18

11 3 0
                                    

Hayatlarımızın evreleri vardır. Bu evreleri yaşadığımız duyguların baskınlığı belirler. Bazen acılarımızın olduğu evre hayatımızın sonudur. Bazense huzura sonun başlangıcında erişiriz.

__________________

Alevler saatlerce yükselmişti. Depo tamamen kül olana kadar Min Ah öylece oturmuş ve izlemişti. Arabasını eve sürerken burnunda kan ve yanık kokusu vardı. Evin önüne park ettiğinde o kadar dalgındı ki, kapının önüne oturmuş onu bekleyen sevgilisini ancak ayağa kalktığında fark edebildi. Min Ah karşısındaki adama baktı. Biten gözyaşları yine ıslatmıştı gözlerini. Onu ne kadar özlediğini kelimelerle anlatamazdı. Min Ah'nın yeşilleri dikiz aynasına kaydı anlığına. At kuyruğu yaptığı saçları dağılmış, kahkülleri birine girmiş, yüzüne sıçrayan kanlar kurumuş ve yüzü is olmuştu. Sonra ellerine baktı. İsin grisiyle karışık kan kurusu vardı ellerinde. Min Ah dudaklarının içini ısırıp indi arabadan. Hava aydınlanmak üzereydi. Şafak sökmeden önceki en karanlık andalardı. Bu karanlığa sığınıp başını eğdi ve ellerini arkasına sakladı Min Ah. Chan'ın ona geldiğini fark ettiğinde kendi geri çekildi. Ama Chan durmamıştı.

"Gelme."

Min Ah'nın yorgun çıkan sesi Chan'ın adımlarını sadece hızlandırmıştı.

"Chan, ben-"

Cümlesini tamamlayamadan sevgilisinin kolları arasında buldu kendini.

"Seni özledim." dedi Chan.

Min Ah dolan gözlerini kapatıp yutkundu.

"Chan, ben çok pisim. Dokunma bana."

"Umrumda değil."

"Chan üzerimde başkasının kanı var, sarılma bana!" diye bağırdı Min Ah. Sesinde utanç vardı sadece. Aldığı tepki ise Chan'ın ona daha sıkı sarılmasıydı.

"O zaman daha çok sarılmalıyım." dedi Chan yumuşacık sesiyle. Min Ah eğdiği başını kaldırıp sevgilisine baktı. O da değişmişti. Kendi gibi zayıflamıştı ve günlerdir uyumadığı her halinden belliydi. Min Ah kendini suçlu hissetmişti ama Chan'ın bakışları bile ona 'sorun yok' diyordu. Min Ah pes ederek omuzlarını düşürdü ve yüzünü Chan'ın boyun girintisine sakladı. Kanlı elleriyle dokunmaya hala cesareti yoktu. Ama en azından kollarını iki yanına salıp sakladığı yerden çıkarmıştı.

"İçeri girelim mi?" dedi Chan.

Min Ah başını salladığında Chan kollarını gevşetip arasından çıkmasına izin verdi.

Beraber eve geçtiklerinde Min Ah direkt duşa girmişti. Chan ise aylardır gelip gittiği için dağınık olan evi toparlamıştı. Min Ah'ya soracağı çok soru vardı. Kafasında Min Ah'nın geçmişi, garip davrandığı anların muhtemel açıklamaları dönüyordu. Şimdilik bunları öteleyip özlediği sevgilisine odaklanmaya kadar verdi Chan. Banyonun kapısının açılıp kapanma sesi geldiğinde Chan elinde katlamakta olduğu battaniyeyi bırakıp yukarı çıktı. Merdivenin sonlarına geldiğinde giyinen sevgilisini görebiliyordu. Gözleri Min Ah'nın zayıflayan bedeninde gezindi. Yeni yara izleri vardı. Chan paytak adımlarıyla Min Ah'ya arkasından yaklaşıp sarıldı. Yanağını başına yaslayıp şampuan kokusunu içine çekti.

"Saçların güzel olmuş." dedi Chan uykulu sesiyle.

Min Ah gülümseyip sırtını ve başını Chan'a yasladı.

"Gerçekten mi?"

"Hıhım."

"Beğenmezsen diye korkmuştum."

"Senin olan her şeyi beğenirim ben."

Min Ah kıkırdayıp gözlerini kapattı.

"Ben birkaç saat sonra çıkmalıyım. Çıkmadan birazcık uyusak mı?"

YALNIZ KURTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin