9.BÖLÜM
SUSKUN KARANLIK
Bazen dolup taşsan da zihninin içinde dört dönen onca kelime ağzından dışarı çıkmıyor. Hepsi teker teker içindeki kavgayı harlıyor ama dışarıda olan her neyse onda yenilmeni sağlıyor. Çünkü susuyorsun. Söylemek istediğin, düşündüğün her şeyi söylemedikçe, susuyorsun. Sessizleşiyorsun. Böylece hem kendine hem de her şeye yeniliyorsun.
Suskunluk bir yenilgi değildir oysa.
Bazen mat edeceğin şahı bir piyon gibi yener. Suskunluk her zaman yenilmeni sağlamaz, yeri ve zamanı vardır. Konuşman gereken yerde suskunluğunu korursan mat edeceğin şah seni kendi oyununda yener.
Yenilmeyi sevmediğini öğrenemedin mi hala? Öğren, o halde. Çünkü dört yaşında ilk bisikletten düşüşünü nasıl hala hatırlıyorsan kendi başına öğrendiğin o zamanki gururu da hatırlıyorsun. Nasıl lisede cebinde beş kuruş yokken iştahına dayanamayıp marketten çaldığın o çikolatanın iradene karşı bir yenilgi olduğu o zamanı hatırlıyorsan, sen kendine yenilmeyi sevmediğini de hatırlaman gerekir. Anlaman gerekir. Çünkü aldığın o çikolatanın erimiş iğrenç tadı hala damağında yapışık kaldı.
Bak, bisiklette düştüğün o yara, izleriyle birlikte silindi, kaldı.
Önümdeki masada duran zarfı belki onuncu kez baştan tekrar okuduğumda bütün bedenim yine aynı tepkimeyi gösterdi ve titredi. Okudukça son cümle beni korkutuyordu, benim evime bu kadar rahat girebilmesi ve üzerime ruhum bile duymadan battaniye örtebilmesi... Korkunçtu. Tüylerimi diken diken ediyordu.
İki seçeneğin arasında gözlerim gitti geldi. Bütün bir sabah, gecede dahil, buna kafa yorduğum için çok düşünmemeliydim aslında. Çoktan çok düşünmüş olduğum için kendime göz devirdim ve yandaki kırmızı tükenmez kalemi alıp 'Kasım'ı öp' yerini yuvarlak içine aldım. Kolay bir seçeneği seçerek kaçmıştım ama ben bunu yapmam ile birlikte asıl amacını merak ettiğimden de olmuştu.
Diğer seçenek ise... Çok uzaktı. Sina'ya her şeyi anlatmaya kalkışmak için fazla inandırıcı biri olmalıydım. Oysa benim ağzımdan herhangi bir şeyi duymayı bırak gözlerini bile çeviriyordu. Onun için çok güvensizdim. Şimdi tekrardan bir şeyleri açıklamaya, anlatmaya ve onun da inanmamasını yaşamak benim büyük ihtimalle en korkunç sonlarımdan biriydi.
Bu yüzden Kasım'ı öpmek daha mantıklıydı. Zaten yirmi birinci yüzyılda bir oyun gereği bile öpüşen insanlar varken benim onunla arkadaş olarak öpüşmem tuhaf olmazdı. Just friends? Kasım'a her şekilde bunu açıklayabilirdim. En fazla olabilecek her ihtimal beni fikrimden caydırmaya yetmiyordu.
Şimdilik tek sorun herkesin görebileceği bir yer bulmaktı ama bunun da pek sorun olduğunu sanmıyordum çünkü Meyus o kadar sıkıcı bir yerdi ki gençler sürekli partiler yaparak kendilerini eğlendirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN ORTASI
ActionBir göl kenarı. Bir de on sekizli kızın acılı sanrısı. Geçmişteki onun gelecekteki onsuz zamanları. Unuttun bile. Gece dört, adım sekiz. Acıtan ilk iz. Koş. Yokuş yukarı koş. Ama yolun sonu. Diriltirim sandın, kestiğin intihar ipinin ucundaki yaşam...