Arkamı döndügumde Emre bize dogru geliyordu. Yüzümde minik bir gülümsemeyle kulağına egildim ve fısıldadım:
"Belki de o benim için hep değerliydi de sen farketmiyordun Kübra."
Kübra bana şaşkınlığıyla bakarken Emre yanımıza geldi. Elindekini Emre'ye uzattım ve o heyecanla sadece "al" diyebildim. Emre gülümsedi ve sınıfa doğru yürümeye başladık.
Sınıfa girdiğimizde sınıf bomboştu. Masaya oturdum ve yemeğe başladım. Kafamı çevirdigimde Kübra bir açıklama bekler gibi bana bakıyordu. O açıklamadan kaçarcasına gözlerimi ondan ayırdım ve o sırada Emre gelip yanıma oturdu. Yapılacak şey miydi bu şimdi? Ben o yanımda değilken bile zor yemek yerken,yanımda olusu midemdeki kargaların tekrar uçuşmasına sebep oldu. Elimdekini yiyemeyecegimi anladım ve bıraktım.
"Neden yemiyorsun?"
"2 gündür böyleyim ben,midem kargalarla dolu"
Bunu söylerken hafiften gulumsemis ve Emre'ye göz kırmıştım.
...
Saat 16:10.
Sonunda çıkış zili çalmıştı ve ben yorucu günün ardından çantamı topladım ve Emre'nin gelmesini bekledim.
Dışarıya baktığımda hafiften bir yagmur vardı. O sırada Emre ve Kübra yanıma geldiler. Sınıftaki hoca biraz geç bırakmıştı Emreleri ve Emre servisi kaçırmıştı. Mecbur yürüyerek gidecekti yurda. Dışarı çıktığımızda yağmur iyice artmıştı. Benim yurdum okulun bahçesinde olduğu için Emre'yle kapının önünde ayrılmak zorunda kaliyorduk.
Emre veda vaktinin geldiğinin farkındaydı fakat birakamiyorduk birbirimizi. Halbuki yarın tekrar bereberdik ama bu güne veda etmek çok zordu. Emre'nin o bakışlarına dayanamadım.
"Hadi gidiyoruz."
"Sen nereye geliyosun Berna?"
"Bilmem,biraz eşlik ederim sana."
"Hayır,olmaz öyle şey çok yağmur yağıyor hasta olursun."
"Bunu şuan gerçekten önemsemiyorum Emre,burada böylece durmasak çok iyi olacak."
Gülümsedi ve teslim olarcasına yürümeye başladı. Kübra ve ben de yanında devam ettik.
Kübra Emre'ye çaktırmadan kolumu sıktırdı ve:
" Napiyosun Berna hasta olacaksın "dedi.
" Şuan daha güzel şeyler var bizim için" dedim. O da anlamış olmalı o aşkı ki pek bisey söylemeden devam etti. Aşağıdaki marketin önüne geldiğimizde Kübra'nın servisi gelmişti.Kübra'yı servise bindirip ugurladık. O gidince Emre bana baktı ve dönüp dönmeyeceğimi sordu. Dönmeyeceğimi söyleyince devam ettik. Yağmur iyice artmıştı ve biz sırılsıklam olmuştuk.
Yürümeye devam ederken Emre aniden önümde durdu ve "Hadi artık geri dön" dedi. Dediğini bu sefer yapmak zorundaydım. Çünkü hem çok ıslanmıştım hem de yurttaki yoklamaya gecikecektim.
Gözlerime derin derin baktı. Heyecanım gitgide artıyordu. Kalbimin hızına nefeslerim yetişemiyordu.
Veda vakti gelmişti bu günlük. Emrinin gözlerinde bu sefer minik bir hüzün vardı. Karşımda öylece duruyordu. Bırakmak istemiyordum. Bir ömür yanımda olsa itiraz etmeyecektim.
Yağmur o kadar hızlıydı ki baştan asaga sırılsıklam olmuştuk. Artık vedalasmaliydik yoksa hastanelik olacaktık.
Etrafa bakındık,şehir ayaklarımızın altındaydı. Önümüzde aşağıdaki sokağa inen bir merdiven vardı.. Sonra tekrar birbirimize döndük.
"Bu şehir güzelse senin yüzünden."
Gülümsedi.
"İçinden ne geliyorsa onu yap." dedim gülümseyerek.
Ellerini ıslanan yanaklarıma getirdi ve yüzümü avuclarının arasına aldı. Kalbim gittikce hızlanırken o huzurun bitmemesini diledim. Ellerini yanaklarında gezdirdi ve ağzından birkaç kelime döküldü:
"Ben seni kalbimin en derinine koydum,inat edip de gitme."
Gözlerimi kapattım,kalbimin atışı kulaklarima kadar geldi. Tekrar açtım gözlerimi ve hala karşımdaydı. Bana bakıyordu hala aşık aşık.. Gülümsedim.
"Senden başka gidecek bir kalbim yok" dedim.
"Ellerini yüzümden yavaşça çekerken:
" Hadi bakalım, simdi sen ne istersen yap" dedi.
Gözlerine baktım.
"Ama sen çok uzunsuun Tall Boy"dedim.
Bu sözüme ikimiz de güldük ve o öyle gulumserken parmak uçlarima çıkıp aniden sarıldım boynuna..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ HİKAYE
Romance23 şubat 2014... Gülen bir yüz. Kahverengi gözler ve huzur... 23 şubat 2015... 1 yıl, bir gelecek,bir Cennet... Sonu olmayan bir hikaye. Asla bitmeyecek bir aşkın hikâyesi. Sabrın örneği,yüreğin dayanıklılığı. Bir şiirin en güzel dizesi. Bir karaden...