Şarkı: Florence + The Machine - What Kind Of Man
DAMLA
Dersten çıktıktan sonra kafeteryaya doğru ilerledim. Şu an kahve almaya ihtiyacım vardı. Büşra ve Begüm’e mesaj attım. Dersleri bitmemişti sanırım. Ortak olarak sadece kfetaryada buluşabiliyorduk. Kahveyi alıp bir masaya oturdum, İngilizce bir kitap çıkardım. Kitabı okurken karşımdaki sandalye çekildi ve başımı kaldırmak zorunda kaldım. Karşımda bana sırıtan bir adet Anıl duruyordu. Gözlerimi devirdim.
‘’Vazgeçmeyeceksin değil mi?’’
Kafasını sırıtarak iki yana salladı.
‘’Neden ben? Neden benimle uğraşıyorsun?’’
Omuz silkti.
‘’Farklısın, asisin ve ben asi kızlardan hoşlanırım. Diğer kızlara benzemiyorsun. Daha sayayım mı?’’
‘’Gerek yok.’’ Suratımı buruşturdum.
‘’Bak. senden özür dilemek istiyorum ve yemek ısmarlamak. Lütfen kabul et.’’
‘’Görüşmemek üzere Anıl.’’ diyerek masadan kalktım.
Neden bu kadar yapışkan çıkmıştı anlamıyordum. Kafasından aşağıya su dökmüştüm ve hala benimle konuşmaya çalışıyordu. Uras’a bunu yapsaydım boğazıma falan yapışırdı maazallah ama Anıl özür diliyordu. ‘’Çünkü herkes Uras gibi bir seksi öküz değil.’’ dedi iç sesim. Seksi kısmını atarsak doğruydu aslında. Onunla bırakın konuşmayı karşılaşmak dahi istemiyordum. Ondan korkmamı mı istemişti? İstediği olmuştu. Ondan korkuyordum ve yaklaşmak istemiyordum. Benden uzak durmalıydı. Ondan uzak durmalıydım yoksa sağlıklı bir ilişkimiz olmayacaktı.
Tuvalete girmeden önce sesler duydum ve kapıyı aralayıp baktım. Bir çocuk kızın boğazına yapışmış deli gibi bağırıyordu. Kız ise deli gibi çırpınıyor, sesi çıkabildiğince ‘’Senden nefret ediyorum!’’ diyordu. O an ne yapacağımı şaşırmıştım. Gözlerimi kocaman açıp kendimi mantıklı düşünmeye zorladım. Çünkü eğer şimdi çocuğun üzerine atlarsam sadece bir iki tane tekme ve kafa atabilirdim. Ha bir de yumruk. Ama çocuk bunlarla yılabilecek bir tip değildi ve beni iki dakikada yere sererdi. O yüzden ilk aklıma gelen isme doğru koşmaya başladım.
Anıl.
Kafeteryaya girip deli gibi ona bakınmaya başladım. Arkadaşlarının yanında oturmuş gülüyordu. Hemen masalarına doğru koşuşturup ‘’Anıl!’’ diye bağırdım. Gözlerini bana çevirip parıltıyla baktı. Kolundan tutup çekiştirdim.
‘’Bana yardım etmen gerekiyor. Edersen söz seninle yemeğe çıkacağım ve özrünü düşüneceğim.’’ dedim aceleyle.
Masadan kalkıp peşimden koşturmaya başladı. Masadakiler şaşkın şaşkın bize bakıyorlardı. Oraya vardığımızda Anıl hemen içeriye dalmıştı ve çocuğu kızın üstünden almıştı. Ben ise kızın yanına gidip hemen onu dışarıya çıkarmıştım. Kızın boynunda parmak izleri vardı. Ah, berbat görünüyordu.
İçeriden bağırış sesleri gelirken Büşra ve Begüm’e mesaj atmıştım çoktan. Fakat Begüm değil Büşra gelebilmişti. Büşra’yı kızın yanında durması için tembihlerken tekrar içeri daldım. İçeriye girdiğimde Anıl yerde dayak yiyordu. Kahkahalarla gülmeye başlamamla çocuğun bana dönmesi bir oldu. Üstüme geliyordu. Boka basmıştım. Çocuk bana ulaşamadan Anıl kanlı dudağını silip hızla yerden kalktı ve çocuğun tekrar üstüne atladı. Çocuk tekrar Anıl’ı yere yapıştırıp üstüne çıktı ve ardarda yumruklamaya başladı. Hemen oradan çıkıp Anıl’ın arkadaşlarını çağırdım. Geldiklerinde çocuğu Anıl’ın üstünden kaldırıp dövmeye başladılar. Anıl’ın yerden kalkmasına yardım ederken gülmemi durduramıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT
Teen FictionAşk başlamadan güzel, Kalplerde heyecan Bakışlarda korku olduğu zaman güzel... Birbirimize sezdirmemek için çırpınış, Başkaları görmesin diye çabalayış, Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman... Aşk başlamadan güzel.... Ümit Yaşar OĞUZCAN - Her...