Eski zamanlarda bazı insanlar geceleri vampir avına çıkarlardı. Av planı genelde değişmezdi. Önden yem olarak yolladıkları, 'kahraman' sıfatını alacağı vaat edilerek gözü boyanılan ve diğerlerine göre savunmasız ve zayıf olan genç genelde yara alırdı hatta öledebilirdi. Yollanan yem sayesinde tuzağa düşen vampirleri savunmasız anlarında yakaladıklarında üzerlerine ateşe verdikleri tahtaları, kızgın demirleri atıp onları küle çevirirlerdi. Bazen acemi olan vampirler insanoğlunun hazırladığı tuzaklara yakalanır ve eğer şanssızsa sabaha kadar oradan çıkamaz ve yanarak can verirdi.Peki insanlar bunu neden mi yapıyordu? Her ırkı kendileri gibi sandıkları için, eğer öldürmezlerse öleceklerini düşündükleri için. Halbuki vampirler mecbur kalmadıkça insanlara yaklaşmayı tercih bile etmezdi.
Yine böyle bir zamanda ormana yakın olan küçük kasabada yaşayan halk, aralarından seçtikleri gençleri vampir avlamaya gönderiyordu.
"Büyükbaba, Jungwon'a ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum." Büyükbaba kasabanın en yaşlısı ve en çok sözü dinlenen kişisiydi. Heeseung'ın söylediğine cevabı ise çok gecikmemiști. "Onu yem yapacaksınız." Heeseung büyükbabanın yüzüne şaşkınca baktı. İşin en başında yem kullanmayacakları söylenmişti. Diğer kasabalarda kullanılan bu yöntem oldukça caniceydi ancak Heeseung mecburen kafa sallayıp büyükbabanın kulübe misali evinden çıktı. Büyükbabanın seçtiği kisilere haber vermesi gerekiyordu.Kafasını kaldırdığı gibi karşısında en yakın dostunu gördü. "Bunu yapmayacağız." Onları dinlemiş olmalıydı. Sunghoon onaylamaz bakışlarını kendisinin üzerinde gezdirirken cevapladı onu Heeseung. "Sen kapı mı dinliyorsun?" Göz deviren genç karşısındakine çıkıştı. "Sorun bu mu? Jungwon'u ölüme yollamanı söyledi adam." "Bende Jungwon'u o canavarların eline vermek istemiyorum ama büyükbabaya karşı gelemeyiz." Histerik bir gülüş bıraktı ortama Sunghoon. "Ne oluyorsa o adam yüzünden oluyor zaten, bu zamana kadar kasabaya tek bir vampir bile gelmemişken adam gelmiş bize onları avlayın diyor!" Sesi yükselen gencin ağzını kapatıp kulübeden uzaklaştırdı Heeseung. "Manyak mısın sen? Ne diye bağırıyorsun?" Sunghoon ağzının üzerindeki elleri bir hışımla ittirdi. "Haksız mıyım? Bizim ailelerimiz bile vampir avlamamış, ne oldu da birden buna mecbur kalıyoruz anlamadım ki! Hayır yani şu yaşıma geldim, ormana kozalak toplamaya bile gittim ama ne bir vampirin saldırısına uğradım ne de bir vampir gördüm. Neden sakince yaşamaya devam etmiyoruz sanki?" Heeseung derince bir nefes verdi ve elini Sunghoon'un omzuna koydu. "Sakin ol. Bende bunu yapmak istemiyorum ama büyükbaba ne derse yapmak zorundayız biliyorsun." Sunghoon omzunda hareket eden eli ittirdi. "Ben gelmiyorum o zaman, Jungwon'un ölüme terk edilişini izleyemem." Heeseung'a konuşma hakkı tanımadan yürüyüp gitti oradan.
Heeseung ellerini saçlarına geçirip kafasındaki düşünceleri toplamaya çalışıyordu. Seçilen bütün gençlere haber vermişti. Geriye sadece azıcık ilerisinde sepetindeki elmaları satan Jungwon kalmıştı. Tam bunu yapamayacağını düşünüp gidecekken Jungwon onu fark edip el sallamış ve yanına gelmesini sağlamıştı. "Nasılsın hyung?" Neşeli sesiyle kendisine seslenen küçüğe gergince baktı Heeseung. Sorun olduğunu anlayan Jungwon, yüzündeki gülümsemenin yerini endişenin almasına izin verdi. "Sorun ne?" Heeseung, kendisinden cevap bekleyen küçükle en sonunda konuşmaya başladı. "Büyükbaba seni vampir avı için seçti..." Sorunun ne olduğunu anlamayan Jungwon devam etmesini bekledi. "...Yem olarak." Heeseung, sonunda söylemiş olmanın rahatlığı ve onu ölüme yollamak istememesi sebebiyle duygu karmaşasına girip ağlamaya başladı. "Ben...Ben gerçekten istemedim Jungwon ama hiçbir şey diyemedim. Özür dilerim." Jungwon duyduğu şeyleri sindiremeyip olduğu gibi yere çöktü. Çevredeki kişilerden bazıları onları izliyordu. Heeseung yere çöken küçüğünün önüne eğildi. "Bak sana bir şey olmaması için elimden geleni yapacağım tamam mı? Lütfen... Lütfen benden nefret etme Jungwon. Bunu ben istemedim." Jungwon'un kendisine sarılan büyüğü ile dünyayla olan iletişimi yerine gelmiş gibiydi. "Sorun değil hyung..." Tek söyleyebildiği bu iken. Sakince Heeseung'dan ayrılıp sepetini de eline aldı ve oradan uzaklaştı.
Onları izleyen birkaç kişinin arasından Heeseung'ın gözleri Sunghoon'unki ile buluştu. Dostu ona nefretle bakıyordu.
Jungwon tek başına yaşadığı küçük tahta evine geldi. Anne ve babasını kaybetmişti. Haklı buldu büyükbabayı. Anne ve babası bile yokken öldükten sonra arkasından çok ağlanmazdı.
Bütün gün çıkmadı evinden. Sunghoon bir ara Jungwon'un evinin önüne gelse de onu da içeri almayıp iyi olduğunu söyleyip yollamıştı. İyi yanından bakmaya çalışıyordu, anne babasına kavuşma ihtimali vardı ancak daha önce hiç görmediği vampirler tarafından öldürülecek olmak onu oldukça korkutuyordu. Bu tür düşüncelerle kendini uykuya bıraktı, neyseki dedi uyumadan önce neyseki yaşayan bir ailem yok.
_____________________
heeseung
sunghoon
jungwon
kolay hayal edilmesi için kendi hayal ettiğim şekli bırakayım şöyle üyeleri
diğer üyeler de geldikçe koyarım
umarım sevmişsinizdir
mei kaçar ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my night guest - [jaywon] ✔
Fanfiction"...insanlar vahşi ve vicdansız yaratıklar, birbirlerini öldürmekten de asla çekinmiyorlar." Her şey geceleri Jungwon'un balkonundan gelen misafirle başladı.