7

125 15 15
                                    

Herkes dağılınca bende mutfağa ilerlemiştim.
Evet, burada mutfak vardı.
Dolaptan şişeyi çıkardım ve kapağını açıp tezgaha yaslandım.

İlk yudumumu alırken cebimden telefonu çıkardım.
Derek'in numarasına baktım.
Derin nefes aldım ve numaranın üstüne tıkladım.
Bir kaç saniye sonra arama cevaplanmıştı.

Diana : Derek?
Derek : Hey! İyi misin?

Güldüm.

Diana : Burada ne kadar iyi olunabilirse, o kadar iyiyim.
Derek : Bir dakika bekle.

Bir kaç hışırtı sesinden sonra konuşmaya başladı.

Derek : Tamamdır, geldim.

İçeri Elijah girince konuştum.

Diana : Şimdi sen beni bekle.
Derek : Bekliyorum.

Elijah'ı görmezden gelerek mutfağın kapısından arka bahçeye çıktım.
Bahçedeki masanın yanına ilerledim ve sandalyeye oturdum.

Diana : Tamamdır, geldim.

Güldü ve konuşmaya başladı.

Derek : Tekrar soruyorum, iyi misin?
Diana : Tekrar söylüyorum, burada ne kadar iyi olunabilirse, o kadar iyiyim.
Derek : Sesin iyi gelmiyor ama?

Güldüm ve konuşmaya başladım.

Diana : Bu ev ve içindekiler enerjimi emiyor.
Derek : Seni anlıyorum...
Diana : Beni kimse anlayamaz, kimsenin benim gibi ailesi yoktur.

Yüzümü buruşturduğumda konuşmaya başladı.

Derek : Şuan yüzünü buruşturuyorsun.

Kahkaha attım.

Diana : Sana neden aşık olduğumu bir kere daha hatırlattın bana.
Derek : Şuan tek istediğim şey sensin...

Önüme düşen saçları geriye atarken, beni izleyen Klaus'u gördüm.
Kafamı ormana çevirip konuştum.

Diana : İnan bana benimde şuan tek istediğim şey sensin... Ama bir kaç gün sabretmemiz lazım.
Derek : Evet, ne yazık ki...

Klaus'un yanıma gelmeye başladığını hissedince ayağa kalkıp konuştum.

Diana : Şuan yanıma gereksiz biri geliyor. Seni sonra arasam olur mu?
Derek : Sorun değil, seni seviyorum.
Diana : Bende seni.

Aramayı kapatınca Klaus'un yanıma geldiğini gördüm.
Yanından geçip oradan uzaklaşacakken kolumdan tutmuştu.

Koluny tutup ters çevirdim.
Karşılık vermeyince kolunu bıraktım.
İlerlemeye başlayınca peşimden gelmişti.
Konuşmaya başlayınca göz devirmiştim.

" Merhamet duygun var."
" Evet, kendi öğrendiğim şeylerden biri."

Freya'nın odasına benim için bıraktığı kollukları taktım.
Tekrar konuşmaya başladı.

" Seni seviyor olmalı..."

Güldüm ve deri ceketimi üzerime giydim.
Ona döndüm ve konuşmaya başladım.

" Evet, seviyor. Senin o mükemmel (!) sevginden bile fazla seviyor hemde."
" Seninle konuşmaya çalışıyorum."

Odadan çıkarken durdum ve ona döndüm.
Kaşlarımı çatıp konuşmaya başladım.

" Seninle konuşmak istediğimi kim söyledi?"
" Bak, yaptığım şeyler için-"
" Üzgün müsün yoksa? Üzgün müsün? Ciddi misin? "

Kahkaha attım.
Sinirlenmiştim.

" Cidden üzgün müsün? Beni annemin zihninden sildin! Annem! Ben daha onun karnındayken, senden beni koruyan kadının zihninden sildin! İlk arkadaşımın zihninden sildin! Belkide doğacak olan çocuklarımın büyükannesinin zihninden beni sildin! Beni, Hayley Andrea Marshall'ın zihninden sildin! "

Sinirle ellerimi saçlarıma geçirdim.
Sinirden güldüm ve konuşmaya devam ettim.

" Ve şimdi gelmiş, benimle konuşmaya çalışıyorsun. Varlığımdan haberi olmayan kız kardeşimin hayatı tehlikede olmasaydı, beni asla burada göremezdin. Şimdi, cehenneme git Klaus Mikaelson."

Sinirle evden çıktım ve mezarlığa ilerledim.
Mezarlığın içine girdiğimde cadıların bakışları bana kaymıştı.
İçlerinden biri konuşmaya başladı.

" Daisy Diana Mikaelson, bu ne güzel bir sürpriz? "
" Aslında, ben Mikaelson değilim. Bu yüzden, Mikaelson ailesiyle yaptığınız saçma anlaşma beni içine almıyor."

Cadılar büyü yapmaya çalışsa bile işe yaramamıştı.
Diana demir çitin uzun parçasını kırıp eline alırken konuştu.

" Benim üzerimde büyü yapmanızı engelleyen bir büyü,normalde zor bir büyü. Ama benim için değil. "

Elindeki demir parçayı fırlatırken cadının içinden geçmişti.
Gelen ilk cadının elini tutup ters çevirdim.
Kırılma sesi gelirken diğer cadıya tekme atıp demir çitin üstüne düşmesini sağladım.

Kolunu tuttuğum cadının kalbini söktüm.
Gelen cadının boynunu kırarken, diğer cadının boynuna dişlerimi geçirdim.
Boynunu parçalarken önümden ve arkamdan gelen cadıların kalbini sökmüştüm.

İki elimdeki iki kalbi yere atarken, son kalan iki cadının yanına ilerledim.
Korkuyla bakıyorlardı.
Yanlarına gidip onları telkin etmeye başladım.

" New Orleans'dan ayrılacak ve atalarla bağlantınızı keseceksiniz. Başka cadıların Hope'a zarar vermesini engelleyeceksiniz. Ne olursa olsun... Ne yapacaksınız?"
" New Orleans'dan ayrılacağız. Atalarla bağlantımızı kesip, Hope Mikaelson'a zarar vermelerini engelleyeceğiz. Ne olursa olsun. "

İkisi aynı konuşunca gülümsedim.

" Güzel, şimdi New Orleans'dan ayrılmak için evinize gidin. "

İki cadı uzaklaşırken elimdeki kanı umursamadan Freya'yı aradım.

Freya : Diana?
Diana : İşim bitti ve ilk bileti alıp eve döneceğim. Sende gelecek misin?

Bir kaç saniye durduktan sonra konuşmaya başladı.

Freya : Diana, ben bilemiyorum...
Diana : Cora, senin gelmeni bekliyordu. Seçim sana kalmış.

Elijah ile konuştuğunu fark edince bir şey dememiştim.

Freya : İki saat sonrası için bilet alabilir misin?
Diana : Oldu bil.

Aramayı kapatıp bu sefer Derek'i aradım.

Derek : Efendim?

Uykulu sesine güldüm ve konuştum.

Diana : İki saat sonrası için bilet alacağım. Cora'yı benim eve yolla, Freya'da geliyor.

Yere düşme sesini duyunca kahkaha atmıştım.
Telefonu eline almış olmalı ki konuşmaya başladı.

Derek : Sende bana geliyorsun?
Diana : Zekanız beni şaşırtıyor açıkçası.

Kahkaha attı ve konuştu.

Derek : Seni seviyorum, görüşürüz.

Gülümsedim ve konuştum.

Diana : Bende seni seviyorum, görüşürüz.

New York Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin