12. YALANCI ORMAN

77 5 7
                                    


12. YALANCI ORMAN

Bir gece yarısı, saat dörde yakın. Hayatımda hiç hissetmediğim kadar kimsesiz olduğumu hissediyordum. Daha önce bu duyguyla yollarımız kesişmişti ama bu kez tamamen kalabalık bir dünyada hayalet gibiydim. Dokunamıyor, hissedemiyor ve kendimi gösteremiyordum. Kalabalığın içinde yalnızlık, diye bir söz anımsıyordum fakat yaşadığım bu değildi. Emindim. Birisi sizi görse, ne kadar kötü durumda olduğunuzu fark etse tanımasanız bile gelirdi. Gelirdi, değil mi? Gelirdi. Ama benim için bırak gelmeyi, insanların görecek gözleri yoktu. Annem, babam gitti. Dedem hiç olmadı. Biri daha vardı ama o, o kadar yanlış bir zamanda kayboldu ki... İlk defa bu kadar kimsesizdim.

İlk defa bu kadar sessizdim.

"Ne oldu?" diyerek gözlerimi gözlerine diktim ve birkaç kez kırpıştırarak ana geri döndüm. Sık ağaçlar dikkatimi başka yöne vermişti. "Her an ağlayacak gibi bakıyorsun."

Kasım'ın kaşlarını çatarak beni dikkatlice incelemesine karşılık kendimi toparlamaya çalıştım. Onunla arayı düzeltmek için evdeki şekerlerden birkaçını torbaya atarak evine gitmiştim, gurursuzca. Mektuba ve o yabancıya onu kullanmamak istediğimi dile getirdiğim halde tam şu an onu kullanmam yutkunmama sebebiyet vermişti.

Eski bir mavi kamyonetin arkasında hızla ilerliyorduk, yanımızda bir sürü çanta ve eşyalar vardı. Üniversite kampına gidiyorduk. Misafir götürmek serbest olduğundan Kasım beni götürmüştü, kampa o şekilde girmiştim. Bana bu teklifi onun etmiş olmasını bir yana geçerek bu kampa götürsün diye ona gitmiş olmak... Derin bir nefes verdim. "Saçmalama, karşında ağlamaktansa göle girmeyi tercih ederim."

Dudakları hemen gülümsemeye başlarken ben de gözlerimi tekrardan ağaçlara çevirdim. "Umarım göle girmen gerekmez."

"Neden karşında ağlayacağımı düşünüyorsun?"

"Düşünmüyorum." Omzunu silkerek arka cama sırtını yasladı. Arabanın hızından dolayı rüzgar saçlarını savuruyordu. "Her an, her şey olabilir kafasında yaşıyorum. İmkansız diye bir şey yok."

"Bu sözler anca senin gibi birinin ağzından çıkabilirdi." Saçlarının savrulması onu güzel gösteriyordu ve o da önüne dönmüşken onu seyretmeye devam ettim. Kamyonetin arkasında yalnızca ikimiz olduğumuz için rahatça yayılıyorduk. Aslında onunla ne zaman bir araya gelsem onun rahat oluşundan mı bilmiyorum, ben de rahatlıyorum. Kafamı arkaya atarak rüzgarı hissettim. Siyah saçlarımı aşağıdan toplamıştım, aradan çıkanlar sallanıyordu.

Gözlerimi kapatarak genişçe nefes aldım, içeriden hareketli yüksek ses şarkı çalıyordu. Güzel hissediyordum, kamyonetin üstü açık kasasında gitmek keyiflendirmişti. Çalan şarkının tanıdık olduğunu anladığımda gülümsedim ve sözlerini sadece kendim duyabileceğim şekilde mırıldanmaya başladım. "I'm dream of you almost every night. Hopefully ı won't wake up this time.*Neredeyse her gece rüyamda seni görüyorum. Umarım bu sefer uyanmam."

Şarkıyı mırıldandığım esnada omuzlarımdan hızla dikleştirilip önüme döndüğümde şaşkınca gözlerimi açmış Kasım'a bakıyordum. Biri omzumda biri belimde iki eli, yüzü biraz ötemdeydi. Rüzgar sadece ikimizin arkasından geçtiği için saçlarımız birbirimize karışıyordu. Saçlarım açılmıştı, tokam beni çekerken yere düşmüştü. "Ağacın dalı yüzüne çarpacaktı." Dedi nefeslenirken.

Kaşlarımı çatarak ne zaman tuttuğumu bilmediğim ellerimi ondan çekerken "Tokamı düşürdün." diye homurdandım. Aramızdaki bu yaklaşım onu öptüğüm akşamı hatırlatmıştı nedensizce. Ardından onu kullandığımı hatırladım ve kendime kızdım.

GECENİN ORTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin