9- Bir çiçek soldu

127 20 64
                                    

Ölüm de hayatın parçalarından biriydi, ne zaman uğrayacağı bilinmeyen bir parça. Ne zaman çıkıp geleceği belli olmadığı gibi kimi alıp götüreceği de belirsiz her zaman. Saatler, dakikalar önce yanınızda olan biri bir anda ölümün kucağına düşebilir, tıpkı Florian gibi.

İnsanlar ayrılırken vedalaşsa da aniden gelen ölüm vedaya izin vermez, ruhları çekip alıverir. Danica'nın da Florian'a veda etmek aklına bile gelmemişti, gelemezdi de zaten. Ölüm, daha bugün görüştüğü insanı ondan koparıp almıştı.

Felaketlerin bir anda geldiği bir dönemde annesi ve babası birden hayatından çıkıvermişti. Kardeşine bakmak zorunda kalınca ne annesine ne babasına ne de kendi durumuna üzülebilmişti. Zaman geçince de yokluklarına zor da olsa alışmıştı. Florian'ın ölümü ise hayatındaki bir diğer felakete dönüşmüştü.

Florian'ı daha saatler önce görmüştü görevine gitmeden hemen önce, kahvaltılarını da beraber yapmışlardı. Ölmüş olması inanılır bir şey değildi çünkü Danica'nın aklı almıyordu daha aynı gün beraber olduğu kişinin bir anda hayatından çıkmış olmasına. Buradaki en yakın, her gününü beraber geçirdiği kişi artık yoktu.

Daha önce hayatında ne bir kan gölü görmüştü ne de ölü görmüştü. Bu korkunç şeyler Florian'a ait olunca her şey daha da yıkıcı bir hal alıyordu. Gördüğü manzara hala aklından çıkmıyordu. Çok yaklaşmasına izin vermemişlerdi, Florian'ı tam olarak görememişti ama zaten bunu yapamayacağını biliyordu. Daha sadece bir çift camgöbeği rengi botu görünce donup kalmıştı, bedeninin tüm sistemleri çökmüştü. Onu oradan götüren kişiler olmasa orada çöküp kalırdı.

Ağlayamamıştı da, arkadaşının yanına gidip sarılamamıştı da. Öylece kapıda, kanlar içindeki Mor'un karşısında, dikilmişti donuk bir bedenle. Ne kadar süre geçtiğinin bile farkına varamamıştı. Onun için tüm hayatı oracıkta, Florian'ın yüz üstü yatan bedenini görünce duruvermişti. Artık o anda yaşıyordu. Şu an bedeni seyir odasındaki yıldızlara dönük olsa da ruhu, Florian'ın kanlar içinde yattığı oksijen odasındaydı.

Halbuki hayalleri vardı beraber. Midar'da geçirecekleri mutlu zamanların onları beklediğini düşünüyorlardı gemiden çıktıktan sonra. O hayaller de Florian ile beraber gitmişti, tıpkı Danica'yı terk eden yaşam enerjisi gibi. Artık bu deneye hangi enerji ile, hangi güç ile devam edeceğini bilmiyordu. Florian bu gemideki neşe kaynağı olduğu gibi Danica'yı güne başlamak için sırtından ittiren de bir güçtü. Artık o güç olmadan Danica güne bile başlamak istemiyordu.

Düşünceleri de kaybolmuştu ruhunun onu terk ettiği gibi. Artık ne deneyi, ne deney içindeki ilişkileri ne de buradan önceki hayatını düşünebiliyordu. Kendini Florian'a ne olduğunu düşünmeye zorlamıştı ama onu da yapamıyordu. Gerçekten de tüm vücut sistemleri durmuş gibi hissediyordu. Ne ağlayabiliyor ne de düşünebiliyordu. Yanında oturan Siyah ile beraber seyir odasında öylece, ruhsuz bir şekilde, bedeninin var olmasını sağlıyordu.

Siyah'ın neden orada olduğunu bilmediği gibi Mavi'nin de neden Florian'ın ölü bedeninin yanı başında olduğunu bilmiyordu. Düşünme gücü yerine gelse ilk düşüneceği şey Mor'un da kanlar içinde olması olurdu ama o anları düşünmeye çalıştığında kan dolu sahne aklında tekrar tekrar canlanarak bir kez daha nefesinin kesilmesine, donup kalmasına neden oluyordu. Odaya girişi, bakışını zemine yönlendirişi, ilk önce kanları daha sonra camgöbeği rengi fark edişi ve her şeyin orada takılı kalması. Düşünceleri sadece bundan ibaretti.

Onu odadan çıkaran Siyah yanından bir saniye olsun bile ayrılmamıştı. Mavi, Danica'yı odadan çıkardıktan sonra onu Siyah'a emanet ederek olayı kontrol altına almaya gitmişti. Hem Florian'ın bedeni ile ilgilenecekti hem de diğerlerine haber verilmesi gerekiyordu. Böyle bir olayın gerçekleşmiş olması herkesi etkiliyordu.

Aramızdalar ✔ #Wattys2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin