Başlamadan önce bilmenizi isterim ki bölümler en az 2500 kelime oluyor hatta çoğu zaman 3000 kelime üzerinde. Bölümleri artırıp okunmayı artırmak yerine size daha iyi bir okuma deneyimi sunmayı tercih ediyorum.
Bu yüzden lütfen bir vote veya yorum ile emeğimin karşılığını verin çünkü günler boyunca uğraştığım bölümleri insanların hayalet gibi okuyup geçmesi moralimi bozuyor.
Okurken de göreceksiniz ki bu tarzda notlar bırakan biri değilim çünkü dikkat dağıtmasını istemiyorum, tek ricam oy atıp yorum yapmanızdır, hikaye hakkında en ufak düşüncelerinizi bile dile getirmenizdir.
Sizleri seviyorum, umarım bu kısmı okumuşsunuzdur.
Dokuzuncu sınıfın ikinci dönemini başlatan o gündeydik, ilk dönemdeki gerginlik herkeste olmasa da tatlı bir heyecan vardı. Herkes sömestr tatilinde neler neler yaptıklarını birbirlerine anlatıyor ve bu da ortamda eğlenceli ve daha sıcak bir hava olmasını sağlıyordu.
"Sen ne yaptın kar tatilinde Yoora-shi? Hiçbir mesajıma cevap vermediğine göre ya oldukça meşguldün ya da çok eğleniyordun?" diyerek adeta beni sorgulayan Seok-hun'a gözlerimi devirdim, bana yaklaşımı hiç arkadaşça değildi, aslına bakarsanız benden hoşlanıyor falan da değildi. Sadece insanların statülerinden faydalanmaya bakan zengin züppenin tekiydi işte.
"Kasıtlı olarak cevap vermedim," dedim ve baştan aşağıya onu süzdükten sonra "Yanımdan kalkar mısın lütfen?" diye bir ricada bulundum.
"Sivri dilin hiç değişmemiş, hala zehir saçar gibi konuşuyorsun." dedi tıslayıp eliyle yılan benzetmesi yaparken, ardından arkadaşlarıyla birlikte gülüştüler, ortada komik bir şey vardı da ben mi göremiyordum? Açık bir şekilde yanımdan gitmesini istemiştim ve buna gülüyor muydu? İflah olmayacaklarını bildiğimden tek bir kelime etmeyip kafamı iki yana salladım, verecek mantıklı bir cevapları olmadığında dalga geçerek kendilerini üste çıkarmaya çalışıyorlardı.
Neyse ki Bayan Jung çok kısa bir süre sonra içeri girdi ve kalem eteğinin izin verdiği kadarıyla büyük adımlar atarak masasının önünde durup kitaplarını üzerine yığdı, mesleğini seven ve başarılı olan bir kadın olduğunu biliyordum ama bu kadar fazla kitap taşımasına hiçbir zaman akıl sır erdirememiştim, iki ders saatinde onların hepsinden örnekler çözmesi imkansız gibi bir şeydi.
"Günaydın çaylaklar, kar tatili size yaramışa benziyor. Dinç görünüyorsunuz." Sözlerine karşın sınıfta bazıları göz devirdi, bazıları ise ofladı. Sınıftan birinin ise "İşçi miyiz biz de çaylak diyor bize?" dediğini net olarak işitmiştim.
"Epey iyi göründüğünüz için uzatmadan ilk konuya başlayacağım, güzel bir dönem geçirmemiz dileğiyle."
Uğultular oluştu, kimsenin dönemin ilk gününde matematik dersi görmeyi istemediği oldukça belliydi, zira Bayan Jung'a bu durumdan rahatsız olduklarını belli etmek için öylesine oflayıp pufluyorlardı ki sağır sultan bile duymuştu.
Aslına bakarsanız başka bir öğretmen olsaydı pek zeki sınıf arkadaşlarım ne yapar eder ders işlemesini engellerlerdi fakat kırklı yaşlarının ortalarında olan bu kadın tam bir külyutmazdı, bu yüzden onu seviyordum.
"Ses tonunuzu düşürün lütfen, dönem boyunca o kadar yorulacaksınız ki enerjinizi beni ika etmeye çabalayarak harcamak istemezsiniz." diye konuştuktan sonra gözleri sıraların üzerinde dolaştı ve beni buldu. "Piyanist, bize yazdığım başlığın tanımını yapmak ister misin?" dedi elindeki kalemi konu başlığına doğrultarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
mirrorball ~ jjk
Fiksi Penggemar+454875: Üst dönemlerden Jungkook var ya +454875: Araba kazası yapmış +454875: Durumu ağırmış