SEKİZ

3.4K 234 133
                                    

Üstümdeki hareketlilikle rahatsız olup mırıldanarak yan döndüm. Üstümdeki cılız beden yanıma düşünce kollarımı iyice sıkıp kafasını göğsüme bastırdım. Yüzümü de saçlarının arasına gömüp uykuma devam etmek istedim.

Göğsümde etimin küçük bir kısmını parmaklarıyla sıkıştırınca acıyla gözlerimi açmak zorunda kaldım. Yüzümü kafasının üstünden çekince kafasını kaldırıp düz bir ifadeyle bana baktı. Uyku sersemliğiyle kaşlarımı çatarak gözlerimi kırpıştırdım. Sonra ne yaptığımı fark edince geri çekildim. Yavaşça Deniz'i bırakıp hızlıca yataktan kalktım. Saçlarımı hafifçe karıştırıp ona döndüm. Dikkatli bakışları eşliğinde doğrulmasına yardımcı oldum. Aptal bir şekilde saçlarını düzelttikten sonra ayaklarını ayaklarımın üzerine koydum. Belinden tutup kalkmasına yardımcı olduktan sonra banyoya doğru yavaşça yürüdüm.

Banyoya gelince onu klozetin üstüne bırakıp bir havlu aldım. Havluyu biraz ıslatıp yanına geri döndüm ve yüzünü sildim. Kuru bir havlu daha alıp yüzünü kuruladım. Banyodan çıkıp kapıyı kapattım ve yatağı toplamaya gittim.

Yatağı topladıktan sonra dolaba yöneldim. Bugün biraz soğuk gibiydi. Uzun kollu ve uzun bacaklı giysiler iyi olurdu.

Dolaptan biraz ince bir örgü kazak ve eşofman aldım. Çorap da alıp elimdekileri yatağın üzerine bıraktım. Ardından banyodan sifon sesini duydum. Kapıya bir kez tıklatıp yavaşça içeri girdim. Klozetin kapalı kapağının üstünde çökmüş bir şekilde oturuyordu. Yanına gidip bir kolunu boynuma attım. Belinden ve bacaklarından tutup kucağıma aldım. Bitkin bir şekilde kafasını omzuma koydu. Sessizce odaya dönüp Deniz'i yatağına bıraktım. Pijama altını çıkarıp bacaklarına hafifçe masaj yaptım. Bacaklarındaki titreme durana kadar da masaj yapmaya devam ettim.

Bacaklarındaki titreme durunca daha fazla üşümemesi için eşofmanı alıp giymesine yardımcı oldum. Ev sıcaktı ama muhtemelen o üşüyordu. Vücudu genellikle soğuk oluyordu. Yaşayış şekli gibi bedeni de ölü gibiydi.

Düşünmeyi bırakıp pijama üstünü çıkarttım ve kazağını giymesine yardımcı oldum. Ardından önünde diz çöküp bir ayağını dizime çektim. Çorabı alıp dikkatli bir şekilde ayağına giydirdim. Sonra diğer ayağına da çorabını giydirdim. Her zamanki gibi beni dikkatli bir şekilde izliyordu.

Kocaman gülümseyerek ayağa kalkıp ayaklarını ayaklarımın üzerine koydum. Belinden tutup kalkmasına yardımcı oldum ve onunla birlikte pencerenin önündeki koltuğa ilerledim.

Koltuğa gelince onu yavaşça bıraktım. Gülümseyerek hafifçe yanağını okşayıp geri çekildim. Ben, onun yanağını mı okşamıştım? Bir anlığına şaşkınlıkla elim ayağıma dolaşsa da hızlıca toparlanıp ayaklarını ayaklarımın üzerinden yavaşça indirdim. Saate baktığımda kahvaltı vaktine daha zaman olduğunu gördüm. Hafifçe gülümsedim.

"Kahvaltı vaktine daha zamanımız var. Ben hızlıca üstümü değiştirip geleceğim."  hızlıca konuşup kapıyı gösterdim. Sessizce kafasını çevirip elini kaldırdı. Eli yavaşça gelip kolumu tuttu. İç çekerek elini tuttum. Elini kolumdan ayırdıktan sonra kenarda duran sandalyeyi yanına çekip oturdum. Gülümseyerek elini alıp koluma yeniden koydum. Tuttuğu nefesini yavaşça verip kafasını bana çevirdi. Bilmiyorum, belki de ben yanlış görmüştüm ama gözleri parlıyordu. Gözleri adeta mücevher gibi parlıyordu.

Kocaman gülümseyerek doğrudan dikkatli bir şekilde gözlerine baktım. Pembeleşen yanaklarıyla gözlerini hızlı hızlı kırpıştırarak pencereye döndü. Çok tatlı ve saftı. Onu insani kötülüğümle kirletmekten korkuyordum. Ya bu saflığı bozulursa? Ya asla mutlu olamazsa? Ya bu travmaya kendini hapsetmeye devam ederse? Aklımda binlerce soru dönüyordu. Onu mutlu edememekten ölesiye korkuyordum. Birkaç gün içinde nasıl bu kadar bağlanabilmiştim, bilmiyorum. Deniz'de beni çeken bir şeyler vardı. Sanırım ilk olarak güzelliğinden etkilenmiştim. Eşsiz bir güzelliği vardı. Güzellik kavramı bile onun için biçim değiştirebilirdi.

Bir süre daha gülümseyerek yüzünü izlemeye devam ettim. Ara sıra yan bir şekilde gözlerime bakıyor, onu izlemeye devam ettiğimi görünce pembeleşen yanaklarıyla önüne dönüyordu. Her utandığında hafifçe gülüyordum. Derin bir nefes verip parmağıyla sert bir şekilde koluma vuruyordu. Ben ise tekrardan gülüyordum ama bir yandan da koluma vurduğu parmağını hafifçe okşuyordum. Bana vurmak için kendini yoruyordu. Yüzüme sahte de olsa kızgın bir şekilde baksa canım daha fazla yanardı.

Kapı çalana kadar sessiz oyunumuza devam ettik. Kapı çalınca Deniz'in elini yavaşça koltuğun kenarına bıraktım. Gülümseyerek ayağa kalkıp kapıyı açtım.  İçeri bakmaya çalışan kızın elinden tepsiyi alıp kapıyı kapattım. Kızın bu ilgisinin meraktan olduğunu anlayabiliyordum. Deniz merak edilebilecek bir şey değildi. O da herkes gibi normal bir insandı. Sadece üzgün ve kırgındı.

Deniz'in yanına geri dönüp tepsiyi masaya bıraktım. Gülümseyerek sandalyeme geri oturdum ve seçim yapmasını bekledim. Gözleri bir süre tepside yavaş yavaş dolaştı. Gözleri bir reçel ve ekmek arasında gidip gelmeye başlayınca ekmeği ve sürme bıçağını aldım. Parmağıyla sürme işareti yapıp reçeli gösterince bıçağı reçele daldırıp ekmeğe sürmeye başladım.

Birkaç dilim reçelli ekmek yedi. Sonra parmağıyla beni işaret etti.

"Farklı bir şey mi istiyorsun?" anlamayarak sordum. Tekrar beni gösterdi. Ardından yemekleri gösterip ağzımı işaret etti.

"Ben mi yiyeyim?" şaşkınlığımı belli etmemeye çalışarak sordum. Gözlerini sıkıca kapatıp onay verdi.

"Ben daha sonra yerim. Önce sen ye, karnını doyur." gülümseyerek konuşup elime bir dilim ekmek daha aldım. Kaşlarını hafifçe çatarak kafasını çevirdi. Sessizce ekmeğe reçel sürüp ısırdım. Yan bir şekilde bana bakıp ne yaptığımı gördü. Sonra gözleri güldüğünü belli eden bir şekilde, düz bir ifadeyle bana döndü.

Bir süre de ben yedim, o izledi. Doyduğumu hissedince durdum. Yüz ifadesi sertleşir gibi olunca karnımı tuttum.

"Çok doydum." karnımı sahte bir şekilde şişirerek konuştum. Sonra güldüm. Burnundan sert bir nefes vererek karşılık verdi. Gülüşüne kıkırdayarak karşılık verdim. Dudakları hafifçe kıvrılacak gibi olsa da gülümsemedi. Gülümsemesine engel olan bir şeyler olduğunu biliyordum. O engeli yok etmeyi diliyordum ama bu benim yapabileceğim bir şey değildi.

"Tepsiyi bırakayım ve üstümü değiştireyim. Hızlıca geleceğim." yavaşça ayağa kalkıp hafifçe gülümseyerek konuştum. Gözlerini kapatıp onay verdi. Gülümseyerek tepsiyi alıp kapıya gittim. Açıp dışarı çıktım ve son kez camdan dışarı bakan adama bakıp kapıyı kapattım. Alt kata inip tepsiyi bıraktım.

Mutfaktakiler bir şeyler yemem için ısrar etmişlerdi. Deniz'in ısrarı sayesinde onunla yediğimi anlatınca da hem şaşırmış, hem de sevinmişlerdi. Eskilerden bir abla, Deniz'in kendini annesine bile bu kadar açmadığını söylemişti. Şaşırmıştım ama istemsizce mutlu da olmuştum. Bana bu kadar hızlı bir şekilde ısınması beni şaşırtıyordu. Bir yandan da istemsizce mutlu olmama sebep oluyordu.

***

Bu bölümü burada bırakmak, hiç içime sinmiyor ama bir süredir de yazamıyorum. Şimdi yayımlasam daha iyi olur herhalde. Çok uzak olmayan bir zamanda devamını yazabilirim diye düşünüyorum.

Ve parça parça yazdığım için düzgün olduğunu düşünerek yayımlıyorum. Bir yanlışımı gördüyseniz lütfen uyarın.

Sizce Deniz'in sorunu ne?

Cem'e nasıl bu kadar güvenebiliyor?

Evet, temel sorular bunlar duxbdjdvxidbxi

Dilek ve şikayet bölümü.☞

Seviyorum sizi sağlıcakla kalın ❤️❤️

***

Esmanur qiuze çalışmak için kaçarrr

Renascence   {BXB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin