Hayatımızdaki sorunlar hep vardır. Bizi yıpratan o sorunların varlığının süresidir. Bir şeye saatlerce, günlerce, aylarca hatta yıllarca katlanmak insan ruhuna büyük bir yüktür. O yük gittiğinde ise bir asansöre binmişiz gibi yükseliriz. Hellevator'a binmişiz gibi...
______________"Min Ah, öldü." dedi Evren.
Sonrası ise birçok kişinin hatırlayamacağı kadar hızlı olmuştu. Chan, ortalığı dağıtmış, Felix ağlayan sevgilisini kollarına almış, Minhyuk babasına sarılmış, üyelerin bir kısmı Si Wan ve Minhyuk 'a destek olmaya çalışırken Changbin, Minho ve Je Ha Chan'ı sakinleştirmeye çalışmıştı. Bütün bu sinir harbi ise duydukları silah sesleri ile yarıdan kesilmiş ve hepsi buldukları yere çöküp kalmıştı.
***
İri yapılı siyah giyimli adam Evren'e bir yumruk daha attı. Evren'in başı yana savrulurken az ötede elleri ve ağzı bağlı Felix'i buldu bakışları.
"Bilmiyorum dedim ya." dedi Evren kesik nefeslerinin arasından. Gözlerini sevgilisinden çekip karşısındaki adama baktı. 50'li yaşlarda, olduğundan çok daha genç görünen yakışıklı biriydi. Kemikli bir yüzü etkileyici, iri kahverengi gözleri vardı. Bordo takım elbisenin içinde oldukça karizmatik görünüyordu. Evren ona tiksintiyle bakarken onun yüzündeki hafif tebessüm silinmedi.
"Bu istediğim cevap değil. Son kez soracağım. O da güzel sevgilinin hatrına." dedi gözleriyle Felix'i süzerken. Evren tıslayarak kıpırdandı yerinde.
"Adi köpek! Hem Mina'yı öldürdün hem de gelmiş yerini mi soruyorsun?! Ne çeşit bir manyaksın sen?!"
Evren sinirden titremeye başlamıştı artık. Karşısındaki adam ise elindeki kristal viski dolu bardağından bir yudum alıp hahlayarak yan yana dizdiği gruba ve onlardan ayrı tam önünde duran Evren'e baktı. Derin bir nefes alıp elindeki bardağı yaslandığı bar tezgahına bıraktı.
"Bana yalan söyleyip durma!" diye kükredi adam. Surat ifadesi de ses tonu da geldiğinden beri ilk defa değişmişti.
"Mina buralarda bir yerlerde. Ve sen bana nerde olduğunu söyleyeceksin." dedi dişlerinin arasından. Bu hali o ortamdaki herkes için ilkti.
Ortadoğu'daki terörün kaynakçısı, en büyük planlayıcısı ve Min Ah'nın yaklaşık otuz yıllık takıntılısı Menderes Arslan'ın sinirlendiğini, sesinin tonunun değiştiğini kimse görmemişti. Ama şu an karşılarında sinirden kasları seğiren bir baron vardı.
"Mina öldü." dedi Evren dişleri arasından.
"Onu sen öldürdün!"
Evren dolan gözlerini yok sayarak dik dik baktı karşındaki adama.
"Hayır, aptal. Mina her yeri patlattı sonra da defolup gitti. Ve buraya geldi çünkü sevdiği herkes burda. " dedi Büyük Baron hala sıkmakta olduğu dişlerinin arasından.
"Şimdi bana nerde olduğunu söyle. Bu hepiniz için son şans."
Evren afallamıştı. Ona Min Ah'nın Menderes'in oyununa gelip öldüğü söylenmişti. Eğer hayatta kalsaydı geldiği ilk yer burası olurdu, adam haklıydı. Evren düşünceleri arasından aklında parlayan düşünce ile başınj dikleştirdi. Olabilir miydi? Evren kendini tutamayıp gülmeye başladı. Tıslama şeklinde başlayan gülüşü kahkahalara dönüştü.
"Aptalsın! " dedi kahkahası arasından. Yediği dayağa ve bulunduğu konuma rağmen keyfi yerine gelmişti.
"Beyin hasarının bu kadar çabuk etki gösterdiğini bilmiyordum." dedi Menderes bıkkınlıkla nefesini verirken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ KURT
FanfictionHayatını gizli saklı, bir maskenin ardında yaşıyordu genç kadın. Hayatını birilerinden saklanarak, onlardan daha güçlü olmak için ailesini karanlık köşelerde seyrederek geçirmişti. Sabırla o gücü ezeceği günü bekliyordu. Hayat ki, onu bu süreçte def...