26.BÖLÜM

105 95 0
                                    

Keyifli okumalar💜

Yollar sessiz, ve anlamsız gibi sanki, hedefsiz, sonsuz bi boşluk gibi.
Bir boş meydan o meydanda olanlara şahit olan binalar sadece bundan ibaretti. Ya da ben şu an öyle bakıyordum.

Yürüyorum, attığım her adımda yer değiştiriyorum. Yer ayağımın altında akıp gidiyor. Zaman gibi insanlar gibi belki de..

Sokaklar belki ihanet etmez yaşananların izlerini saklar sana hissettirir. Ama bu da insan'a iyi gelmeyebilir. Şuan bana hissettirdiği gibi. Gizemlerin evinin önünden geçiyordum.

Evlerine dönüp baktığımda,  Bir kibrit çöpü içime düşmüştü. Yavaş yavaş yakacaktı beni. Gözlerimde yaşadığım her saniye canlandı.

Şuan bile bedenimde yerini almıştı. O hiç yaşamak istemediğim duygu.
Sokaktan ne kadar hızlı geçip gitmek istesem de bacaklarım buna izin vermiyordu. Bacaklarımı dinlemeden buradan hızlı bir şekilde geçmem lazımdı.

Yoksa rüzgarın oturup beklediği o kaldıma ben oturup ağlayacaktım.
Şimdiden gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Sanki gözlerimden akan yaşlar içimdeki yangını söndüremeyecek gibiydi.

Sokağın ortasında eve bakmaya devam ederken karşıdan tanıdık bir insan buraya doğru geliyordu. Rüzgara benziyordu.

Ama o olmaya da bilirdi. Uzun boylu, fiziği de benzerdi. Yüzü?
Yüzü görünmüyordu çok. Çünkü o da benim gibi kapşon'unu kafasına örtmüştü. Peki o kimden saklanıyordu? Neden saklanıyordu? Peki gerçekten karşımdan gelen o muydu?

Bana doğru attığım her adım beni heyecenlandıyordu. Kalbim'in atışını hızlandırıyordu.

Bir adım daha, bir adım ve çok çook yakınımdaydı artık. Yüzünü net görebiliyordum.
Bu oydu, Rüzgardı. Aramadan bulmuştum. Bu sefer o bana gelmişti. O da benimle bir araya gelmek istiyordu.

İlk zamanlarda masum lise öğrencisi gibi görünen rüzgarın yüzünde karanlık bir ifade vardı. Sert ve acımasız, kötü bir şeyler olmuş gibi bakıyordu. İçinde bir şeyler saklıyor gibi bakıyordu.

Göz bebeklerinin içinde, en derinin de bir şey saklıydı. Ve bunu gizlemeye bile gerek duymuyordu.
Açıkca ve net bir şekilde ortadaydı. Gösteriyordu. Ve son bir adım daha.
Ve şuan tam karşımdaydı. 

Ama içinde de kötü hiss oturdu kaldı,Tam yüreğimin üzerine.
Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Neden, neden bana böyle bakıyorsun rüzgar?
Ben ne yaptım?

Benim onunla konuşmam lazımdı. Onun değil. Daha bir hafta öncesine kadar şımarık, ukala çocuk yoktu şuan karşımda. Bambaşka bir rüzgar vardı. Hiç tanımadığım, hiç bilmediğim bir rüzgar vardı.

Ve ben bu rüzgarla nasıl konuşacaktım. Ya da o benimle nasıl konuşacaktı. Hangimiz daha önce söze girecektik. Bilinmiyordu. Sadece göz göze bakıyorduk. Hiç kimseyle bu kadar göz göze kalmamıştım.

Ufak bir adım daha atıp, bana yaklaştı. Gitgide daha beter oluyordum. Ve beni beter eden şeylerden biri ise rüzgarın nefesini yüzümde hissetmemdi.

Nefesini hisedebileceğim kadar yaklaşmıştı.
Aramızda atılacak adım kadar bile mesafe yoktu. Neden bu kadar yaklaştığına anlam veremiyorum. Ama bir adım geri atmaya bile korkuyordum. Konuş artık rüzgar neden buradasın, neden bana böyle yapıyorsun?

Lütfen söyle.
Ve evet ağzını araladı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan,
"neden geldin buraya?"
Bumuydu yani soracağım soru bu muydu? Ya da ağızından çıkacak ilk kelime onca yaşananlardan sonra.
Cesaretimi toplayıp ona dönerek cevap verdim.

HER ŞEY BİRAZ SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin