-Memleket-

605 37 11
                                    

Müzikten alıntı;
"...Gözlerin bu kadar mı bu kadar mı iki hüzün,
Ellerin İstanbul İstanbul ellerin bugün..."
Birsen Tezer-İstanbul
~~~~~~~~
Çukurova her zamanki gibi gününe, ihtişamı ile başlamıştı. Güneş tam tepede parıldarken, kuşlar sabah türküleri tutturuyorlardı. Çukurova'da gün başlamıştı başlamasına ama ilerleyen saatlerin neler getireceğini kim bilebilirdi ki? Şu bereketli topraklar yakında kocaman bir sevdaya kucak açacağını nereden bilebilirdi? O sevdanın ilk tomurcuklarının  toprağına düşeceğini nerden bilebilirdi?
Fekeli Konağı'nda da gün neşeli bir şekilde başlamıştı. Kenan Bey(Ali Rahmet'in babası) her zamanki gibi sabahın erken saatlerinde kalkıp işçileri kontrol etmeye gitmişti. Güzin Hanım (Ali Rahmet'in annesi) ise kalktığı gibi önce odasındaki çiçekleri ile ilgilenmiş, sonrasında tüm neşesi ile kızların hazırladığı kahvaltı sofrasına inmişti.

x-Günaydın hanımım.

Güzin Hanım-Günaydın kızlar bu ne güzel bir sofra böyle yine döktürmüşsünüz. Ellerinize sağlık.

x-Afiyet olsun hanımım.

G.H.-Kenan gelmedi mi daha?

Kenan Bey-İşte geldim herkese günaydın.

G.H-Hoş geldin hayatım günaydın.

x-Hoş geldiniz beyim

Kenan Bey arkasında sakladığı bir demet papatyayı eşine zarifçe uzattı.

G.H-Kenan bunlar ne güzeller çok teşekkür ederim.

Güzin hanım eşine sıcacık sarıldıktan sonra, gülümseyerek çiçeklere vazoya yerleştirdi ve sofraya geçtiler.

K.B- Ee bizim oğlan kalkmadı mı daha? Nerede o yorgun demokrat.

G.H- Dalga geçme oğlumla rica ederim. Dün bütün gün çalıştı zaten yoruldu . Kalkar şimdi.

Ali Rahmet yorgunluğunu perdeleyen gülümsemesi ile sofraya indi.

Ali Rahmet-Günaydın herkese.

G.H-Günaydın oğlum geç sofraya.

K.B-Günaydın oğlum. Ne o çok mu yorduk dün seni:)

A.R: Estağfurullah babacığım olur mu öyle şey yorulmadım ben.

Ali Rahmet babasının yanına geçip, sofraya oturdu. Dalgınlıkla çayına tuz yerine şeker katarken  Kenan Bey gülerek onu izliyordu.

G.H-Oğlum ne yapıyorsun. Toz şeker bu tarafta. Dur yeni çay koysunlar sana.

K.B: Güzin bu oğlan hala uyuyor. Gerçi o yorgunlukla bir hafta uyusa anca uyanır.:)

Çalışanlar Ali Rahmet'in çayını yenilerken Güzin Hanım da Kenan Bey ile tatlı tatlı gülüşüyordu .Hala olayın farkına varamamış yorgun Ali Rahmet ise şaşkın şaşkın bakınıyordu etrafına .Kenan Bey oğlunun sırtını sevecenlikle sıvazladı. Gülüşe gülüşe kahvaltı ederek güne neşe ile başladı Fekeli ailesi.

Çukurova'da böyle ılık meltemler eserken, Fekeli konağında kahkahalar uçuşurken İstanbul'da hava Yamanlar ailesinin gerginliğini destekler biçimde soğuk ve ruhsuzdu. Yamanlar ailesinde uzun süredir var olan gerginlik son zamanlarda iyice büyümüş, kavgalara dönüşmüştü. Anne ve babasının sürekli kavga etmesinden yorulan Hünkar ve Filiz gerekmedikçe odalarında çıkmaz olmuşlardı. İkisi de birbirlerini neşelendirmeye çalışıyor fakat atık nafile çaba içerisinde olduklarını fark ediyorlardı. Birden İstanbul'da zenginliği yakalamış Yamanlar ailesi git gide bütün mallarını kaybetmişer, batma noktasına gelmişlerdi. Üstelik yavaş yavaş bu hızlı düşüşlerinin ardında Hikmet Yaman'nın ( Hünkar ve Filiz'in babası) yaptığı yanlışlar da gün yüzüne çıkıyordu. Maalesef Hikmet Bey borçlarını kapatma uğuruna çeşitli yanlış yolları denemiş kumar oynamış ,tefeciye bile başvurmuştu. Bu durumlar aileyi daha da büyük çıkmazlara sürüklerken batma noktasına gelmişlerdi  Yamanlar. Bir bakışı ile herkesi tedirgin eden Hikmet Yaman İstanbul'da da tüm saygınlığını yitirmişti.

SÜVEYDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin