Salona gelince Deniz'in sandalyesini televizyonun karşısındaki koltuğa yakın bir yerde bıraktım. Önüne geçip Deniz'i sabahki gibi kucağıma aldım ve koltuğa bıraktım. Sandalyesini geriye çekip ben de geniş koltukta Deniz'in yanına oturdum. Kumandayı alıp televizyonu açtım. Yavaş yavaş kanallar arasında gezmeye başladım. Deniz'in yüzüne bakıyordum. Durmamı istediği kanallarda gözlerini kapatıyordu bir süre. Geçmemi isterse yüzünü buruşturuyordu hafifçe. Sonunda bir sitcom dizisinin olduğu bir kanalda durduk.
Bir süre diziyi izledim ama gittikçe uyku bastırdı. En sonunda fark etmeden kafam Deniz'in omzuna düştü.
Hava kararmaya başlamışken uyandım. Deniz'in dizlerinde yatıyordum. Biri kafamı Deniz'in dizlerine koymuştu ve Deniz'in bir eli omzumda bir eli saçlarımın içindeydi. Kabarık saçlarımın arasındaki parmakları küçük hareketlerle oldukları yeri okşuyorlardı. Televizyon kapalıydı. Gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. Yavaşça sırt üstü dönüp Deniz'e baktım. Buz mavisi gözler yine dikkatli bir şekilde beni izliyordu. Hafifçe gülümseyerek omzumdan göğsüme düşmüş elini tuttum. Gözleri anında oraya döndü. Elini dikkatli bir şekilde tuttum ve kalktım. Saçlarımın arasındaki eli boşa düşmüştü. Yavaşça ellerini alıp öptüm. Uyku sersemi olduğum için ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece içimden gelenleri yapıyordum. Elleri hareket edip yanaklarıma geldi. Yanaklarımı titrek bir şekilde tutup başparmakları ile okşadı. Kolları titriyordu. Belki de hiç hareket etmediğinden bu küçük hareketler onun için zor geliyordu. Hafifçe gülümseyerek bir kedi gibi yanağımı eline sürttüm. Gözlerim yavaşça tekrar kapanırken elleri daha fazla titremeye başladı. Kendime gelip ellerini indirdim. Yavaş yavaş kollarının titremesi geçsin diye masaj yaptım. O da öylece kollarına bakıyordu.
Sonunda kollarının titremesi durunca gülümsedim. Belki de beni dizine yatıran oydu. Kollarının haline bakılırsa beni dizine yatırmak için biraz güç kullanmıştı ve bu onu zorlamıştı.
Gülümseyerek ellerini bırakıp ayağa kalktım. Sandalyesini getirdim ama sandalyesine çok kötü bakıyordu. İsteksizliğini anlayıp gülümsedim ve kolunun birini boynuma atıp bacaklarının altından ve sırtından tutup kucağıma aldım. Ben öyle çok yapılı sayılmazdım ama o cılızlığı sayesinde çok hafifti.
Kapıya doğru yürümeye başladığımda ilk başta irkildi. Ardından yavaşça sakinleşip kafasını omzuma koydu ve oradan dikkatli bir şekilde yüzümü izlemeye başladı. Mutfaktan çıkan bir abla bizi görünce gülümseyerek kenara çekildi. Ona gülümseyerek hafifçe bir baş selamı verip yanından geçtim. Deniz'in odasına gelince dikkatli bir şekilde dizimle kapı kulpuna bastırıp kapının açılmasını sağladım. Deniz gülerken yaptığı gibi sert bir nefes verdi. Gülerek yine ayağımla kapıyı açıp içeri girdim. Deniz'i yatağının kenarına oturtup odanın bir köşesine konulmuş tekli koltuğu masanın önüne çektim. Tekrar gidip Deniz'i kucağıma aldım. Onu yavaşça koltuğa bırakıp gülümsedim. Bu sefer gerçekten gözleri parıldayarak bana bakıyordu. Gülümsedikten sonra geri çekilip odaya getirilmiş yemek tepsisini görevli kızın elinden aldım. Kapıyı Deniz'i izlemeye çalışan kızın yüzüne kapatıp Deniz'in yanına gittim. Tepsiyi masaya bırakıp sandalyemi çektim. Kahvaltısını yedirdiğim gibi yedirmeye başladım. Uzattığım her yemeği dikkatli bir şekilde yiyordu. Bu şekilde tepsideki beş çeşit yemeği bitirdi. Salatayı ve meyve suyunu bile bitirmişti.
Gülümseyerek sandalyemi yerine koydum ve tepsiyi de alıp aşağı indim. Tepsiyi mutfağa bıraktığımda dolu gelmemesine herkes şaşırdı ve sevindi. Birkaç kişi hızlıca bana da yemek koydu. Mutfaktaki masanın bir kenarına oturup ben de kendi yemeğimi yedim. Bir abla yanıma gelip bir saat içinde etrafı toparlayıp çıkacaklarını ve bir ihtiyacımız olursa bahçenin aşağısındaki eve gelmemi söyledi. Gülümseyerek dediklerini onayladım.
Yemeğimi yedikten sonra kalktım ve önce odama uğradım. Dişlerimi fırçalayıp daha rahat kıyafetler giydim. İşim bitince Deniz'in odasına geldim. Kapıyı tıklatıp yavaşça odaya girdim. Bıraktığım yerde oturuyordu ama duruşunda biraz farklılık vardı. Belki de ihtiyacını gidermek için kalkmıştı. Sabahtan beri tuvalete götürmemiştim. Belki de sadece duruşunu değiştirmişti.
"Yatağa geçmek ister misin?" yanına gidip gülümseyerek sordum. Bir anlığına farklı bir şey anlamış gibi dondu. Sonra kaşlarını çatıp kendine geldi ve gözlerini açıp kapatarak onayladı. Gülümseyerek kolunu omzuma attım ve onu tekrardan kucağıma aldım. Yatağının kenarına oturtup pijamalarını aldım. Önce tişörtünü çıkarıp pijama üstünü giydirdim. Ardından dikkatli bir şekilde kalkmasına yardımcı olup kaprisini kalçasından aşağı çektim. Sonrasında da yavaşça kaprisini bacaklarından da çıkardım. Pijama altını önce bacaklarından sonra da kalçasından geçirip giymesini sağladım. Kollarını omuzlarıma atıp gülümseyerek belinden tuttum ve ayağa kalkmasını sağladım. Belindeki elim olmasa düşerdi. Belinden tutmaya devam edip pijamasını iyice düzelttim. Ardından onu bırakmadan kucağıma aldım. Yorganının kenarını o kucağımdayken açtım. Onu o boşluğa oturtup yorganı daha fazla açtım. Yorganı tekrar üzerine örtmeden komodinden losyonu aldım. Pijamasını sıyırıp losyonu biraz elime döktüm ve bacaklarına masaj yapmaya başladım. Bacakları sürekli oturmaktan şişmişti.
İki bacağına da masaj yapmam bitince losyonu tekrar yerine koyup pijamasının bacaklarını düzelttim. Uzanmasını sağlayıp üzerini güzelce örttüm. Elini hafifçe sıkıp yanından ayrılacağım sırada elimi bırakmadı. Gözleriyle yanını işaret etti.
"Efendim?" sorar bir şekilde konuştum. Gözleriyle tekrar yanını işaret etti.
"Yanında kalmamı mı istiyorsun?" dikkatli bir şekilde sordum. Gözlerini kapatıp kabul etti.
"Yanına yatmamı mı istiyorsun?" tekrar yanını işaret edince sordum. Gözlerini kapatıp onayladı. Derin bir nefes alıp elini bıraktım ve yatağın diğer tarafına geçtim. Yavaşça yorganı açıp geniş yatakta yanına yattım. Ona döndüm ve yavaşça elini tuttum. Kendini biraz yana kaydırıp dibime girdi. Yavaşça kafasını eğip omzuma yasladı. Gülümseyerek kolumu açınca yavaşça kollarımın arasına girdi. Yan dönüp bir elimi tutmaya devam ederken diğer koluma yattı ve alnını omzuma yasladı. Sessizce kucaklamasını kabul ettim. Çenemi kafasının üstüne koyup gözlerimi kapadım. Bir süre sonra nefeslerinin düzelmesiyle uyuduğunu anladım. Sonrasında rahatlayıp ben de uyudum.
Neden onunla uyumamı istediğini sanırım biliyordum. Yanında olduğumda kabus görmüyordu. Dün gece Melis Hanım gitmeden önce biraz uyumuştu ama şiddetli bir kabusla uyanmıştı. Üstelik abajuru da kırmıştı. Sonrasında yanında beklediğim sürece herhangi bir kabus görmemişti. Bana nasıl bu kadar güvenmişti bilmiyorum ama beni bilinçaltına kabuslarını kovan biri olarak yerleştirdiği belliydi. Rüyaların her zaman bilinçaltına işlenen şeylerle ilgili olduğunu düşünmüştüm. Kabuslarına sebep olan şeyler muhtemelen bilinçaltına çok kötü işlenmişti. Bu yüzden sürekli kabuslar görüyordu. Bana da güveniyordu. Bu yüzden benim yanımda kabus görmüyordu. Belki de beni koruyucu olarak görüyordu, bu nedenle yanında olduğumda kabus görmüyordu. Tabii, tüm bunlar benim kendimce kurduğum teorilerdi. Deniz'in ne düşündüğünü o söylemediği sürece bilemezdim. Sadece ne istiyorsa onu yapıp rahat etmesini sağlamak istiyordum. Teorilerim de umrumda değildi. Sadece bu kadar güzel birinin acı çekmesini istemiyordum. Kendisi gibi güzel bir hayat yaşamasını istiyordum.
***
Ah soft bebeklerim benim. Yiyeceğim bunları.
Buna da hiç açıklama yazamıyorum.
Bölümler geç geldiği için özür dilerim. Buna çok fazla ilgi yok diye biraz boşluyorum ama bir kere bölüm yayımlayınca da sürekli bölüm yayımlayasım geliyor.
Dilek ve şikayet bölümü.☞
Seveyrum sizi sağlıcakla kalın ❤️❤️
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renascence {BXB}
Teen FictionDeniz geçmiş travmasıyla kendini karanlık bir dünyaya hapsetmişti ve yaşamını bir ölü gibi devam ettiriyordu. Cem ise bu dünyalar güzeli adamı yeniden canlandıracaktı. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ "Renascence" İngilizce'de "Yeniden Doğuş, Canl...