Bölüm 1

2.9K 74 39
                                    

Açıklama:

1. Saadet ve Sena karakterleri yok. Daha eğlenceli olacağına inanıyorum.

2. Salih Çukura gelmiyor. Babasının İdris Koçovalı olduğunu bile bilmiyor.

3. Bir süpriz var. Eminim hepiniz seveceksiniz. Yeni bir karakter ekledim. Spoi vermeyeceğim. Merak edin.

4. Kahramanı Baykal öldürüyor.

5. İlk iki bölüm diziden alıntı olacak. Kalanları benim Hayal ürünüm.

Bu kadar. Şimdi bölüme geçelim.

<•••>

“Selamünaleyküm İdris bey. Ben senin eski adamlarından Kasım. ‘Menekşe’ pavyonda bir kız vardı. Gonca diye bildiğin. Hatırlarmısın bilmem. Hatırlamazsın. Mapusa girdiydin o sene. Unuttun gitti. Ben o Gonca diye bildiğin kızın kocasıyım. Senden sonra benimle evlendirdiler onu, gözünün dibine benimle birlikte gömdüler Çukur’a. Hamileydi çünkü. Bil bakalım kimin çocuğuna. Ha diyeceksin ki, sizi kim evlendirdi. Bak o da başka bir mesele. Hepten karışık mesele. Ben bir hafta sonra hapisten çıkacağım. Çıktığım gibi de beni öldürecekler. Oğluna ne olduğunu öğrenmek istiyorsan beni korumaya bak. Ya İdris bey, bir oğul kaybettin, bir oğul kazandın. Görüyor musun Allahın işini?”

Kahvede yalnız başına oturan İdris Koçovalı iki günden beri  elinden düşürmediği mektubu tekrar tekrar okudu.

Ne yapacağını bilmiyordu, daha doğrusu bunu ailesine nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Bir oğlu vardı. Bir evladı daha vardı.

En acısı da şimdi haberi oluyordu ondan. Kim bilir ne hallerde büyümüştü o çocuk. Babasız, yalnız büyümüştü. Hayal bile edemiyordu hayatını, yaşadıklarını.

İdris baba derin bir nefes aldı. Oğlunu bulmalıydı önce. Sonra öderdi günahlarının bedelini.

İki gündür Gonca ve Kasım'ı araştırıp, soruşturmuştu.

Duyduklarına göre, kendisi içeri girdikten sonra Gonca ,yani, gerçek ismi ile Mihriban, Kasım ile evlenmiş ardından bir de çocukları olmuştu.

1988 yılında Mihriban Kasım tarafından öldürülmüştü.

Çocuktan haber yoktu..

Çocuğun akrabaların araştırmaya çalışmıştı ama hakkında hiç bir şey bulamamıştı.

Yanında Emmi ve Paşa olmadan ya da çukurun adamı olmadan bu kadar oluyordu işte

Masadan ayağa kalkarak kahveden çıktı. Telefonunu cebinden çıkarıp Emmi ve Paşa’ya bir saat içinde mezarlıkta olmaları ile ilgili mesaj attı.

Kendisi de arabasına binerek yola koyuldu.

***

İdris mezarlığın girişinde kardeşlerini beklerken aklında söyleyeceklerini düşünüyordu. Şimdilik söylemeyecekti bir oğlunun daha olduğunu. Önce bir çocuğu bulsun sonra herkese her şeyi anlatırdı.

Bir kaç dakika sonra siyah bir araba yaklaştı mezarlığın girişine ve durdu. İçinden Emmi ve Paşa çıktı. İkisi de İdrisin neden onları buraya çağırdığını merak ediyordu. Vakit kaybetmeden hemen onun yanına doğru adımladılar.

“Hoş geldiniz" diye söze başladı İdris baba.

“Hayrola İdris, yoksa bize mezar yeri aldında bizi onu göstermek için mi çağırdın?”

Paşa bunu şaka niyetine söylemişti ama İdrisin yüzündeki ifadeyi görünce, şaşırdı.

“Yer ayırdım, evet. Gerçek. Bizim kabristanın bir yanı senin, bir yanı Emmi’nin. Bunca yıl birlikte yaşadık madem, öldükten sonra da yan yana yatarız. Bırakmam sizi öyle.”

“Ne diyeyim, sağ olasın.”

İdris derin bir nefes aldı ve konuyu değiştirdi. Asıl meseleye hemen gelseler iyi olurdu .

“Bunu göstermeye çağırmadım sizi. Başka bir şey var. Az yürüyelim gelin.”

İdris girişi geçip mezarlığın içlerine doğru ilerledi. Emmi ve Paşa da onu takip etmeye başladılar. İdrisin neden onları buraya getirdiğini çok merak ediyorlardı.

“Bir kız vardı, Gonca. Hatırlıyor musunuz?”

Paşanın yüzü ‘Gonca’ isminin geçmesiyle tuhaf bir hal alırken,  diğerleri bunu faketmeden hemen ifadesini düzeltti ve onları dinlemeye devam etti. İdris durduk yere neden bu kızı sormuştu ki şimdi? Yoksa bir şeyler mi biliyordu?

Emmi ise duyduğu isimle birlikte hemen hafızasını taradı. O kadar çok Gonca tanıyordu ki, hangisinden söz ettiğini anlamamıştı. Düşündüklerini dile getirerek İdrise bakarak konuştu.

“Gonca? Ne Goncalar geldi geçti İdris. Ne bileyim hangisini soruyorsun?”

“Menekşe pavyondaki kız. İnce, esmer bir şeydi. Ben içeri girdikten sonra hiç görmedim zaten.”

Paşa garip davranmayı kesip söze girdi hemen.

“ Hayal meyal hatırlıyorum. Ne olmuş ki ona?”

“ Evlenmiş, çocuğu olmuş.”

Paşanın yine içi sıkılmıştı çocuk lafının geçmesiyle. Buna rağmen derin nefes alarak ifadesini korudu.

“Allah bağışlasın”

“Bağışlamamış. Kocası öldürmüş seksen sekizde"
Başını iki yana salladı. Elindeki tesbihi çevirmeye devam etti.

Paşa ise kaşlarını yukarı kaldırdı. Demek ona kadar biliyordu.

“ O zaman Allah rahmet eylesin.”

“Neler oluyor İdris?” Sonunda Emmi bu ikisi arasındaki garip iletişimi kesmek istermiş gibi sessizliğini bozdu.

“Kocası kim tahmin edin”

İdris babanın gözleri ikisinin üzerinde dolaştı. Soru dolu bakışları görünce yine devam etmek zorunda kaldı.

“Kasım"

Kafasını Emmiye çevirdi ve sordu. “Kasımı hatırladın mı Emmi?”

“Kasım, Kasım şoföründü senin bir zamanlar. Öyle diye hatırlıyorum. Doğru mu?”

“Doğru. Ben çıktığımda bırakmıştı çoktan. Daha önce Çukurda gördüm bir kaç kere. Selamımı bile almadı.”

“Nasıl yani?” Paşanın işte bundan şimdi haberi oluyordu. Daha önce ona kaç defa söylemişti Çukurda dolaşma diye. Ne halt yediğini sanıyordu Kasım iti?

“Öyle”

“Vallahi İdris ben hiç bir şey anlamadım.”

Emmi gerçekten neler döndüğünü anlamamıştı. Neden İdris durduk yere soruyordu bu kadını şimdi? Ve de en önemlisi Kasım ne alakaydı?

“Gonca benim şoförümle evleniyor, adam işi bırakıyor, Çukurda gözünüzün önünde karısını öldürüyor. Kadın benim eski dostum. Hiç birinizin bunlardan haberi yok öyle mi?”
 
İdris son cümlesini Paşaya bakarak söylerken, Paşanın garip ifadesiyle kaşlarını çattı.

Düşünmemeye çalışarak gözlerini üzerinden çekti.

“ İyi vallahi. İyi ki ben içerdeyken Çukuru yutmamışlar.”

İdris biraz gittikten sonra durdu ve gözüne kestirdiğim kabire ilerledi.

“Gonca’nın gerçek işimi Mihriban’mış. Ortada bir çocuk var. O çocuğu bana bulacaksınız.”

<•••>

Bu ilk bölümdü. Kısa olduğu için üzgünüm. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.

Çukur || Umut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin