Bu hayatta kaybettiklerimiz kadarız aslında. Bazen birkaç beden, bazen birkaç ruh, bazen sadece birkaç parça eşya... Kazandıklarımız, kaybedilenlerin yarasını sarmak için verilen yara bandıdır sadece. Bu yüzden önce kaybeder, sonra kazanırız.
___________
Min Ah gördüğü kabusun etkisiyle dudaklarının arasından hafifçe inledi. Kasılan bedeni, acıyan ruhu... Eliyle yattığı kanepeye serili olan çarşafı sıktı. Gözünün önündeki alevler büyürken üstündeki bedenler git gide ağırlaşmıştı. Bağırmak istiyordu ama yarı baygın halde yaptığı tek şey göz yaşı akıtmaktı. Bir yerleri fena yaralanmış ve kanıyordu. Ama neresi olduğunu anlayacak kadar kendinde değildi. O acıya dayanıklıydı. Ona rağmen bedeni çok acıyordu.
"Ac-ı-yor." diyebildi kesik nefeslerinin arasında. Bir yerlerde hala bombalar patlarken bulundukları viraneden geriye kalan birkaç kolon da üzerindeki ceset yığınının üstüne düştü.
Nefes nefese titreyerek uyanmadan önce gördüğü son görüntü yanarak üstlerine düşen kolondu. Ter içindeydi. Islak koluyla gözlerini silerken sakinleşmeye çalıştı. Nefesi normale dönmemiş ve hala titrerken omzuna konan bir el ile yerinden sıçradı. Karanlık salonda ona endişeyle bakan Chan elindeki suyu önlerindeki sehpaya koyup hala kendisine dehşet içinde bakan kadının yanına oturdu.
"Geçti. Kabus gördün sadece. "dedi Chan sakin bir sesle.
Şu an terden sırılsıklam olan ve titreyen bedene sarılmak isterdi. Ama geçen gün yaşanan olaydan dolayı çekindi. Onun yerine sırtını sıvazlamayı tercih etti.
Min Ah gözlerini kapatıp bekledi bir süre. Nefesi daha normal bir hale döndüğünde sehpadaki suyu aldı ve birkaç yudum içti.
"Saat kaç?"diye sordu Min Ah.
Normale dönen bakışlarını Chan'a çevirdi. Chan kolundaki akıllı saate baktı.
"5.35."
Min Ah ellerini pijamasına sürerek kuruladı ve yüzünü sıvazladı.
"Sen neden ayaktasın?"
"Su içmeye kalktım."
"Anladım."
Chan hala elleri titreyen kadına biraz daha sokuldu.
"Min Ah, anlatırsan rahatlarsın belki."
Min Ah başını iki yanına salladı.
"Git yat hadi. İyiyim ben. Hep olur bu."
Min Ah, Chan'ı yanından net bir şekilde kovduğunda Chan istemese de ayaklandı.
"İyi geceler."
"Sana da."
Chan karanlık salonun köşesindeki kapıdan geçerek daha karanlık olan koridora girdiğinde Min Ah'nın telefonunun ışığı yandı. Tekrar kanepeye uzanmaktan vazgeçip telefonu eline aldı. Ekranda gördüğü yazı kaşlarını çatmasına sebep olurken yeni kuruladığı gözleri doldu.
***
Chan, Min Ah'nın yanından ayrıldıktan kısa bir süre sonra yorgunluğuna yenik düşüp uyumuştu. Changbin'in onu dürterek çağırmasıyla zorla da olsa gözlerini araladı.
"Kahvaltı hazır." dedi Changbin, gözlerini açan Chan'a gülümseyip. Chan başını salladı ve kendini yataktan kalkmaya zorladı. Elini yüzünü yıkayıp salona geçtiğinde kanepedeki yabancıyı görmesiyle durakladı. Gözleriyle salonu ve mutfak masasındaki arkadaşlarını taradı.
" Min Ah nerde?"
Masadaki üyeler yarı uykulu yarı buruk bakışlarla bir ona bir de kanepedeki yabancıya baktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ KURT
FanfictionHayatını gizli saklı, bir maskenin ardında yaşıyordu genç kadın. Hayatını birilerinden saklanarak, onlardan daha güçlü olmak için ailesini karanlık köşelerde seyrederek geçirmişti. Sabırla o gücü ezeceği günü bekliyordu. Hayat ki, onu bu süreçte def...