"Her zaman ellerim boş kaldı, ama bu kez ilk defa tutunduğum bir dal var. Eğer koparsa ne savaş kalır geriye ne hayat; halbuki muhtemel sonumuz böyle değildi."***
Şarkı kısmına dönerseniz çok güzel olur, Hemsaye- Fısıltı 💫
Oyları unutmayınn.
Ve yorum yapmayı lütfen atlamayın, lütfen.
🕊️
15. BÖLÜM: GEÇMİŞİN SANCISI ( PART 2)
Kurtaramadığı daha küçüktü...
Oğuz hem kendi hem de yanındaki her kimse onunla beraber yaşamıştı bu çığlık çığlığa hayatımıza saplanan geçmişte.
Hem kendini çıkaramamış hem kurtarması gerekeni kurtaramamıştı. Kim bilir ne kadardı bunun ağırlığı? Kim bilir o kurtaramadığıyla neleri feda etmişti hayatından? Hem yaşamıştı, hem de şahit olmuştu yaşananlara. Dibi görmeden kaç kez debelenmişti o bataklıkta ama yine de birisi batmış birisi de yarım çıkmıştı oradan. Belki çıkmak istememişti, belki böyle kurtulmak orada kalmaktan da beterdi. Geride en sevdiğini bırakmak zorunda kalmak adımını attığında onu düze mi çıkarmıştı sanki?
Oğuz'un unutmak için çırpındığı anıları buydu belki de. El uzattığını kurtaramamak, belki elini bile uzatamamak. Öylesine delice bir darlık vardı ki göğsümde, nefes almaya bile yer yoktu sanki. Bütün bunları yüzeysel bir sekilde öğrenmek bile, çaresizliğin iplerini salıvermişti yüreğime. Daha bununla başa çıkamıyorken, gerçekten yaşananları öğrensem ne yapardım bilemiyordum. Kendimi bir kenara koyduğumda ise Oğuz'un ne yapacağını hiç bilmiyordum.
Onu böylesine bir derinlikten bahsedeceğim ve belki de oraya götüreceğim aklıma gelmezdi. Şimdiye kadar bizi ayakta tutan her ne ise bu defa yere çökmemize engel olamayacaktı.
Oğuz'u bir çatının tepesinden almak masalı artık içime huzur doldurmuyordu; onu bir derinliğe götürüp saplandığı geçmişten kanatlarımla alamayacaktım çünkü. O derinlik omuzumdakileri içine çekerken onu kurtaramazdım. Bu masal bir kabusa dönecekse, bahşedilen umutlar hep bir köşede eksik ve paramparça olacaksa, o hep bahsettiğimiz sonumuza noksan bir şekilde varacaktık. Böyle bir sonu hak ediyor muyduk?
Çağan, yolu son derece dikkatle izlerken ona dönüp baktım ve o an onda daha önceden korktuğum hiçbir şeyi göremedim. Oğuz'la çok farklı olsalar bile, sanki onları da bir noktada birleştiren bir şeyler vardı. İkisini de aynı acıya koyan, aynı eksikliği yaşatan, aynı yalnızlığı hissettiren hep o karanlıktan yansıyanlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KANAT ÇIRPINIŞ
Genç Kurgu"ama sen hayatıma girince karanlık duvarlarda rengarenk oldu tablolarım." diyordu Oğuz. o karanlık duvarların şahit olduğu acısını, teninde silinmeyen izleriyle anıyordu çünkü. rengarenk tablolar nefes oluyordu çürüyen portresine. duygularını sildiğ...