17

65 8 14
                                    

" Merhaba Finn Mikaelson."

Finn gülünce hızla ona sarıldım.

" Ne işin var burada?"
" New Orleans'a geçecektim, Freya senin burada olduğunu söyledi, bende seni göreyim dedim."

Gülümsedim ve tekrar sarıldım.

" Burada kalacak mısın?"
" Hayır, sadece kısa süreliğine seni görmeye geldim."
" Çok kötü bir zamanda geldin... Biriyle buluşacaktım... "

Finn güldü.

" İsmi neydi? Freya söylemişti. "
" Tanrım! Her şeyi söylüyor mu sana?"
" Evet, ne de olsa ben en büyüğüm. "

Bu sefer ben güldüm.

" Şimdi gidecek misin? "

Finn ellerini cebine atıp omuz silkince güldüm.
Son kez sarıldım ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum.

" Görüşürüz büyük Mikaelson. "

Finn güldü ve ortadan kayboldu.
Arabaya binince Derek'in aramasını cevaplandırdım.

Diana : Üzgünüm, biriyle karşılaştım.

Derek : Önemli değil, ben geldim diyecektim.

Diana : Tamam, bende geliyorum.

Derek : Görüşürüz.

Diana : Görüşürüz.

20 dakika sonra varmıştım.
Arabadan inince her yerin gereksiz sessiz olduğunu fark ettim.

Burnuma kan kokusu gelince sakince etrafa bakındım.
İlerideki Derek'in arabasının yanından geldiği görünce hızla oraya ilerledim.

Tekerleğin yanında ve kaportanın üstünde kanlar vardı.
Tek Derek'in kanı değildi.
Kanlar kesit kesit ileriye doğru gidiyordu.

Kanlar bitince yere eğildim ve iki elime kan bulaştırdım.
Gözlerimi kapatıp mırıldandım.

" Clamarem tota die."

İzler belirince takip etmeye devam ettim.
İki katlı bir evin önünde gelince durdum.
Kapıya gelince hızla tekme attım.

Elimi eşikten ileriye itip girip, giremediğime baktım.
Elim geçince yavaşça içeri girdim.

Pençelerimi çıkarıp dinlemeye başladım.
Birden fazla kalp atış sesini duyunca hırladım.
Işıklar aniden açılınca önüme gelen ilk kişinin boğazını tuttum.

" İyi ki doğdun!"

Kimi tuttuğuma bakınca Rebekah olduğunu gördüm.
Yavaşça elimi çektim ve yüzümü buruşturdum.
Finn'i görünce göz devirdim.

" İyi ki doğdun sevgilim."

Derek hızla dudaklarıma küçük bir öpücük kondurunca arka taraftan öksürük sesi geldi.
Kol olduğunu görünce güldüm.

" Seni öldürmem gerekiyor."
" Ne? Neden?"

Gülerek konuşunca kaşlarımı çattım.

" Bir şey oldu zannettim!"

Gülerek konuşmama o da gülmüştü.

" Pasta kesmeyiz, değil mi? Siz yersiniz, ben yemem."

Kaşlarını çatınca omuz silktim.

" Yaş pasta sevmiyorum. "
" Önemli değil, bende sevmiyorum. "

Gülünce elini belime attı, ardından diğerlerinin yanına ilerledik.
Kadeh kaldırıyorlardı.
Derek ve bana da kadeh verdiler.
Kol gülümsedi ve bana baktı.

" Daisy'e."
" Daisy'e."

Güldüm ve konuştum.

" Bana. "

New York Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin