzat ben bırakırım" duygusuzca tehdit etti. Furkan'nın yanına dönmeyeceğimden emindi.
- "Babam yok" bir babamın olmadığını daha bu sabah söyledim oysaki. Sinirden deli olurken kapıdan geçtim. Bizim evdeki gibi dar bi koridor değildi, geniş ve ferahtı. Gri ve beyaz hakimdi, birkaç tablo asılıydı.
Ceketini partmontaya asıp yanımdan geçti, kibarlığımız buraya kadardı. Nereye gideceğimi bilmediğimden takip ettim. Geniş ferah bi salona girdim. Gri- beyaz ağırlıklı salonda hardal sarısı kanepeler bambaşka hava katmıştı. Tekli bordo kanepeye oturup bana baktı.
- Dikilecek misin orda .
- "Belki ben ayakta durmayı seviyorum, hiç fikrimi almıyosun ki" papyonunu çıkarıp fırlattı. Yüzüme yediğiğim papyona sinirlenmem gerekirken elma kokusuna bayıldım. Furkan'a hasta diyordum ama benim durumda iç açıcı değil.
- "Otur şuraya" dedi tane tane. Sakin konuşmasından korkup karşısına oturdum. Emanetlik gibiydim, her an kaçacak gibi oturdum. Zorlamazsa kaçmazdım.
- Neden beni buraya getirdin.
- "Kafa karışıklığımı önlemen için" üzgünüm. Kafa karışıklığı için elimden gelen birşey olsaydı kendime bi çare bulurdum.
- Kelin ilacı olsa başına sürer, bendekide o hesap. Senin için yapabileceğim bir şey yok.
- "Kafamda oturmayan birçok şey var, hepsine cevap istiyorum" kararlıkla konuştu. Eğer birşeyler söylemezsem beni bu eve kilitleyecek gibi bakması hoşuma gitmedi. Allah'tan kendimi savunmayı öğrenmiştim.
- Tamam sor istediklerini ama cevap alamazsan kurcalama.
- Mesela baban. Sen zor durumda kalma diye tehdit ettim onu.
- "Ağzına sağlık" gülümseyinceelini saçlarının arasına daldırdı. karmakarışık görüntüsü saçma ama hoşuma gitti. Tabi bunu sinirlendiği için yapmayıp kur yapmak için yapsaydı daha iyi olurdu. Ne diyordum ya ben; sevgilisini seven birinde kur bekliyordum.
- Sana kızım dedi ama sen karşılık olarak küfrettin.
- İnkar ettiğimide duymuşsundur. Yine söylüyorum benim babam yok, anla bunu artık. Hatırlattıkça canımı yakıyosun, yapma.
- Neden? Neden yok sayıyorsun.
- "O sadece annemle evli, benim bir babam yok. Üvey yani.." sesim kısılırken başımı yere eğdim. gözlerim halıda oyalanırken birkaç dakika alıp verdiğimiz nefesler dışında hiçbir ses yoktu. Bir üvey baba isteyip istemem bile bana sorulmamıştı. Daha doğmamışım bile o zamanlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiseleyen Okyanus
General FictionYAĞMUR VE ÇİSE... Onların gecelerinde kavga, sabahlarında adres sorma vardı... _ "Çok güçlü görünüyorsun ama öyle değilsin, farklısın. Bakışların farklı, hissettirdiklerin farklı, tamamen farklısın ve bu gerçek içindeki karanlığı aydınlatmamı istiyo...