Akşama doğru etraftan kalabalık insan sesleri duyuluyordu. Sunghoon kendini camdan sarkıtıp insanların olduğu tarafa baktığında ellerinde yanan meşalelerle oraya doğru gelen insan topluluğunu gördü. Hemen geri çekilip yanındaki Jungwon ve Kyungmin'e baktı. Sonra da gözleri Jake'inkilerle kesişti, bir sorun vardı."Sorun ne Sunghoon?" Jake ayağa kalkıp Sunghoon'un kolunu tutarken sıraladı kelimelerini. Diğer ikili ise merakla bakıyordu onlara. Sunghoon sinirle yutkundu ve saçlarını geriye doğru attı. Bu durum iyice içinden çıkılmaz oluyordu. "Kasabalılar, buraya geliyorlar ellerinde meşalelerle. Burayı yakacak olmalılar." Jungwon sinirle ayaklandı. "Ne! Buna izin vermiyorum, burası benim evim." Resmen burnundan soluyan Jungwon ailesinden kalan son şey olan bu evin de elinden alınmasına göz yumamazdı.
Kapıya vurulma sesleri hepsini bir telaşa soktu o sırada. Jungwon korkuyla gitti ve kapıyı araladı yavaşça. "Benim Jungwon, korkma." Duyduğu tanıdık sesle kapıyı sonuna kadar açarken nefes nefese olan bedene baktı. Koşmuş olmalıydı. Heeseung içeri kafasını uzattığında içerideki üçlüyü gördü. "Ne duruyorsunuz burada? Evle birlikte yakılmadan gelin benimle, gidiyoruz." Jungwon itiraz edecekti ki Sunghoon onu susturdu. "Seni de mi yakmalarını istersin? Yürü çabuk!"
Heeseung Jungwon'un daha fazla sorgulamasına izin vermeden hepsini dışarı çıkartmış Jake'in fikri ile onun ormandaki evine gitmeye başlamıșlardı. Jake'le tanışan Heeseung, bir yandan onunla konuşup bir yandan yanındaki bedenleri kontrol ederken konuşan Kyungmin ile başını ona çevirdi. "Ben... ben gelemeyeceğim." Üzgünce olduğu yerde durup önündekilere bakarken ellerini aşağıda birleştirdi Kyungmin. Korkak olduğunu ve öyle göründüğünü hissediyordu. "Neden?" Jungwon, sakince sormuştu sorusunu bir yandan da korkuyordu. Kasabaya dönüp oradakilere kaçtıklarını ve ne nereye gideceklerini söylerse diye ama sonra bunu yapacak kadar kendisinden nefret etmediğini hatırlattı kendine. "Ailemi bırakamam... Korkağın tekiyim biliyorum." Derin bir nefes bıraktı Kyungmin dudakları arasından. "Sana güveniyorum Kyungmin, yerimizi ifşa etmeyeceğini tahmin ediyorum. Git hadi, yokluğumuzu fark edip arama yapmadan yetiş onlara ve hiçbir şey bilmediğini söyle. Yoksa seni de rahat bırakmazlar." Kyungmin usulca başını salladı Heeseung'a ve hepsine sıkıca sarıldı. Jungwon'dan ayrılmadan önce kulağına fısıldadı. "Yaşayacağına dair bana söz ver
Bir şekilde bul beni tekrar, cesur biri olabilirsem bende seni bulacağım. Söz mü?" Sarılmayı bıraktıklarında fısıltı gibi sözleriyle başını salladı Jungwon. "Söz veriyorum." Kyungmin son kez hepsine bakıp el salladı. "Size de iyi şanslar, lütfen yaşamaya çalışın." Sözlerini söyleyip henüz yeni girdikleri ormanın çıkışına doğru gitmeye başladı.Uzun süredir yürüdükleri için artık bitkin düştüklerinden dolayı bir ağacın dibine oturdular. "Bu çok korkutucu..." Heeseung'ın kopardığı ota bakarken mırıldandıklarına cevaben konuştu Jake. "İnsanlar, korkutucu olan insanlar ve onların cahil düşünceleri."
Kimsenin konuşası gelmiyor, ortamdan ses çıkmıyordu. Jungwon olanları kavramakta hala zorlanıyordu. Evden çıkarken kalabalığı görmüştü, daha dün ona gülümseyen ve yaşadığına sevinen adam elinde alev almış bir meşale ile geliyordu. Gözlerindeki kötü duygular ise rahatça okunabiliyor, elindeki ateşin kırmızılığından mı bilinmez adamın gözleri hırsından ve öfkesinden resmen yanıyordu. Vücudunda hissettiği tuhaf duygu düşüncelerinin önünü kesti ve etrafına bakındı. Karşıdaki ağaca baktığında gördü onu. Jay, onu izliyordu. Yanında da kendisi gibi iki kişi daha vardı, fark edilmeleri ile diğerine göre daha kısa boylu olan önce yerinde zıplasa da sonra şirince Jungwon'a el salladı ve gülümsedi.
"Hey, Sunoo!" Jake oturduğu yerden kalkıp konuşunca Sunghoon ve Heeseung ikiliside onun ve fark etmeselerde Jungwon'un biraz önceden beri baktığı yere baktılar. Üç vampir, önde Jungwon'a el sallayan ve arkasında Jay ile uzun çocuk olmak üzere birlikte yanlarına gelip onlara yaklaştılar. "Jake?" Yanındaki kişilere kısaca göz attı. "Hangisi Sunghoon?" Öndeki çocuğun konuşmasıyla onun Sunoo olduğunu anlamışlardı. Jake ona yalandan sinirle bakarken Sunoo gülüyordu. Heeseung ve Sunghoon'u huzursuz eden ise onların vampir olması ve aralarından birinin Jay olmasıydı. Jungwon ise gözlerini kendisinden çekmeyen vampire bakmamakta kararlıyken hemen önündeki uzun çocukla göz göze gelmişti.
"Bunlar Jay ve Niki, bende Sunoo." Sunoo'nun tanıtma konuşması Niki ile Jungwon'un dikkatini dağıtırken sıra Jake'e geçmişti. "Sunghoon, Heeseung ve-" "Jungwon, değil mi? Jay hyung bahsetmişti." Jake, sözünün kesilmesi ile derin bir nefes verdi. Jungwon sakince kafa sallarken Sunghoon, gerginlikle kolunu küçüğünün omzuna koydu. Sunoo ona gözlerini kısıp bakarken Jungwon'un bakışları Jay'inkileri buldu sonunda. O kadar boş bakıyordu ki ama sanki bir o kadar da duygu yüklüydü o bakışlar. Jungwon buna anlam verememekle birlikte gözlerini de ondan ayıramamıștı bir süre.
Gözünü Jay'den alamayan tek kişi o da değildi. Heeseung'da sinir ve tedirginlikle bakıyordu ona. Ortamdaki bu gerginliği fark eden Jake iki tarafa da göz gezdirip tebessüm etti. "Sanırım konuşulması gerekenler var."
_______________
niki ve sunoo
ehem, evet
uzun bir bölümle geldim yani diğer bölümlerden uzun en azından
umarım beğeniyorsunuzdur
hatalarım olabilir çünkü her kontrol ettiğimde eksiklikler görmeye devam ediyorum
neyse güzel günler dilerim,
kendinize iyi bakın~
mei kaçar ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my night guest - [jaywon] ✔
Fanfiction"...insanlar vahşi ve vicdansız yaratıklar, birbirlerini öldürmekten de asla çekinmiyorlar." Her şey geceleri Jungwon'un balkonundan gelen misafirle başladı.