*Keyifli okumalar*
Bir hafta geçti kazanın üzerinden. Bu süreçte çok yorulduk. Dükkanın düzenini yeni yeni oturtabilmiştik. Motor da kazadan çok hasar almıştı, geçici bir eleman alıp siparişlere devam edemiyorduk. Müşteri kaybetmek istemesekte her gün arayıp sipariş vermeye çalışan müşteriler canımıza tak etmişti artık.
Günde 12 saat çalışmak dayanılmaz bir hal almıştı. Ne geriye bir zamanımız kalıyordu ne de gün sonuna enerjimiz kalıyordu. Ayşegül Hanım bu haftanın başında çalışma düzenimizde ufak bir değişiklik yaparak bizi oldukça rahatlatmıştı. Hafta içleri sabah 9'dan akşam 7'ye kadar dükkanı biz idare ediyorduk, 7'den 12'ye kadar yeni part time çalışanlar dükkana bakıyordu. Cumartesi günü ise bu düzenin tam tersiydi, Pazarsa tatil günümüzdü o gün full part time elemanlar bakacaktı dükkana. Servis elemanımız yoktu ve bu eksikliği dükkanı daha çok açık tutarak gidermeye çalışıyorduk.
Emine'yle siparişleri hazırlıyorduk. Pizzalar hazır olduğunda onları servise giderken 'Siparişleriniz geliyoor' dedim neşeyle. Dükkanda çalışmaya iyice alışmıştım. 'Afiyet olsun' diyerek siparişleri masaya bıraktım. Mutfağa geri döndüğümde fırındaki pizzaları kontrol eden Emine'ye 'Selim nerede?' dedim. Pizzaları servis edip geldiğimde ortadan kaybolmuştu.
Dumanı üzerinde pizzaları dikkatle fırından çıkarırken 'Osman'ı bir kontrol edip gelecekmiş. Bir ihtiyacı falan vardır belki bir uğrayıp bakayım dedi' dedi Emine.
'İyi yapmış' dedim. 'Osman'ın annesinin bu kadar erken gitmesi hiç iyi olmadı' dedim bulaşıkları toparlayıp makineye dizerken.
Emine'de bir yandan fırından yeni çıkmış pizzaları pizza keseceği ile dilimliyordu. 'Osman o kadar inatçı ki, 'git sen ben kendime bakarım' deyip evden kovmuş kadını. Tamam anladık aranız iyi değil ama senin kendine bakacak gücün var mı? Düşse kalsa haberimiz olmaz, acil bir şey olsa yanına hemen koşup gidemeyiz. Deli ediyor beni' diye söylendi Emine.
'Yapacak bir şey yok biz olabildiğince yardımcı olacağız artık' dedim. Babası Osman taburcu olduktan 2 gün sonra dönmüştü Ankara'ya. Osman'ın dediğine göre bir hafta annesiyle birbirlerine zor dayanmışlardı. O da kadını kovarcasına bir şeyler demiş annesi de Ankara'ya dönmüştü. Biz de Osman'ın o hasta haliyle kendine bakamayacağını bildiğimiz için kendi aramızda iş bölümü yapmıştık. Ona bizden başka bakacak birileri yoktu çünkü. Selim, Emine ve ben dönüşümlü olarak yemek götürüp, ortalığı toparlıyorduk. Bugün sıra bendeydi. O sırada dükkanın kapısındaki çan kapının açılmasıyla şıngırdadı, bakışlarımı kapıya yönelttim. Gelen Selim'di. Osman'ın evine sık sık kontrole gidiyordu. Gidip gelmek kolay olsun diye patenleri kullanıyordu. Dükkanda patenlerle hızlıca ilerleyip arka tarafa geçti. Patenleri çıkarıp yardıma yanımıza geldi. Rüzgarda saçları darma duman olmuştu. Emine Selim'in mutfağa girişiyle bakışlarını ona çevirdi. 'Dur saçların dağılmış' deyip Selim'in saçlarını elleriyle dikkatle yana doğru taradı. Sarı saçları kolayca şekil aldı Emine'nin ellerinde. Birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlardı, pizza servis etme bahanesiyle yanlarından ayrıldım. Pizzaları verdikten sonra yanlarına gidip rahatsız etmek istmedim. Dükkandan dışarı çıktım. Kazadan beri iyice birbirlerine yaklaşmışlardı. Göz ardı ettikleri bu gerçeği elbet kabul edeceklerdi.
İkindi serinliği vardı etrafta. Telefonumu cebimden çıkarıp Ezgi'yi aradım.
'Alo Huzuru'm !' dedi sevecenlikle.
'Ahh, Ezgi sesini çok özlemişim!' diye haykırdım.
'Bende çok özledim, ne yapıyorsun bakalım?' dedi.
'İşler güçler işte bildiğin gibi. Bugün Osman'a yemek götürmeye gideceğim. Bugün sıra bende. Gitmişken de ortalığı bir toplarım herhalde' dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDE FIRTINA
Genç Kız Edebiyatı23 yaşına geldim ama yıllardır olduğu gibi hala hayatım hakkındaki kararları kendim veremiyordum. Bu işe bir dur demenin zamanı geldi, kararlıyım hayatımın iplerini kendi elime alacağım. Bu kitapta bu kızın kurduğu yepyeni arkadaşlıkları, aşkla ola...