Aylin ablanın çığlığını duyar duymaz yatakta birbirimize basarak kalktık.Herşey yerli yerindeydi deprem falan olmuyordu, yangın çıktı korkusuyla koşarak odadan çıktık. Odasına girdiğimizde sandığımız gibi acil birşey olmadığı için derin bi nefes aldık. Yatağın üzerine çıkmış sadece çığlık atıyodu.
-Delirdin mi abla sen yangın çıktı sandık. Aklımız gitti sesini duyunca.
- "Gerçekten Aylin abla yaa o çığlık senden mi çıktı" Doğa'yı destekledim hemen. İkimize bakıp tekrar bağırdı. "BUGÜN EVLENİYORUM"
Koltukların üzerinde kendi kendine şarkı söyleyip dans ederken durum çok kötüydü. Böyle devam ederse gelin olmadan nikah kıyılacaktı. Gözlerimi devirip Doğa'ya baktım.
_ Alp abiye acısak mı?
_ "Çok yazık enişteme, çok. İnşallah ablamı aldığına pişman olup üçüncü gün buraya tekrar yollamaz, bu odaya ben yerleşecektim" ağıt yakıp sonlarını kendi istediği gibi tamamladı. Başımı olumsuzca sallayıp odaya tekrar döndüm. Doğa'nın yedek formlarını giyinip saçımı taradım aceleyle. Ceketimi giyinip aşağı indim, kahvaltı hazırlıyolardı güya.
- Çıkıyorum ben ama isterseniz kalabilirim. Mesela Aylin abla annemi ikna etse çok güzel olur.
- "Beni bahane etme Çise, okuluna git sen" kabullenerek başımla onayladım. Dün geceden bu yana kaç kez okula gitmemek için ısrar etsemde Aylin ablanın pek insaflı olduğu söylenemez. Doğanın yanağından öperken benimle kapıya kadar çıktı.
- Çise bak hiçbir yere sürtmeden doğruca çıktığın gibi geliyosun, kıyafet alacaz bak.
- Dün geceden beri bu elli oldu, anladık tamam be.
- Unutma diye söylüyorum kuzucum benim. İkizlere selam söyle.
- "Unutmam unutmam. Karakaşlımın selamını yanağından bi küçük öperek iletirim. Hadi görüşürüz" yanağından makas alıp koşarak çıktım bahçeden. Arkamdan şemsiye atmıştı ama Allahtan hızlı koşuyodum.
Yol boyunca dinlediğim yabancı şarkı eşlik etti bana. Dün ufak Ediz'in başıma top attığı sokağa girdiğimde etrafıma bakmaktan kendimi alamadım. 'Hangisini bekliyosun' iç sesimi duymazdan geldim.Henüz hazır değildim, hayatıma alabileceğim biri demek onunda hayatını tehlikeye atmak demekti.
İkizler bahçede kendi aralarında konuşuyolardı, sinsi sinsi yaklaşıp "GÜNAYDIN" diye bağırdım. Karşılık verdiklerinde ortalarına oturdum. Hazır oturmuşken Mert'in kulağına eğildim.
_ "Doğasuyumuzun sana özel selamı var" yanağından öpüp hiç birşey olmamış gibi Mete'yide öptüm. Şimdilik onun kıllanmasına gerekyoktu. Mert belli belirsiz gülümserken onunda hoşlandığının farkındaydım. Sadece bi çöpçatan ve barut lazımdı.
- Eee, akşam nikaha geliyosunuz dimi.Bakın itiraz istemiyorum klavyelerim olucaksınız.
- "Birimiz yetmiyor mu fıstık" Mete yarım ağız gülerken başımı omzuna yasladım. Dış görünüşlerini ne çabuk unutmuşlardı bunlar.
- Zaten ikiniz tek adam sayılırsınız, ikiz olduğunuzu unutmayın. Mert'in gözlüklerini çıkarması yeter.
-"Mert, duy bunları abicim akşam lazım olucak. O değilde ikinize yan gözle bakan olursa fena dalarım. Alışverişte usturuplu giyinin" koluna vurup ayakladım. Aklımda belli bir elbise zaten yoktu, ne alacağım belli değildi. Yine de bu maço kılıklı ikiz bozuntusuna boyun eğecek değildim.
- Sen olmayan sevgiline odunculuk oyna Mete, akşam ola hayrola.
Sınıfa geçtik. Selin orta sırada oturduğu için olabildiğince uzağında oturmaya çalışıyodum. pencere kenarı son sıra benimkiydi. Doğa tabiki Mert'le oturuodu. Mete ise iki sıra önümde oturuyodu, yanında da esmer bi kızla. Oturduğum an okulda Sami hocanın sesi yankılandı. Okul müdürümüzdü kendisi ve bu megofonla aşk yaşadığına dair şüphelerim vardı. "Tövbe bismillah, aklımı aldı yine" dedim kendi kendime konuşurken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiseleyen Okyanus
Fiction généraleYAĞMUR VE ÇİSE... Onların gecelerinde kavga, sabahlarında adres sorma vardı... _ "Çok güçlü görünüyorsun ama öyle değilsin, farklısın. Bakışların farklı, hissettirdiklerin farklı, tamamen farklısın ve bu gerçek içindeki karanlığı aydınlatmamı istiyo...