Holaa💦
Zihnimin kapıları bir seçim yapmamı beklerken, dört kapı ardından gözlerimle boş boş bakıyordum. Kocaman kapılardı. Düz kahverengi ve kolu olmayan kapılar, sanki dokunsam açılacak gibiydi.
Herbirine tek tek baktım. Etrafı belirsiz bir duman kaplamış ve sanki yanlış seçim yapmamı ister gibi daha da koyulaşmaya başlıyordu.
İlk baştaki kapıya yaklaştım ama kapıya dokunmadım. Hislerimle düşünüyordum. Bu yüzden bana bir şey çağrıştırmayan kapıyı geçip ikincisine geldim ve aynı şekilde yaptım.
Sadece kesik bir soluk aldım. Sanki o kapıyı seçsem boğulacakmışım gibiydi. Seçmedim.
Üçüncüsü ise kafamın içinde bir şeylerin karıncalanmasına sebep olmuştu. Bu duruma kaşlarımı çatıp kapıya bakarken elimi yavaşça uzattım. Sanki doğru olan bu kapıymış gibiydi... Ama dokunamadım. Aklıma diğer kapının gelmesiyle elimi indirirken dördüncü kapının tam önünde durdum.
Kalbim tekledi, nefesim hızlandı ve sanki karnımda bir şeyler hareketlendi. Elimin biri karnıma diğeri kalbime giderken sakinleşmeyi bekledim ama olmadı. Sanki içeri girmem içindi bu hissettirdiği şey.
Daha fazla durmak istemeyip elimi ileri uzattığımda kapıya daha çok yaklaşıp dokunmak için hareket yaptım ama o sırada şiddetli bir fırtına esip beni geriye doğru savurdu.
O kapıya dokunmamı istemişti.
Sanki bana yasak bir kapıydı ama eğer yasak olsaydı önüme koyulmazdı değil mi? Belki de bir yasağı çiğnemem isteniyordu benden.
******
Ilık rüzgarın etkisiyle uçuşan saçlarımı bileğimdeki tokayla at kuyruğu yaparken gözlerimi oradan ayırmıyordum. Sanki ben gözlerimi bir an için bile ayırsam birisi oraya gidecekmiş gibiydi.
Arabalara dikkat ederek karşıdan karşıya geçtiğimde tebessüm ettim. Pembe yaprakları rüzgardan dökülürken bile çok güzeldi.
Demirliklerin üzerinden atlayıp yanına vardığımda başımı yukarı kaldırıp gözlerimi kapattım.
Bana bir ağaç huzur veriyordu. Sakinliği ise içime işliyor, sanki hiç sinir damarlarım yokmuş gibi hissediyordum.
Yüzüme düşen birkaç yaprakla gözlerimi açtığımda gülümseyerek denize baktım.
"Çok yakın arkadaş oldunuz," diyerek mırıldandığımda ağacın altına oturup sırtımı yasladım. Bacaklarımı ileri doğru uzatıp ayaklarımı üst üste koyduğumda daha çok rahatladım.
"Belki komik gelecek ama sanki en yakın arkadaşım senmişsin gibi hissediyorum. Sırtımı sana güvenle yaslıyorum, bir şeyler anlatıyorum ve sen de sadece beni dinliyorsun. Arkamdan vurmuyorsun. Tabi, bir ağaç bunları nasıl yapabilir değil mi?" nefeslenir gibi güldüm.
"Bana yaptın işte. Nasıl oldu bilmiyorum ama..." sahile yeni gelen genç gruba takıldı gözlerim. Çok eğlendikleri bariz belliydi.
"Anne ve babamın üzerime düşmesinden sıkıldım artık. Yirmi dört yaşındaymışım gibi değil de daha bebekmişim gibi davranıyorlar." sanırım hiçbir zaman değişmeyeceklerdi ama bir türlü yaptıklarına anlam veremiyordum. Bir koruma takmadıkları kalmıştı peşimde o da olacaktı neredeyse.
"Be-" sözümü büyük bir gürültü kestiğinde irkilerek başımı arkaya çevirdim. Arabalar arka arkaya birbirine girmek üzere dururlarken ortaya karışan kornalar ise gürültü kirliliğinden başka bir işe yaramıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müptela||Tamamlandı||
Romance-Hangi evrende olursak olalım, yeniden onun evrenine sahip olacaktım.- "Sanırım beni birine benzettiniz." başı hızla bana döndüğünde duraksadım. Sanki daha demin ağlayan adam o değilmiş gibiydi. Buna anlam veremedim. "Sen Feridesin..." dedi Necip a...