Kapısına vurulması ile yattığı yerden kalktı Jungwon. Kapıyı açıp uykulu şekilde gelen kişiye baktı. Sunghoon kendisine bakan küçüğü de kendisi ile birlikte içeri sokup omuzlarından tutarak konuştu. "Beni dinle, bunu yapmak zorunda değilsin. Seni buradan götürebilirim. Ölmek zorunda değilsin duydun mu beni? Git hemen üzerini değiştir ben eşyalarını toparlıyorum." Jungwon gözlerini kaşıyıp odasına gitmek üzere olan büyüğünün kollarını tuttu. "Hyung bunu yapmana gerek yok." "Asıl senin bunu yapmana gerek yok tamam mı? Ölmek zorunda değilsin." Jungwon kendisine kaşları çatık şekilde bakan Sunghoon'a sarılıp cevap verdi. "Birileri ölmek zorunda ve en azından benim yaşayan bir ailem yok. Kimse arkamdan çok üzülmeyecek." Kollarını ayırıp devam etti. "Siz de alışacaksınız zaten." Sunghoon içinde yanan öfkeyi içinde tutamadı. "Ne saçmalıyorsun sen ya? Biz birlikte büyüdük Jungwon, hepimiz. Senin yokluğuna nasıl alışacağız? Onu geçtim seni ölüme yollamamı nasıl bekleyebiliyorsun? Heesung bunu yapmış olabilir ama ben yapmayacağım. Büyükbaba bu sefer hata yapıyor tamam mı? Yeter artık şu yaşlı bunak ne derse doğru gibi davranmayı kesin!" Karşısında korkmuş küçüğünü gördü. Fazla gitmişti üzerine, onun suçu değildi bunlar. Kafasını yukarı kaldırıp derince nefes alıp verdi sakinleşmek adına. Sonra da önündeki Jungwon'a sarıldı. "Üzgünüm, bunlar senin suçun değil. Özür dilerim." Bir sey demedi kollarının arasındaki küçük beden.
Kapıya tekrar vurulması ile Jungwon büyüğünün kollarından sıyrıldı. Kapıyı açtığında Heeseung'ı gördüler. Sunghoon onu görünce memnuniyetsizce yüzüne bile bakmadan çıktı evden. Heeseung da bir süre onun arkasından bakıp Jungwon'a döndü. "Hazırlan gideceğiz." Jungwon ufak bir kafa sallama ile onaylayıp kapıyı kapattı. Doğru mu yapıyorum diye düşünmeden de edemese de gidip hazırlandı.
Ormanda ağaçların arasında tedirgin bir şekilde yürüyordu genç. Diğerleri her ihtimale karşı oldukça geriden geliyordu. İzleniyor gibi hissettiğinde olduğu yerde durup etrafına bakındı ve o an kanını donduran bir şey oldu. Bir vampir bir kaç adım ötesindeki ağacın tepesinden ona bakıyordu. Yutkundu, içinden dualar ediyordu. Stres ve korkunun da etkisi ile elleri terlerken kaçmak istedi ama sanki onu tutan bir şey vardı. Aynı vampirden gözünü alamamasını sağlayan bir şey olduğu gibi.
Vampir sakince atladı ağaçtan. Jungwon korkudan bacaklarının titrediğine yemin edebilirdi. Vampir kendisine doğru gelmeye başlayınca derin ve kesik nefesler alarak geriye birkaç adım atınca vampir durdu. Sanki onu korkutmak istemiyor gibiydi. "Benden korkmana ge-" Kendisine doğru atılan yanan odunla lafı yarıda kesilmişti. Üzerine gelmeyen odun Jungwon ile tam ortasına gelmiş ve yavaş yavaş büyüyen bir yangına dönüşmüştü. Jungwon korkudan olduğu yere çökmüş ve kulaklarını kapatarak her şeyin bir kabus olmasını diliyordu.
"Jungwon! Gel buraya ne duruyorsun!" Heesrung'ın sesiydi bu. Vampir onları fark edince kaçmaya başlamışlardı. Jungwon ise dünya ile iletişimi kesilmiş gibiydi o an. Heeseung, vampirin Jungwon'a doğru gittiğini görünce bir şey yapmak istesede tek başına bir şey yapamayacağı için sinirle arkasını döndü. Bunu izleyemezdi ve kasabaya doğru koşmaya başladı.
Vampir yanan ateşin etrafindan dolaşıp Jungwon'un yanına ulaştı. Onu korkutmamak için sakince ve yavaş hareket ediyordh ancak Jungwon zaten korkudan dolayı hiçbir şeyi kavrayamıyordu. "Adın Jungwon değil mi? Seni evine götürmemi ister misin?" Koluna dokunacağı sırada Jungwon kendini geri çekip yere oturdu. "Lütfen, lütfen bana dokunma. Zarar verme bana lütfen." Gözünden akan yaşlarla kendisi de bilmiyordu ne dediğini. "Tamam sana zarar vermeyeceğim. Bak bana benden korkmana gerek yok, sana zarar vermem. Güven bana." Jungwon bir kendisine uzatılan ele bir de vampirin yüzüne baktı. Güvenmek istese de mantıklı gelmiyordu ancak zarar verecek olsa çoktan vermişti dedi kendi kendine. Gözlerindeki yaşları sildi ve vampirin elini tutup ayaga kalktı. "Ben Jay, seni evine götüreceğim tamam mı?" Hala elini tutan vampir ona fazla güven vermişti, söylediklerini kafasıyla onayladı.Birden kendini havada hissedince gözlerini kocaman açtı. Jay tarafından kucağa alınmıştı. "Kasaba da normal şekilde yürürsek çok dikkat çeker." Jungwon'un bir şey demesine kalmadan devam etti Jay. "Evin, kasabadaki hangi ev?" Jungwon önce bir şey diyemeyip boş boş Jay'in suratına baktıktan sonra kafasını iki yana sallayıp cevap verdi. "Ormanın girişindeki üçüncü ev." Jay, "Tamamdır. Sıkı tutun.". Jungwon, kollarını iyice ona sararken birden sert bir rüzgar esti ve gözlerini açtığında evinin arka tarafında, odasının balkonundaydı. Jay onu yavaşça kucağından indirdi. "Şey, teşekkür ederim." Jay ona bakıp gülümsedi, gideceği sırada Jungwon tarafından durdurulmuştu. "Seni bir daha görebilecek miyim?" Jungwon az önce söylediği için kendini sorguladı birden. Neden Jay'i tekrar görmek istiyordu ki? Jay ona bakmayıp arkasını dönerek konuştu. "Geceleri balkonunun kapısını açık bıraksan iyi olur."
Jungwon, giden vampirin ardından odasına girip kendini yatağına bıraktı. Ölmemişti, kendisini ölüme bırakan arkadaş bildiklerinin aksine bir vampir korumuştu onu. Daha fazla düşünmek istemedi ve gözlerini kapattı. Uyumak istiyordu, uyumak ve her şeyi unutmak. En çok da içindeki o ölüm korkusunu unutmak istiyordu.
_________________________
jay
çocuk resmen vampir olmak için doğmuş başka açıklaması yok bunun
neyse sevmiş olmanız dileği ile
güzel günler ~
mei kaçar ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my night guest - [jaywon] ✔
Fanfiction"...insanlar vahşi ve vicdansız yaratıklar, birbirlerini öldürmekten de asla çekinmiyorlar." Her şey geceleri Jungwon'un balkonundan gelen misafirle başladı.