Bölüm 28

511 29 26
                                    

Merhaba, nasılsınız? Umarım hepiniz güzelliklerle dolu bir gün geçiriyorsunuzdur.

Yeni bölüm güzel oldu bence. Umarım beğenirsiniz.

<•••>

Bir haftadır her şey yolunda gidiyordu. Nihayet.

Koçovalı ailesinde son durum şöyleydi.

Yamaç ve Salih yakınlaşıyordu. Bir birilerini anlamaya başlıyorlardı.

Selim ve Salih, her an birliktelerdi. Selim onu yalnız bırakmıyordu.

İdris Koçovalı ve Salih görüşmüyordu. Her zamanki gibi. Salih, Paşayı öğrendikten sonra daha da soğumuştu İdris'ten. Kardeşleri dışında Koçovalılar ile görüşmüyordu.

Salih, Çukura arada bir giriyordu annesine gitmek için. Çukurda olan durumdan da az buçuk haberdardı.

Yamaç geri dönmüştü Salih ile konuştuktan sonra. Bir hafta ortadan kaybolan en küçük Koçovalının geri dönüşü tüm Çukura yayılmıştı.

Tabi yayılan bir haber daha vardı. Çukur Paşayı öldürenin Salih olduğunu öğrenmişti.

Bu ise şu şekilde olmuştu;

Öncelikle gençler Salih'i bir kaç kere Çukura girerken görmüşlerdi ve İdris'e haber uçurmuşlardı. İdris zamanında, Yamaç’ın söylediğine göre, Salih'in annesinin mezarını bilmemesi lazımdı. İdris ilk bundan şüphelendi. Sonra ise Yamaç dönünce birazcık sıkıştırdı. Bu sıkıştırmanın sonucu büyük bir kavga çıktı. Yamaç inatla söylemeyince anlamış oldu.

Ve tabi kavga büyüdü ve Çukura da yayıldı.

Amaaaa, hiç bir şey yapamadılar tabiki.. Çukur İdris babalarının oğluna dokunamazdı, İdris bile kendi oğluna dokunamıyordu, nasıl gidip hesap sorarlardı? Ne hakla hesap sorarlardı?

Paşa cezasını çektiğinin her kes farkındaydı sadece dillendirmiyordu. Hak ettiğini bulmuştu.

Zamanında onu babaları olarak göre bilirlerdi ama şimdi göremiyorlardı. Hangi baba oğlunu sokağa atardı ki?

Neyse.

İdris gerçekten ne yapacağını bilmiyordu. Bir tarafta oğlu, diğer tarafta kardeşi.

Çukur gibi o da cesaret edemiyordu. Salih her Çukura girdiğinde, çukur sokakları boşaltılıyordu. Kimse onunla yüz yüze gelemiyordu.

Ailelerinden olan bir çocuğun geçmişte yaşadıklarını bilmeseler bile, ağızdan ağıza dolaşan Salih'in küçüklüğü her kesinin içine dert olmuştu.

Salih belki de dünyadaki en büyük acıları yaşamıştı ama onlar bundan habersiz, hiç bir şey yapamamışlardı. Bu yüzden yüz yüze gelmeye çok utanıyorlardı.

Yamaç, İdris, Selim, Emmi hatta çukur bile, bilmek istiyordu ne yaşadığını, aynı zamanda bilmek de istemiyorlardı.

Bilip daha da vicdan azabı çekmek istemiyorlardı.

Kendileri bile ne isteyecekler şaşırmışlardı. Bu düştükleri durum çok zorluydu.

Salih'in nasıl dayandığını düşünemiyorlardı.

Sadece bir şeyi biliyordu hepsi. Ne olursa olsun, Salih'i kabul etmek için hazırlardı.

***

"Baba! Lütfen, lütfen, lütfen. Gidelim hadi." Umut babası televizyon izlerken, ayaklarına yapışmış, ona yalvarıyordu. Karşı koltukta oturan, Selim, Celesun ve Medet de onların bu halini gülerek izliyordu.

Çukur || Umut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin