Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
{}
"Lisa serçe parmağın ile erkek arkadaşının sigarasını yaksan çok şık ve havalı olurdu." Jungkook heyecanla konuştuğunda Lisa utançla başını eğdi.
Duygularına hakim olması gerektiğini bugün yakından öğrenmiştik çünkü korku filmi izlerken evde ufak çaplı bir yangın çıkmıştı. Yoongi'nin bizim için çağırdığı adam yarın geliyordu ve o gelinceye kadar Lisa'nın güçlerine sahip çıkmamız gerekiyordu.
"Abi çok iyi ya resmen ateşe hükmediyorsun. Acaba diğer gücün ne? Lisa çok havalı amına koyayım." Jimin de keyifli bir şekilde konuştuğunda Jungkook kafasına sertçe vurmuştu.
"Düzgün konuş sikik. Küfretme kızın yanında."
Gözlerimi devirerek kafamı iki yana onaylamazca salladım. Evin içerisi biraz is koktuğu için bahçede oturuyorduk.
"Özür dilerim. Nasıl olduğunu anlasam durduracaktım ama anlayamadım ne yazık ki." Lalisa üzgün bir tonda konuştuğunda sırtını sorun yok dercesine sıvazladım.
"Sıkma canını. Havalı gözüküyordun." gülümsediğimde o da bana geri gülümsemişti. Güçlerinin duruyor olması buraya sürülmüş olduğu ihtimalini azaltıyordu. Bu da kötü bir şey yapmadığı anlamına gelirdi. En azından bunu konuştuğumuzda içi rahatlamıştı.
"Evin içi baya kötü kokuyor nerede yatacağız?" Jimin bana döndüğünde bıkkınca ofladım.
"Siz ikiniz evlerinizde uyuyabilirsiniz.Yani gidin artık evimden." Jimin ve Jungkook dehşetle bana bakarken Lalisa da şaşırmış gözüküyordu.
"Aşkım laflarına dikkat etsene. Bak yine sanki az daha bizi kovmuşsun gibi anlaşıldı. Biz seni tanıyoruz da sorun çıkmıyor allahtan." Jimin gevşek bir ciddiyetle konuştuğunda ayağa kalkmamla ikisi de ayaklanıp çıkışa yönelmişti.
"Size iyi geceler o hâlde yarın görüşürüz." Jungkook arkasına bakmadan elini havaya kaldırıp bağırdıktan sonra ikisi de bahçeyi terk etmişti. Kendimi yeniden çimlere bıraktığımda Lalisa şaşkınca bana bakıyordu.
"Şakalaşıyoruz, gidecek evleri var o yüzden kovdum onları. Yanlış anlamadın değil mi?" gülümseyerek başını iki yana salladığında ben de hafifçe gülümsedim.
Pekâlâ tanıştığımızdan beri ilk kez yalnız kalıyorduk ve bu biraz garipti. Sohbete başlamam gerektiğini hissediyordum.
"Gücünü kullandığında saçların kızıllaşıyor biliyor muydun? Seni bulduğum gün de kırmızıydı belki de gelmeden önce gücünü kullanmıştın." şaşkınca beni dinlerken saçlarından bir tutamı parmaklarının arasına almış inceliyordu.
"Çok kötü hissettiriyor." Mırıldandığında saçlarına kaymış dikkatimi gözlerine çıkarttım.
"Kim olduğunu bilememek. Hiç bir şey hatırlamıyor olmak. Berbat bir his. Hiç bir şeye aitlik hissedemiyorum." ne yapmam ya da ne söylemem gerektiğini bilemiyordum. Hafifçe ona yaklaşıp kolunu okşadım. Kafasını kaldırdığında ona gülümsedim.