Bölüm 25

633 37 85
                                    

Nasılsınız sevgili okurlarım?

Ben çok iyiyim şahsen. Çünkü geçen bölüm gerçekten çok sevilmiş. Yani yorumlardan anladığım kadarıyla öyle.

Yorum kıtlığı çekiyorum biraz, bu yüzden baya yorum bekliyorum.

Hadi aslanlar, size güveniyorum.

<•••>

İki ay olmuştu.

Celesun ve Medet iyileşmişti.

Celesun hala biraz acı çekse de en azından yürüyüp koşa bildiği için iyi hissediyordu. Medetin zaten önemli bir şeyi olmamıştı. Sadece birazcık dikiş yerleri acıyordu o kadar.

Salih ise, çoktan hazırlıklara başlamıştı. Daha kimseye hiç bir şey söylememişti taşınacaklarına dair. Aslında söylese bile, kararından kimse döndüremezdi ya onu, neyse.

Evdeki eşyalar toplanmış, ayrı ayrı bavullara konulmuştu. Salih işlerini devam ettirmesi için güvenilir birisinden rica etmişti.

Efsun, özel bir uçak ev ayarlamıştı onlar için. Toplanan eşyalar, bavullar, o eve taşınmıştı bile. Sadece İstanbul’a gitmek kalmıştı. Ve de tabi bu durumu her kese söylemek.

***

Salih arabayı sürerken, taşınma mevzusunu nasıl açıklayacağını düşünüyordu. Birden bire gidip, taşınıyoruz diyemezdi haliyle.
Salih kaşlarını çattı.

Neden demeyecekmiş? En iyisi bodoslama dalmak.

Aklındaki fikirle, başını sallayarak, arabasını hastahanenin önüne park ederek indi. Hastahaneye giriş yaparken, seri adımlarla üçüncü kata kadar çıktı ve ikilinin odasına giriş yaptı.

Salih’in girdiğini bile fark etmemiş, kavga ediyorlardı. Yine..

Salih boğazını temizlendiğinde ikisi de ona döndü.

“Abi hoş geldin.” Dediler aynı anda. Sonra bir birilerine dönüp kötü bakışlar atmakla yetindiler.

“Hoş buldum, hoş buldum da, gene ne oldu? Neyi paylaşamıyorsunuz?” diye sordu koltuğa oturarak. Etrafını bir göz gezdirdi. “Umut nerede?”

“Abi hiç ya, her zamanki kavgalarımız. Umut da, aşağıda, Selim ve Yamaç abi ile kafeteryada yemek yiyor.”

Salih başını salladı. “Umut da gelsin sizinle bir şey konuşacağım.”

Abilerinin ciddileştiğini gören ikili de hemen doğrulup, sırtlarını yatak başlığına dayadılar.

“Konuşalım Abi, konu ney?” Salih başını Medet’e çevirdi.

“Umut gelsin, anlatacağım.” Diyerek kestirip attı. Bir yarım saat kadar Umut’u beklediler, en sonunda kapı açılıp küçük çocuk görüldü.

“Baba!” Umut babasını gördüğü gibi bağırarak Salih’e koştu.
Salih oğlunu kucağına alıp sarıldı ve öptü, ardından arkadan gelen Selim ve Yamaç’a göz gezdirdi.

“Hadi geçin oturun, bir şey konuşacağım.”  Yamaç ve Selim gergin bir şekilde koltuğa geçtiler.

“Ne oldu Salih? Ne konuşacaksın?” diye sordu Yamaç.

Bodoslama dalacak demişti değil mi? Tamam o zaman.

“Taşınıyoruz!” dedi sadece.
Onu dinleyenler boş bir şekilde hem Salih’e hem de bir birilerine baktılar. İdrak edememiş gibiydiler.

Çukur || Umut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin