Hadi izin alalım

92 4 15
                                    

 Geçen bölüm ki yorumların için teşekkürler @oslemcouffaine

 Masanın üzerinde kalan son kitabı da çantama koyup ayağa kalktım.

- Hadi gedelim ben hazırım.

 Alya da çantasını sırtına takıp yanıma geldi.

- Ne bu acele, kaçman mı gerekiyor.

 Sabah ki Luka ile olan konuşmamızdan beri ikide bir benimle alay edip duruyor, Alya'nın en büyük yeteneği de en küçük şeyle dalga geçebiliyor olması sanırım.

- Evet canım, hedefim İspanya ama belki Türkiye'ye giderim.

 Bana cevap verecek fırsatı bulamadan Nino ve Adrien ayaklandı.

- Dostum hocaların bu ödev verme sevgisini asla anlayayamacağım sanırım, hızlı bir şekilde izni alalım yoksa yarına kadar bu kadar ödevi bitiremeyeceğim sanırım.

 Ben gülmeye başlamışken Alya önümden geçip Nino'nun yanına gidip kafasına okkalı bir şekilde vurdu.

- Dünkü ödevleri yine yapmadın değil mi, bu gidişle uykusuzluktan öleceksin Nino.

 Nino çoğu gece ödev yapmak yerine oyun oynadığını bütün sınıf biliyordu. Alya ile bu kadar zıtken nasıl çift olduklarını anlayamıyorum doğrusu... eh onları çift yapan da bendim doğrusu.

- İsterseniz başka bir zaman da izin alabiliri.

 Adrien en önden gidip kapıyı açarken söylemişti bu sözleri, utangaç bir şekilde kafasını yana da eğiyor birde. Gören anında aşık olur tabi, yani ona aşık olarak kendimi suçlamıyorum.

- Sen ona bakma Adrien, kesin bütün gece yine oyun oynayıp sabah benden yardım isteyecekdir.

 Alya'nın muhtemelen sevgilisi ile yaptığı en çok aktivite buydu, haftada en az 2 kere Nino ödevler için Alya'dan yardım istiyordu. Yine de kıskanılacak bir çift, ödev yaparken ve Alya ona kızarken bile baya tatlı oluyorlar... bak yine kıskandım ve duygusallaştım, benimde öyle tatlış bir ilişkim olacak mı acaba.

- (iç çekme)

 Bunları düşünürken istemsizce seslice iç çektim. Merdivenlerden inerken hemen önümde Nino'nun omuzlarını tutarak inen Alya arkasını dönüp bana bakmıştı, sanırım beni duymuştu ve ben her zamanki gibi rezil olmuştum demek oluyor bu.

- Ne oldu kız, niye iç çekiyorsun.

 Merdivenlerden indikten sonra Alya'nın yanındaki yerimi aldım, tabi hemen arkamda olan Adrien'de benim yanıma gelmişti.

- Kıskandım doğrusu, benim de olacak mı acaba böyle tatlış bir ilişkim.

 Alya elini omzuma atıp beni kendine çekti, kesin alay edecek yine. Alıştım artık ama birazcık ciddiyet bekliyor insan tabi.

- Eh buluruz birini sana, seni beğenmeyen ölsün be.

 Adrien tarafından red edildiğimi düşünürsek bu bir bed dua olabilir. Canım arkadaşımın bed dua etmesini tabi istemem.

 Sahte bir öksürüp sunup kendimi geri çektim.

- Kalsın canım, ben aşk insanıyım, aşık olmadan ilişki mi olurmuş.

 Uzun yıllardır hiç sevgilimin olmamasının temel nedeni buydu. Daha önceden Adrien'a hissettiğim kadar büyük bir şey hissetmemiştim.

 Alya omzuma yavaşça birkaç kere vurdu, bu onun dilinde 'adamımsın' gibi ama daha nazik haliyle 'arkandayım' deme şekliydi.

Adrien'ın koruması Adrien için arabasının kapısını açarken Adrien bize döndü.

- Madem bize geliyorsunuz benimle gelin, hem daha hızlı olur.

 Korumasının bakışları altında eziliyor gibi hissettim doğrusu. Goril gibi adam, sanki üflese bile uçarım gibi geliyor.

- Sığacağımızı pek sanmıyorum Adrien, biz Nino ile arkadan geliriz.

 Alya'nın sesi ile korumada olan bakışlarımı sonunda çekebilmiştim, tabi hala korkutucu aurasını hissedebiliyorum.

- Tabi dostum, hem Marinette'nin ikna becereli bizimkinden çok daha iyi.

 Bir an afallasam da kendimi hızlıca toparladım. Beni yem olarak atıyorlar bildiğin.

- Ama...

 Sözümün kesilmesinden ne kadar nefret etsem de Alya sağ olsun alıştım.

- Biz taksi durağına gidelim hemen sizde önden gidin çabucak.

 Cevap vermemi beklemeden Alya Nino'nun elini tutarak hızlıca uzaklaştı. Ne kadar arakasından bağırmak istesem de sadece açıklı bir şekilde nefesimi verip Adrien'e döndüm.

- Sanırım bize söz hakkı bile vermiyorlar, mükemmel arkadaşlar.

 Adrien dediğime gülüp kapıyı kendisi tuttu.

- Önden bayanlar.

 Küçük bir şekilde gülümseyip arabaya bindim, hemen yan koltuğa geçip Adrien'a kolaylık sağladım. Arabanın etrafından dolaşmasın şimdi, yola bakan taraf tehlikeli sonuçta.

- Baban evde değil mi, başa gitmiş olmayalım.

 Adrien içeri geçince koruması kapısını kapatıp sürücü koltuğuna geçti.

- Direk onunla konuşamadım ama Bayan Nathalie'ye söyledim, haber vereceğini söyledi.

 Buruk bir şekilde gülümseyip önüne döndü. Sanırım havanın gerilmesine neden oldum. Babası ile pek yakın gözükmüyorlardı doğrusu ama bu kadar az konuştuklarını tahmin etmemiştim.

 Çantamdan Öğlen eve gittiğimde aldığım makaronları çıkarıp ona uzattım.

- İster misin?

 ona biraz daha yaklaşıp sanki bir sır verir gibi sesimi kısıklaştırdım.

- Babamın dediğine göre içine günün güzel geçsin diye şans sihri ekliyormuş.

 Güldükten sonra kutudan açık mavi olan makaron'u alıp ısırdı.

- Sanırım günümün güzelleştiğini şimdiden hissedebiliyorum.

 Tatlı bir şekilde gülümseyip elindeki makaron'un tamamını ağzına attı. Doğrusu bir sincap ya da hemstır'a benziyor bu hali ile.

- Bu sırrı çok az kişi biliyor, bu yüzden aramızda kalsın.

 Bende açık pembe olan makoronu alıp ısırdım. Küçük bir çocuk gibi gülümseyip bir tane daha makaron aldı. Doğrusu Adrien'ı mutlu etmek çok kolay, küçük bir çocuk gibi küçük şeylere bile sevinebiliyor. Makaronları ortamıza koyup cama döndüm, sandığımdan daha rahat bir ortam oluşmuştu. 

---------------

 HOHO

 merhaba canlar, normalden kısa bir bölüm ile sizlerleyim. Biliyorum adrinette gibi gözüküyor ama valla lukanette kitabı bu. Birkaç bölüm sonra Luka'ya daha odaklı ve yakınlara geçi vericek inş. Önceden de dediğim gibi, birden bire hikaye böyle ilerliyor. Bölümün sonunu ben bile bilemiyorum yani. 

Bölümü kısa tutmamın nedeni de canım ciğerim Gabriel ciğim ile olan partı bir bölüme sığıştırmak istemem.

 Seviliyorsunuz bebetolar, yorumları bekliyorum.

803 kelime

My hero - lukanetteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin